ÇARŞAMBA 29 NİSAN 1998
Türkiye'nin acil olarak sosyal güvenlik alanında kanayan yarayı durdurması gerektiği bir kez daha ortaya çıktı. Maliye Bakanlığı tarafından açıklanan Ocak-Mart dönemine ilişkin bütçe sonuçları, SSK, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur'un açıklarının kapatılması için Hazine'den sağlanan desteğin giderek arttığını gösteriyor.
Gelir-gider dengesini sağlayamayan üç sosyal güvenlik kuruluşu, yılın ilk üç ayında toplam 335 trilyon lira açık verdi. Ocak-Mart döneminde SSK'ya 108 trilyon, Bağ-Kur'a 90 trilyon, Emekli Sandığı'na ise 137 trilyon trilyon lira kaynak aktarıldı. Ocak-Mart dönemindeki ortalama dolar kurunu 230 bin lira olarak hesaplarsak, üç sosyal güvenlik kuruluşuna Hazine'den aktarılan kaynak 1 milyar 450 milyon doları buluyor.
Sosyal güvenlik kâbusunun en kötü yanı ise, açıkların istikrarlı bir şekilde artış göstermesi. SSK, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur, geçen yılın ilk üç ayında toplam 128 trilyon lira açık vermişti. Sosyal güvenlik açığı, bu yılın aynı döneminde yüzde 161 artarak 335 trilyona yükseldi. Yılın ilk çeyreğinde, aylık açık 112 trilyon liraya ulaşırken, günlük açık 3.7 trilyon lirayı buldu.
Sosyal güvenluk kurumlarına ayda yaklaşık yarım milyar dolar aktaran devlet, yılın ilk üç ayında 1 katrilyon 641 trilyon lira vergi topladı. Böylece toplanan her 100 liralık verginin 20 lirası sosyal güvenlik açıklarına harcanmış oldu.
Ortaya çıkan rakamlar, çok büyük bir tehlikenin de habercisi. Türkiye, bu yıl tarihinin en büyük özelleştirme hamlesini sürdürüyor. GSM, İş Bankası, TEDAŞ, Türk Telekom, Erdemir, Tüpraş ve Petkim gibi devlerin satışından 10 milyar dolara yakın brüt gelir bekleniyor. Vadeli satışlar hesaba katıldığında devletin kasasına yaklaşık 6 milyar dolarlık kaynak girmesi planlanıyor.
Ancak, özelleştirmeden elde edilecek rekor gelir de, sosyal güvenlik batağında kaybolup gidecek. Çünkü, 1998 bütçesine göre sosyal güvenlik kuruluşlarının yıllık açığı 1.4 katrilyon lira olacak. Bütçede yıllık ortalama dolar kurunun 250 bin lira olarak hesaplandığı düşünülürse, 1998 yılı sosyal güvenlik açığı tam 5.6 milyar dolar olacak. Sonuçta, özelleştirmeden sağlanan gelir, sosyal güvenlik açıklarına gidecek.
Örneğin Hazine GSM lisansların devrinden 1 milyar dolar nakit gelir sağladı. 7 Mayıs'ta tamamlanması beklenen İş Bankası hisselerinin satışından da 600-650 milyon dolar gelecek. Bu iki devin yarattığı 1.6 milyar dolarlık gelir, üç sosyal güvenlik kuruluşunun yılın ilk çeyreğinde verdiği 1 milyar 450 milyon dolarlık açığa neredeyse eşit.
Devletin üç aylık bilançosu incelendiğinde en önemli gelir kaleminin vergi, en önemli gider kaleminin ise iç borç faiz ödemeleri olduğu ortaya çıkıyor. Yılın ilk üç ayında bütçe gelirleri geçen yıla göre yüzde 148 artarak 2 katrilyon 41 trilyon liraya çıktı. Vergi gelirleri ise yüzde 138 artışla 1 katrilyon 641 trilyona yükseldi. Devlet her 100 liralık gelirinin 80 lirasını vergilerden sağladı.
3 katrilyon 2 trilyon liralık giderlerin, 1 katrilyon 380 trilyonunu iç borç faiz giderleri oluşturdu. Dış borç faiz giderleri ise 95 trilyon lira oldu. Faize toplam 1 katrilyon 475 trilyon lira ödeyen devletin her 100 liralık giderinin 49 lirasını faizler oluşturdu. Yılın ilk üç ayında maaşlara 815 trilyon lira ödenirken, sadece 53 trilyon liralık yatırım harcaması yapıldı.
Türkiye'de sosyal güvenlik dramı denince akla SSK geliyor. Oysa, üç aylık bütçe rakamları Emekli Sandığı ve Bağ-Kur'daki sorunun SSK'dan daha büyük olduğunu gösteriyor. İlk çeyrekte SSK'ya 63 trilyon liralık yardım yapılırken, Bağ-Kur'a 90 trilyon, Emekli Sandığı'na ise tam 137 trilyon lira aktarıldı. Geçen yılın aynı döneminde 22 trilyon lira açık veren Bağ-Kur'a aktarılan kaynak yüzde 297 artış gösterirken, Emekli Sandığı'na yapılan yardım yüzde 174 arttı. Geçen yılın Ocak-Mart döneminde 66 trilyon açık veren SSK'ya verilen destek ise yüzde 63 artış gösterdi.