kapat

ÇARŞAMBA 29 NİSAN 1998

Hıncal Uluç (e-posta:uluch@sabah.com.tr )

Deneyin, oynayın, eğlenin, öğrenin, düşünün!..

İnsanoğlu'nun kilo derdinden kurtulması an meselesi.. Hiçbir sıkıntıya girmeden, hiçbir diyet, spor yapmadan canınız ne kadar kilo vermek istiyorsa o kadarını hem de keyif içinde vereceksiniz.

Size fazla gelen ağırlıktan kurtulmak için, uzaya bir bilet almanız yetecek..

Elektronik teraziye çıktım.. 95 yazdı.. Benim çıplak kilom 91.. Üzerimde de demek 4 kilo giysi var..

Ama bu terazi biraz detaylı..

Aydaki kilomu yazıyor: 16.. Yani aya gitsem, birden 79 kilo birden vereceğim..

Çok mu fazla verdim?. O zaman Merkür'e.. Orda 23 kilo çekecekmişim.. Gene mi az.. O zaman ver elini Mars.. 38 kilo, tığ gibi bir delikanlı bendeniz.. Biraz fazla tığ ya, neyse..

Aman sakın yanılıp Jüpiter'e gitmeyin. O zaman Maraşlı Dondurmacı Üstada benzersiniz.. Benim 95 kilom orda oluyor 238!..

Yani ey vatandaşlar.. Siz kilo ayarlamak için istediğiniz kadar canınızı çıkarın hikaye.. Bastığınız yer sizi ne kadar çekiyorsa, kilonuz o.. Yer çekimi olmasa, kilo derdimiz hiç olmayacaktı ne güzel..

Nasıl eğlendim bilemezsiniz, pazar günü öğleden sonra Bilim Sergisi'nde..

Bilim Merkezi Vakfı, İkinci Bilim Şenliği çerçevesinde, İTÜ'nün tarihi Taşkışla Kampüsü bahçesinde bir sergi açmış.. Çınar'ın bahçesine çadır kurulmasına sinirlenen enteller duymasın.. Bu çadır da değil, yerleşik bina..

Kapıdan girdik öğleden sonra birde.. Çıktık, dörtte.. 3 saat nasıl geçmiş anlamadık..

Girişte hemen bilimsel eğlenceler var.. Fizik üzerine kurulu harika keyifli deneyler oyun, oyuncak haline getirilmiş öyle sunuluyor.. Sevgili Dostum Özcan Karamahmut ile gittik.. İki koca adam nasıl oynadık karşılıklı bilemezsiniz.

Ardından FKM İlköğretim Okulu'nun minik öğrencilerinin standına geldik.. Fizik ve kimya deneylerinden bir eğlence dizini hazırlamış onlar da.. Öyle güzel, öyle şirin de anlatıyorlar ki..

Tam karşı duvar Zaman Tüneli.. Boydan boya, dünyanın tarihi var, tünelde.. Fotoğraflar, temsili resimler, gerçek fosillerle süslenmiş..

Bakarken kanınız donuyor..

İnsanın bildiğimiz tarihi 5 bin sene.. Uzun zaman değil mi.. Saniye bile değil, 5 bin yıl.. Dünya tarihi içinde..

Dünyaya ait ilk izler, 4.6 milyar yıl öncesine ait. Bu ne demek bilir misiniz.. Bir dünya tarihi şeridi yapsak bir kilometre boyunda bu şeritte insanlık tarihine ayırabileceğimiz yer 1 milim.. O kadar küçüğüz işte..

Milyarla yıl geçmiş, ilk tek hücreli ve kendisinden benzeri hücre üretebilen canlının ortaya çıkması için.. 600 milyon yıl önce yani.. Giderek hızlanma başlamış..

Topu topu 90 milyon yıl sonra, ilk kabuklu deniz hayvanları.. Ve.. Kalamar yiyoruz ya hani.. Mürekkep Balığı.. Ahtapot.. Günümüz dünyasının en eskileri onlar.. Pek çok canlı evrim geçirirken, pek çoğunun nesli tükenirken, bunlar 90 milyon yıldır denizlerde.. Neden?..

