SALI 30 HAZİRAN 1998
Emircan daha çok küçük. Ne anne ne baba kavramı var onun için. Şimdilik yalnızca insan olmanın verdiği içgüdüyle yaşam savaşı veriyor.
Annesinin kollarından alındandığından beri Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi'nde yaşama tutunmaya çalışıyor.
Doktorlar onu biberonla, suni mama ile beslemeye çalışırken o anneciğinin sütünü arıyor. Emircan zor günler yaşıyor. Boynundaki şişlik ve bacağındaki emboli nedeniyle beyninde ödem oluşan Emircan solunum zorluğu yaşıyor.
Sercan ise daha büyük. Annesi, babası ve iki erkek kardeşi ile misafir geldiği anneannesi ile dedesinin evinde bu dehşeti yaşadıklarını hatırlıyor. Depremin büyük bir uğultuyla geldiğini, binanın kulağı sağır eden çatırtılarla sarsıldığını, annesinin kardeşlerinin çığlıklar attığını ve sarsıntı bittiği anda dünyanın başına çöktüğünü hatırlıyor. Kendine geldiğinde ise uçsuz bucaksız bir karanlık karşılamış onu. Ne yaşacağını bilemez halde beklemiş öylece. Bildiği türküleri söylemiş içinden.
Annesine, babasına kardeşlerine seslenmiş. Üstüne çöken iki katın altında sıkışıp kaldığı, hareket edemediği için el yordamıyla bile ulaşamamış onlara. Sonra gürültüler duymuş. Gürültüler durduğunda o eline geçirdiği şeyleri bir yerlere vurmaya çalışmış. Yaşamın yolunu böyle açmış kendisine.
Çıkarıldıktan sonra annesini, babasını, kardeşlerini nenesini dedesini hiç sormadı. Belki alacağı cevaptan korktu. 16 yaşındaki ağabeyi Günhan ondan önce çıkarılmıştı. Kurtarılamamıştı. O içerde hastane morgundaydı.
Dün kaldırıldığı Ceyhan Devlet Hastanesi'nin bahçesinde kırılan bacağının tedavisi yapılıyordu. Öğlene doğru ardı ardına ambulanslar yanaştı hastanenin kapısına. Yeşil torbalar içinde yaşamını yitirip, enkazlardan çıkarılanlar getiriliyordu.
Kimseye sormadı bunlar kim diye. Sorsaydı öğrenecekti...
Anneannesi Hayriye Yaman, dedesi Osman Yaman, annesi Havva, babası Özcan ve en son 14 yaşındaki ağabeyi Murat Güveren'di gelenler...
SIRRIBERK ASLAN (SHA)