SALI 30 HAZÝRAN 1998
Ýstanbul'a gelen turistlerin gecekondularý görmemeleri için sahil yolundan götürüldüklerini anlattýðým yazýda "Boðaz'da dolaþýrken de gözlerini baðlamalarýný isteyecek Turizm Bakanlýðý herhalde" demiþtim ya.. Geçen Pazar kendim aynen o duruma düþtüm.
Arkadaþlarýmýz Erdal-Filiz Danyal çifti "Hava güzel, haydi Sedef Adasý'na yemeðe gidelim" deyince hemen hazýrlanýp Arnavutköy'den yola çýktýk.
Boðaz'da, cennet Marmara'da stressiz, rahat bir gün geçireceðimizi ümidediyorduk ama daha yola çýkar çýkmaz strese girdik. Birazdan Boðaz Köprüsü'nün altýndan geçeceðiz, ya birisi o anda aklýna eser de tepemize atlarsa... Espri yapýyorum sanmayýn, bu iþ öyle sýklaþtý ki her köprüden geçiþte polisin atlamamasý için iknaya çalýþtýðý birilerini görüyorsunuz artýk.
Neyse onu atlattýk, Kýz Kulesi'ne doðru yol alýyoruz.. Denizin rengi birden maviden önce koyu yeþile sonra çamur rengine dönüþtü. Tabii kokusunun deðiþtiðini söylemeye gerek yok. Sanki denizde deðil de kanalizasyon kanalýnda yol alýyoruz. "Aman çocuklarýn üstüne pis su sýçramasýn" diye yeniden strese girdik mi.. Çocuklar içeri alýndý, biz aðzýmýzý burnumuzu kapattýk.
Etrafý seyrederek Adalara doðru ilerliyoruz. "Etraf"ý size tam olarak anlatmaya kalksam bu köþe katiyen yetmeyecek. Þöyle anlatayým; Daha fazla ýzdýrap çekmemek için gerçekten gözlerimi kapattým. O güzelim þehrin, o þiirlere þarkýlara konu olan manzaranýn nasýl katledilmiþ olduðunu görmemek için baþka çare de yok zaten. Ýnsanýn caný fena halde acýyor.
Daðlara, tepelere doðru kirli bir taþ yýðýnýnýn dalga dalga yükseldiðini getirin gözlerinizin önüne. Arada tek bir yeþillik, tek bir aðaç görmüyorsunuz.
Güya dinlenmeye çýktýk, insanýn sinir katsayýsý birden öyle yükseliyor ki o anda tansiyonlarýmýzý ölçseler kimseninki 14'ten aþaðý deðil.
Tayyip Erdoðan, "Yeþil Ýstanbul'a elele yürüyoruz" dedi Ýstanbul'lulara.. Ona yeþili göstermenin iki yolu var. Biri Haydarpaþa'nýn önünden kendisini denize atmak. Ýkincisi bir tekneye bindirip Marmara'ya doðru þöyle bir dolaþtýrmak. Yeþili görecek o zaman..
Ha, bir de "Nüfus plânlamasý diyorlar, kimseyi dinlemeyin, çoðalýn" diyor halka. Haklý tabii. Nasýl olsa þehirler gecekondularla büyürken alt yapý filan gerekmiyor. Atýklarýn tamamý denizlere, göllere hatta içme sularýna akýyor. Bir zorluk yok.
Eh, nüfus planlamasý deseniz o da intiharlarla doðal bir kontrol kazanmýþ durumda. Ýþler böyle düzene girmiþken ne gam.
Hemen "Aðzýndan yel alsýn" diyorsunuz, biliyorum. Alsýn.. Allah korusun.. Ama ya olursa? Bunu da düþünmemizin þart olduðu Adana depreminde ortaya çýktý. Türkiye, fay hattý üzerinde, plânlar ona göre yapýlmalý. Eðer birbirine bitiþik iki binadan biri yerle bir olurken, diðerinde tek bir tuðla oynamamýþsa aklýmýzý hemen baþýmýza toplamamýz gerekiyor demektir.
Adana Belediye Baþkaný Aytaç Durak "Ben belediye baþkaný olduktan sonra yapýlan binalardan hiçbiri yýkýlmadý" diyor, acaba Tayyip Erdoðan ve diðerleri de ayný þeyi söyleyebilirler mi?
Adana'da depremden sonra halka mikrofon uzatmýþ soruyorlar:
"Deprem anýnda ne yapacaðýnýzý biliyor musunuz?"