Nesli tükenenlere ne oluyor?.. Hadi bugün çevreciler, dünyayı insanın kirlettiğini ileri sürüyorlar. Pek çok hayvan ve bitki türünün ortadan kalkmasına, insanın sebep olduğunu söylüyorlar..

Peki insan yokken, doğa tertemizken niye binlerce, milyonlarca tür yok olmuş?..

200 milyon yıl önce dinazorlar çıkmış ortaya.. Tam 135 milyon yıl yaşamışlar.. Yani bizim 5 bin yıllık tarihimizin 27 bin misli.. Biz kalkıp bizden 27 bin kez fazla yaşamış dinazorlara "Kuşbeyinli oldukları için nesillerini sürdüremediler" demişiz..

Vay anasını sayın seyirciler..

Ya bir de maazallah kuş beyinli olmasalardı..

65 milyon yıl önce dinazorlar birden kalkmış ortadan.. Meteorlar mı düşmüş, başka şeyler mi olmuş.. Yığınla teori var.. Bilinen o ki, dinazorların kalkması, memelilerin gelişmesine meydan açmış. Dinazorlar kalsa ve o hızla üremeye devam etseler, o devirde dinazor doğum kontrol metodları da gelişmediğinden, dünya üzerinde yiyecek kalmayacak başka hayvanlara.. Zaten başka hayvan da kalmayacak onları da yiyecekler..

Biyolojik ölüm diyorlar dinazorların ortadan kalktığı döneme.. Memelilere, insana yol açmış bu biyolojik ölüm.. Daha sonra, böyle bir biyolojik ölüm daha var ve onun hemen ardından, ilk insanlar ortaya çıkmış zaten.. 5 milyon yıl önce..

Milyarlarca yıllık bir sabırla işlenmiş, insanın dünyaya gelişi.. Ve doğa iki kez müdahele etmiş, iki biyolojik ölüm dönemi ile, insanın yolunu iki kez açmış..

Zaman Tüneli içinde adım adım ilerlerken derin derin düşünüyorsunuz?.. Bir programcı var.. Mutlak bir programcı var.. Bunların hepsi tesadüf olamaz..

Ve Einstein'in sözlerini hatırlıyorsunuz:

"Tanrının zar atmadığına eminim.."

Hayır.. Dünyanın var oluşu ve insanın doğuşu, tesadüfler zinciri değil..

5 milyon yıl önce ortaya çıkan insan tam 4 milyon 995 bin sene, hayvan gibi, hayvandan biraz farklı yaşamış.. Ateş yakmayı 100 bin, yazmayı 5 bin yıl önce öğrenmiş.. Sonra hızlanma baş döndürücü..

1903'te ilk kez uçmuş.. 1969'da aya ayak basmış.. Uçması 5 milyon yıl almış.. Uzaya çıkması sadece 66 sene.. Uygarlık, bulunan her yeni şeyle artan bir hızla ilerliyor.. Bu hıza insanoğlu dayanabilecek mi?.. Bu baş döndürücü gelişme insanın sonu mu olacak?.. Yoksa doğa üçüncü kez müdahele edip, insanın yolunu bir kez daha temizleyecek mi?..

Zaman Tüneli'nin önünden zor ayrıldım, derin düşünceler içinde..

Bir minik kitapevi açmışlar köşede.. Herkesin anlayacağı dille bilimi anlatan.. Sistem Yayıncılık ve TÜBİTAK'ın kitapları bunlar.. Onların arasına daldım.. Bir minik kitaplık yaptım kendime.. 17 milyon liralık 30'a yakın kitap alarak..

Sonra serginin özel bölümüne indim..

Beyin..

İnsan beyninin nasıl çalıştığını anlatan bölüm bu.. Bir harika.. Gene resimler, filmler, deneyler.. Beyin denen mucizeyi yakından tanıma fırsatı buluyorsunuz orda da..

Bir bölümde uyku var.. Uyunca durmuyor ya beyin..

En çok uyuyan yaratık aslan biliyor musunuz?.. Yan gelip yatıyor.. Eh.. Boşuna "Kral" dememişler ona..

En az uyuyan da inek.. Niye.. İnekliğinden herhalde.. Köpek insanla yatıp, insanla kalkıyor. Uyku süresi bizim gibi.

Uyku ile hani tilki uykusu dediğimiz dönem var. Yarı uyku.. Rüyaları o zaman görüyoruz. Tilki uykusu süresi en çok olan hayvan hangisi bilin bakalım..

Tilki tabii.. Adı üstünde değil mi?.. Bir de kedi..

Bu sergi, pazar akşamına kadar sürecek.. Mutlak ama mutlak görün.. Her yaşta insanlar için.. Bilim sözcüğünün soğukluğu sizi korkutmasın.. Fevkalade keyifli.. Fevkalade eğlenceli.. Çünkü trene bakar gibi bakmıyorsunuz sadece.. Katılıyorsunuz aktif olarak. Deniyor, oynuyor eğleniyorsunuz.. Ailecek gidin.. İlköğretim çağında çocuğunuz varsa, mutlak, kesinlikle gidin..

Türkiye'de bugüne dek böyle keyifli, böyle eğlenceli, ama bukadar da yararlı bir sergi daha açılmadı..

Koşun.. Koşun.. Koşun.. Hatta hemen bugün gidin ki, yarın, öbür gün tekrar tekrar gidecek vaktiniz olsun..

Bilim Merkezi Vakfı'nı, Deneysel Bilim Merkezi'ni ve FKM İlköğretim Okulunu candan kutlarım..

Bakın tekrar yazıyorum. Bu sergiyi kaçırırsanız çok yazık.. Bu kadar eğlenme ve bu kadar çok öğrenme fırsatı her zaman ele geçmez..

Hala oturuyor musunuz yerinizde yoksa?..

Sürüler ve koyunlar!..

Bu ülkede "Ben farklı, ben sıra dışı olacağım" diyen bir televizyon yöneticisi yok mu?.. Niye hepsi birbirlerini kopya ederek günlük programlar yaparlar?..

Maksim açılıyor.. Türkiye'de gazino devri yeniden başlıyor..

Herkes orda.. Ve de Kubat.. M. Ali Erbil ve Emel Sayın şovları..

Her TV yöneticisi gecenin ne kadar medyatik olduğpunun farkında. İçerde konuk kadar kamera var nerdeyse.. Herşeyi çekiyorlar.. Yetmiyor.. Ünlü konukları bir köşeye alıp söyleşiler yapıyorlar..

Peki kardeşlerim, madem bu işin bu kadar reyting getireceğinin farkındasınız, niye içinizden biri Maksim'le anlaşmıyor ve bu galayı canlı yayınla ekrana getirmiyor?..

Çek naklen yayın arabasını Taksim'e..

Kapıda en ünlü Talk Showcular gelen ünlü konuklarla ikişer üçer cümle konuşsunlar.. Saat 19.00.. Sonra kokteyl salonuna gir.. O kokteylde gene konuklar arasında dolaş.. Saat 20.00.. Sonra dön stüdyona, haberin, neyin, onları ver.. 22.30 da tekrar Maksim'e gel.. Kubat, Erbil ve Sayın şovlarını naklen yayınla ve bak bakalım, o gecenin reytingleri, her cumadan farksız, hep bilinen şeyleri yayınlayan öteki kanallara fark atıyor mu, atmıyor mu?..

Amerikan televizyonları enayi miş, böyle galaları naklederken?..

Peki niye bizde bu cesareti gösteren bir TV yöneticisi çıkmıyor?..

Doğrudur..

Sürüden ayrılanı kurt kapabilir.. Ama sürüde kaldığınız sürece de ömrünüzü koyun olarak tüketeceğiniz kesin..

