kapat

SALI 30 HAZİRAN 1998

Rauf Tamer (e-posta:rtamer@sabah.com.tr )

O bir âfet

Devlet Adana'daydı.

Tam kadro halinde Adana'da.

Zaten bir süredir, bölge bölge geziyor devlet. Çünkü toprak kayması, köprü çökmesi, ocak patlaması, uçak ve helikopter arızası, orman yangınları, sel, yıldırım ve deprem ardarda geldi.

Bir ara tepemizden savaş bulutları bile geçti.

Türkiye'nin bazen böyle acılı günleri vardır... Kaç türlü felâket bilirseniz, hepsi birden sökün eder.

Çeresiz kalırız.

Çıldıracak gibi oluruz.

Acaba aramızda uğursuz biri mi var diye bazen şüpheye bile düşer, kimilerinin günahını alırız.

Giderek çoğalan trafik kazalarından, hava limanı pistlerindeki uçak kaymalarına kadar, hepsini batıl inançlarla izaha kalkarız.

*

Bazen de öyle devreler vardır ki, çok şükür vukuat yok diyerek avunuruz.

Deprem yok.

Sel, yangın, patlama, çökme yok. Hiç bir şey yok.

Tamam da uğursuzlukları sadece doğal âfet ve görünmez kazalar'da hatırlayan beyinlerimiz, eğer öylesi bir vukuat yoksa, ne sosyal felaket'in farkına varmaktadır, ne de siyasal rezalet'in.

Vukuat yok.

- Daha ne olsun?

Yolsuzluk ve pişkinlik kol gezerken, artık bunlara şerbetlenmiş bir toplum, uğursuzluğu tespit için ille bir deprem mi bekleyecek?

Doğal âfet'tir. Çaresi yok.

Ama yaralar sarılır, geçer... en acı kayıplar, tüm maddi zararlar sineye çekilir. Şefkat işte o zaman imdada yetişir...

devlet, sahiden devletse, devletliğini mutlaka gösterir. Sakın uğursuz aramayın... Adı üstünde: O bir doğal âfet.

Öbürü öyle mi?

Sel ve yangın'la gelmez. Sinsidir. Sizi mahveder.

Deprem gibi sallamaz. Ama ahlâkı yerle bir eder.

Grizu gibi patlamaz. Ama sizi birbirinizle yüzgöz eder.

Yâni doğal değil yapay'dır. Tatlı bir film gibi seyredersiniz. Çare aramazsınız. önlem düşünmezsiniz. Çünkü yapacağı tahribatı bilmezsiniz.

Sonunda bakarsınız ki, bütün değerler çürümüş gitmiş. Bütün kurumlar yıkılmış.

Ne o? Vukuat yok.

- Daha ne olsun?

*

Devlet Adana'daydı.

Tam kadro halinde Adana'da.

Elbet yaraları saracaktır.

Ama yapay âfet, devletin değil, ancak milletin tavrıyla defolup gidebilir. Kendimize gelelim. Türkiye bunlara müstehak olamaz.

Bakın şimdi... Yüzlerce cenaze kalkacak... Onlar doğal âfet'in kurbanları... Ama onlarla birlikte yapay âfet'in bezirgânları, yâni sorumsuz mühendisler ve hırsız müteahhitler de gündemden kalkacak... Hepsi unutulacak.

Ne zamana kadar?

Ta ki, yeni bir depreme kadar.

Duydunuz mu, Bakan Beylerden biri ne diyor:

- Ucuz kurtulduk.

Ucuz mu?

Kaç kişi ölmeliydi daha?

Bin... 2 bin?..

5 bin, 10 bin? Kaç kişi sahi?

Hâle bakın... İhale canbazları, felâketin ölçüsünü bile kelle hesabıyla ölçüyor. Zayiatı ve tahribatı az bulduğuna göre, geniş ufuklu bir zat olmalı.


© COPYRIGHT 1998 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr