kapat

SALI 30 HAZİRAN 1998

Zeynep Göğüş (e-posta:zgogus@sabah.com.tr )

Bahçıvan ve karpuzcu

Betonarmeyi 1877 yılında bir Fransız bahçıvan keşfetti. Joseph Monier adındaki mucit bahçıvan, 20'nci yüzyılda tüm şehirlerin dokusunu değiştirecek olan bu tekniğe içinden kıpkırmızı sardunyalar fışkıran çiçek saksıları sayesinde ulaşmıştı. Saksıları telle bağlayınca kırılmadıklarını görmüştü Monier...

Betonarme denilince sadece beton kısmı gelir aklımıza genelde, oysa bunun bir de "arme" olan kısmı var; her betonarme bina, içinde çelikle bağlanıp güçlendirilmiş bir iskelet saklar. Betonun taşıyacağı güç bu iskeletle ilintilidir. Her binanın bir statiği vardır, kullanılacak olan demir miktarı ve gerilimlerin doğru hesaplanması gerekir. Bununla da bitmez. Tıpkı bir pasta hamurunun un ve yağ bileşimi gibi, binayı "tutturmak" için betonun karışımındaki çimento, kum, su vs. oranının doğru olması gerekir.

Statiği hesaplanmamış, hamuru bozuk binalar en ufak bir sallantıda çöküyor. Ve sonra yurttan sesler korosu hep aynı şarkıyı söylüyor: "Suçlulardan ne zaman hesap sorulacak?"

Ve bir bakıyorsunuz, Adana depremindeki gibi suçlu bulunmuş bile: Karpuzcu müteahhit... Gerçek suçlu ise karpuzcu değil, denetimi olmayan sistemdir; ama onu değiştirmeyi düşünmek yerine hep birlikte karpuzcuyu linç etme eğilimi ağır basar bizim toplumda.

Sorun karpuzcuda değil oysa; hem zaten, betonarmeyi keşfeden de çiçekleriyle haşır neşir bir bahçıvandı önünde sonunda...

***

Hikayeyi İstanbul'un gözde semtlerinden birinde birkaç yıl önce restitüe edilmiş bir binada (ille de Fransızcasını kullanacaksak restore değil, "restitüe", çünkü bina külliyen yıkılıp yeniden yapılmış) yeni tadilat yapan mimar arkadaşımdan dinledim: Binanın birinci katında zemini açtığında gördüğü manzara korkunç, yapan her kim ise inşaatı depreme karşı koruyan demirleri bağlamamış!

Yürürlükteki Deprem Yönetmeliği zar zor 1998 başında değişti. Geç alınmış bir kararla İstanbul'un Tuzla, Kadıköy gibi bazı ilçeleri ile Adana eskiden 2'nci derece iken 1'inci derece deprem bölgesi ilan edildi. Antalya 4'üncü derecede iken 2'inci dereceye geçti.

Bu durumda başta hastaneler olmak üzere binlerce binanın yeni yönetmeliğe göre takviye görmesi gerekiyor, ama kimin umurunda...

Zihniyet değişmedikçe ve yasalara uyumu denetleyen olmadıkça binayı yapan müteahhitin karpuzcu ya da kavuncu olması pek bir şey farkettirmiyor aslında. Denetim en az eğitim kadar önemli; nitekim gözde semtteki demiri bağlanmamış binayı ilk yapanı araştırdım, dergilerde boy gösteren tanıdık bir isim çıktı karşıma...


© COPYRIGHT 1998 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr