PAZAR 26 NİSAN 1998
Her 24 Nisan günü Ermeniler, bir palavranın vaveylasını koparırlar. Yaşanmamış dramın yalanları ile dünyayı allak bullak ederler. 3.5 milyon Ermeni'yi asıp kestiğimiz uydurması ile dünyayı ayağa kaldırırlar. Bu yıl da aynı şey oldu. İşin gerçeğini ispatlayan belgeler elimizde olduğu halde, bunları yayınlayıp nedense asıl gerçeği dünya kamuoyuna duyuramadık...
On yıl önce arşivler açılarak soruna çözüm getirilmişti, ama çok sayıda belge, gizliliği gerekçesiyle kamuoyuna duyurulmamıştı. 24 Nisan nedeniyle Ermeniler'in geleneksel çığlıkları arasında bu belgelerle ilgili birkaç önemli gerçeği kamuoyuna aktarmayı gerekli gördüm.
1987 Temmuzu'nda dönemin başbakanı Özal'a arşivlerde bulunan bir harita sunulur. Fransız Gizli Servisi tarafından hazırlanan ve Osmanlı arşivlerinde bir kenara atılan bu haritada Osmanlı hudutları içinde Türkler'in, Ermeniler'in, Rumlar'ın iller düzeyinde nüfusları verilir. Harita 1 Mart 1914 tarihinde hazırlanmıştır. İmparatorluğun toplum nüfusu 16 milyondur. Halep'ten Sinop'a; Tekirdağ'dan, Van'a kadar toplam Ermeniler'in sayısı bir milyon üçyüz bin civarındadır. Ama her yıl en az üç buçuk milyon Ermeni'nin öldürüldüğü palavrası anlatılır.
Gerçekleri saptıran bu palavranın ayıbını sergileyenlerin başında Amerikan belgeleri gelir. Fakat nedense Amerikan kamuoyu, kendi arşivlerindeki gerçek belgelere rağmen bu yalanlara inanmayı yeğler. Ve her yıl anma toplantıları ile yalanları günümüze taşır.
Gaziantep'teki Amerikan Hastanesi hekimlerinden Dr. Mark, Amerikan istihbarat birimleri için hazırladığı raporda, Ermeni mahallesinde yaşanan bir olayı anlatır. Ermeniler'in yoğun baskılarından bunalan bir yaşlı Müslüman'ın tüm cesaretiyle meydana fırlayıp bağırmasını aktarır. İhtiyarın gözleri yaşlıdır ve sesinde gururlu bir bekleyişin sabrı titremektedir: "İnşallah bir gün gelecek biz de güçleneceğiz, yaktığınız, yıktığınız camilerimizi onarıp ibadetimizi yapacağız... Allah bize o günleri gösterecek..."
Bir Türk devletinde, bir Türk şehrinde, bir yaşlı Müslüman'ın çığlıklarından yansıyan gerçek budur.
Ermeniler'in yoğun yerleştikleri Van, Bitlis, Elazığ il valilerinin raporlarında yer alan gerçekler ise insanı ürkütecek niteliktedir. "Yıldız Esas Evrakı" arasında yer alan yüzlerce telgrafta Ermeni cinayet şebekelerinin katliamları anlatılır. Bugün bu belgeler üzerindeki gizlilik sınırlaması kaldırılmıştır. Bilimsel değerlendirmeler ve dünya kamuoyunu aydınlatmak için beklemektedir.
Amerika'nın İstanbul'daki Yüksek Komiseri Amiral Bristol, Ermeniler'e karşı Türkler'in jenosid uyguladıkları iddiasının gerçeği yansıtmadığını belirtir. Belgelerin çıkar peşinde koşan Ermeniler tarafından kasıtlı olarak hazırlandığını ve para toplamak amacına yönelik olduğunu söyler.
Önemli tespit şudur: Osmanlı siyasetçilerinin dil bilmeyişinden kaynaklanan boşluğu dolduran Ermeni ve Rum tercümanlar olayları istekleri doğrultusunda saptırmışlar ve yabancı diplomatları etkileyerek yanlış tarih oluşmasına yol açmışlardır.
Amerikan Hükümeti yalan raporlara dayalı kışkırtmalar ve saptırmalar sonucunda 50 milyon dolarlık bir yardımı Ermeni yöneticilere vermiş; ancak akıbetinin ne olduğu anlaşılamamıştır. Amiral Bristol, bu yardımın gerisinde bir Ermeni devleti kurma isteğinin yer aldığı endişesini dile getirmektedir. Amiral, Ermeniler'in kendilerini yönetebilecek ve adil bir yönetim ile dünya devletleri arasında yer alabilecek yetenekleri bulunmadığını belirtir. Hele başka ırklara mensup insanların Ermeniler'in yönetime bırakılmasının çok vahim sonuçlar getireceğini söyler.
Amiral'in mektubuna cevap veren Amerikan hariciyesi, Ermeni yalanlarının farkındadır. Hatta bazı Ermeniler Amerikan Başkanı'nı yalanlarına inandırmışlar ve beyanat verdirmişlerdir.
Sırf tuzağa düşürülmüş saf Amerikan Başkanı'nın beyanatını yalanlamamak için Amerikan hariciyesi, dolaştırılan sahte belgelere ve yalanlara karşı çıkmamayı politika haline getirmiştir. Amerikan hariciyesinden sorumlu masa şefinin itirafı budur ve Türkiye hâlâ bu yanlış Amerikan politikasını sonuca olarak dünya kamuoyunda zor durumda kalmaktadır.
Arşivler açıktır. Tarihçilerimiz gerçekçi, bilimsel ve yeteneklidirler. Bu gerçeği ispatlama fırsatını iyi değerlendirmelidirler.
Onlar çamuru atıp çekip gitmişlerdir. Üstü kirlenen biziz ve bu çamuru temizlemek bizim sorumluluğumuzdur. Bu kadar çok belgenin sergilendiği arşivlerin böyle ihmal edilmiş noktada olması bu çamurun daha çok üzerimizde kalacağı anlamına gelir.