Verilen tek cevap "Kaçarým herhalde." Ve bu doðru cevap deðil ne yazýk ki. Kaçmadan önce ilk anda yapýlacak çok þey var. Bunlar bile insanlarýmýza tam olarak öðretilmiyor.
Amerikan Konsolosluðu son bir yýldýr Türkiye'de yaþayan vatandaþlarýný bu konuda yazýlý enformasyonla tek tek uyarýyor. Onlarý bilgilendiriyor.
Bizde ise devlet sanki böyle bir sorun yokmuþ gibi davranýyor, sonra da büyük devlet büyükleri olay yerine gidip "Herþey düzelecek, merak etmeyin" diyorlar.
Binalar düzelecek diyelim, giden canlar nasýl geri gelecek bir de onu anlatsalar!
Basýnýn "Türkçe" ustalarýndan Nedret Selçuker dil uzmanlýðýný zerafetle harmanlayarak beni güldüren bir not göndermiþ. Güldüm, çünkü gerçekten bir hata ancak bu kadar hoþ ifade edilebilirdi.
Hata "dâh”" kelimesinin bir yazýmda "dahi" olarak kullanýlmasý... Selçuker, iki paragrafta bana dâh” ile "O da" anlamýndaki dahi arasýndaki farký deðiþik cümlelerle anlatmýþ.
"Sayýn Ržhat Mengi,
Sabah'ýn "Ržh"u zengin, gönlü zengin yazarýna selâm" diye baþlayarak.. "Atatürk dahi, bir dâh” olduðu halde kendisini dâh” ilân etmemiþ, halkýn sevgisi ile yetinmiþtir" diyor.
Uyarý için teþekkür ediyorum. Ama herhalde Sayýn Selçuker (ve bu arada Türkçe Gönüllüleri) de benim basit bir inceltme iþaretini, "karýþtýrdýðým için" unuttuðumu düþünmüyordur.
Önce.. Ýnceltme iþaretleri gazete yazýlarýnýn çoðunda fazla kullanýlmýyor, bunu farketmiþtir sanýrým. Örneðin "kâr" kelimesi genellikle "kar" olarak yazýlýyor. Eðer yazýyý bilgisayara yazarýn kendisi geçmemiþse inceltme iþaretlerinin yerine konma ihtimali hemen hemen hiç yok. Bazý bilgisayarlarda bu oldukça zor bir iþlem olduðundan aceleyle de atlanýyor çoðu kez.
Sonra.. Türk Dil Kurumu'nun son belirlemesine göre anlam deðiþikliði oluyorsa inceltme iþareti mutlaka kullanýlmalý, doðru. Ama TDK öyle sýk karar deðiþtiriyor ki, her an "kullanýma göre anlamý belli oluyor, gerek yok" da diyebilir. Nitekim "Fazýl Say dahi mi?" dediðinizde kelimenin "O da" anlamýna gelmeyeceði kesinlikle belli.
Ayrýca.. "Ruhat" ve "ruhu" kelimelerinde "ru" hecesi uzatýlýr ama inceltme iþareti kullanýlmaz. Fazýl'da da olduðu gibi Sayýn Selçuker.
Tekrar teþekkür ediyorum, saygýlarýmla.
Almanya'da mimarlýk yapan bir tanýdýðým "Orada belediye her hafta inþaatlarý tüm detaylarý ile teftiþ eder. Binalarýn metal aksamýný bile belediyenin mühendisleri teslim alýrlar. Türkiye'de hiçbir kontrol yok" dedi depremden sonra.
Býrakýn kontrolü Adana'da yýkýlan binalarýn bazýlarýný karpuz satarken müteahhit olmaya karar veren bir adam yapmýþ. Anlayacaðýnýz bizde tahsil bile gerekmiyor insanlarýn canýný emanet edeceði binalar yapmak için.
O zaman neden üzülüyor komplekse kapýlýyoruz "53 yýl önceki depremde 13 kiþi ölmüþ, 2000'e iki kala 112 kiþi" diye?
Böyle baþa böyle týraþ deðil mi?
Bizde belediyelerin denetleyicilerini de denetleyecek birilerine ihtiyaç var.
Ya da sýký kanunlara, sýký cezalara. Ve bunlarý çýkaracak sýký hükümetlere.
Bir Adanalý olarak Adana'nýn sevgili halkýna en içten "geçmiþ olsun" dileklerimi sunuyorum.