Farklı olmak, sıra dışı olmak cesaret işidir. Ama başarının da tek yoludur!..

Maksim!..

"Gönül'ü dinleyelim" demişti Ercan Arıklı.. Yıllar önceydi. En son gazinoya gidişimdi.. Yan masaya bir "Kıro" geldi çöktü. Masa dediysem 20 kişilik. Önceden konmuş viski şişeleri ile mezarlığa dönmüş.. Maiyeti de çöktü. Hepsi her kıvranışlarında silahlı olduklarını gösteriyorlar. Kıro tuvalete gidecek.. Beş kişi fırlıyor.. Tuvalette kim varsa dışarı atılıyor.. Kıro ihtiyaç gideriyor, ondan sonra siz girebilirsiniz.

Kıro Gönül'e sarkıyor.. Gönül onlara yüz vermiyor.. Bizim arkadaşımız ya, bize mültefit.. Kıro huzursuzlanıyor, maiyet huzursuzlanıyor.. Allahtan o sırada İbo geliyor gazinoya.. Tatlıses.. Kıro ve maiyeti onunla ilgilenirken biz Ercan'la tüyüyoruz.

Bir daha gazino denen yere ayak basmamaya yemin ederek..

Gazinolar bundan çöktü ülkede..

Sanatçılar astronomik ücretler istediler. Bu ücretler masa fiyatlarını yükseltti. Bu paraları ancak kara para sahipleri ve mafya babaları ödeyebilirdi. Benim hesap diye verdiğimi bahşiş diye bırakanlar gazinolara dadanınca, halk, orta sınıfı da, sosyetesi de çekildi gazinolardan..

Sonunda sistem iflas etti.

Ve biz alaturka dinleyecek yer bulamaz olduk..

Şimdi Maksim yeniden açıldı. Sacit Aslan başarılı olursa, öteki gazinolar da geri gelir..

Ama başarının sırrı, neden yok olduklarını iyi bilmekte.. Faça masalar, kadınsız ama silahlı eşkiyaya giderse, bu defa artık geri gelmemek üzere giderler..

Alaturka müzikle rakı içilen yerlerden eşkiyayı uzak tutmak zor..

Sacit, 1960-80'lerin Maksim görüntüsünü ve fiatlarını sağlayabilirse başarır. Ama 80-90 arası o felaket manzara yeniden yerleşirse, ne gelecek müşteri bulur, ne söyleyecek şarkıcı..

Açılış'taki davetliler yeni Maksim'in potansiyel müşterileri iseler harika..

İlk gece servis yavaştı.. İğne atsan düşecek yer yok.. Olacak.. Ama Maksim demek servis demektir. Bunu Sacit benden iyi bilir.

Kubat bir harika.. Ama türküleri birbirine çok benziyor. Daha çeşitler içeren bir repertuar hazırlayabilir.

M.Ali Erbil harika.. Şapka..

Emel Sayın 3 saate yakın kaldı sahnede.. İlk kostümü felaketti. Onu derhal yoketsin. İkincisi, beyazı güzeldi. Ama ona en yakışan Erkan Yolaç'ın gecesindeki o alev alev tuvaleti idi.. Emel'e renk gidiyor.. Canlı, ışıl ışıl renkler.. Bizden hatırlatması..

Alaturka'ya doyduk.. Emel de bir harikaydı..

Bir süre sonra, Maksim'e müşteri olarak gideceğim.. Ve de manzaraya bakacağım!..

BİZİM DUVAR

Aklın yolu birdir. Kestirme yolları hep deliler bulur.

SEVDİĞİM LAFLAR

"Hayatta olduğun sürece neşeli ol."

Ptahhotpe

KARADENİZ'DEN

Temel çok yüksek sesle horladığı için geceleri sık sık kendi gürültüsünden uyanıyormuş. Sonunda çareyi bulmuş:

-Bundan sonra başka odada uyuyacağım.


© COPYRIGHT 1998 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr