kapat

CUMA 17 EKİM 1997

"Umut" artık gerçekten öldü

SEDEF ŞENKAL (SHA)

Nazire Dedeman'ın oğlu Umut Önal, tam 4 yıl önce "can" arkadaşı Melih Turgut'un evinde ölü bulundu. Melih Turgut, 30 yıl hapis istemiyle "kasten adam öldürme" suçlamasıyla yargılanmaya başladı. Bütün deliller, Adli Tıp Raporu, "kaza değil cinayet" diyordu

Ancak Mahkeme, Turgut'u 1 ay sonra tahliye etti. 3. celse sonunda da, "Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu adam öldürme" suçundan 2 yıl hapis cezası aldı, 18 milyon para cezasına çevrildi. Yargıtay'a yapılan itiraz da reddedildi. 18 milyon ceza onandı. Umut şimdi gerçekten ölmüştü

Dedeman Otelleri'nin sahibi Kemal Dedeman 28 Eylül 1993'te torunu Umut Önal'ın ölüm haberini aldığında, gözlerindeki umut ışığı çoktan sönmüştü... Çünkü daha iki yıl önce, 16 yaşındaki torunu Berna Dedeman, kardeşini kurtarmak uğruna bahçelerindeki bir su kuyusuna düşerek canvermişti. Bu acı henüz kalplere gömülmeden Ankara'dan gelen ikinci ölüm haberi ile yıkılan Dedeman'ın, "Kader" denilen ilk ölümün ardından, "Kaza" denilen ikinci ölüme inanmaları çok güçtü.

Çünkü sanık, 17 yaşındaki torun Umut'un "Can dostu" olsa da Kürt Ahmet lakaplı, gayrimeşru iş yapan bir insanın oğluydu. Hemen kollar sıvandı, ünlü avukatlar tutuldu. Tutuklu olarak yargılanacak olan sanık Melih Turgut'un kasten adam öldürmek suçundan 30 yıl hapis cezasına çarptırılması, bu olay için beklenen bir son gibi görünüyordu.

Cinayetten sonra yaşananlar

Olayı takip eden gazeteciler, gelen bir emirle hastaneye dahi sokulmadılar. Çünkü Kürt Ahmet'in oğlu Dedeman'ların torununu vurmuştu. Katil olan Melih olayı sadece babasına haber vermişti. Kalbi parçalanan Umut Önal, baba-oğul tarafından bir battaniyeye sarılarak külçe halinde Ankara Numune Hastanesi'ne getirildiğinde iş işten geçmişti. Ex olan Umut için hastane tarafından düzenlenen her iki tutanakta da üzerinde toprak rengi bir tişört ile kot pantolon bulunduğu yazılıydı. Bu giysiler, her nedense buharlaşıp uçtu ve 7 yıldır aranmasına rağmen bulunamadı. Olayın ardından Melih Turgut evine gönderildi. Baba Kürt Ahmet ise polislerle birlikte olayın gerçekleştiği eve gitti. Polis savcıdan önce eve girmiş, katilin babasıyla dört saat boyunca bu evden çıkmamıştı. Savcı geldiğinde ise "Hiçbir şeye dokunmadık" demişlerdi. İşte bu polislerden biri ünlü Söylemez Çetesi'nin rüşvetçi polisi Erdal Durmaz'dı. Yine olay günü silahın parmak izi kontrolünü yapan ve üzerinde, "Hiçbir parmak izine rastlanılmadı" denilen tutunağı tutan kişi de Erdal Durmaz'dı.

Dava başlıyor

"Umut'u silahımı temizlerken kazayla öldürdüm" diyen sanık Melih Turgut, tutuklu olarak getirildiği Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki ilk duruşmada, sır dolu olayı şu cümlelerle anlatıyordu:

"Umut'la ev arkadaşıyız. 27 Eylül günü Umut'la bilardo oynadıktan sonra araba ile şehir turu yaptık. Saat 02.00 sıralarında eve geldik. Umut acıktığını söyledi. Ona mutfaktan kurabiye getirdim. O arada büfede duran silahı alıp kağıt mendille temizlemeye başladım. Mekanizmayla oynadım horoz kalkık kaldı. Umut'a ne yapayım dedim. O da tetiğe bas düşer dedi. Tetiğe bastığım anda Umut eğilmiş sehpadan kurabiye alıyordu. Silah patlayınca yere attım. Umut 'Melih Melih diye bağırarak yerinden fırladı. Salonun kapısına doğru koştu. Çarpıp yere düştü."

İşte 30 yıl hapis istemiyle yargılanan sanığın ağzından cinayetin anlatımı. Umut'un kalbini parçalayan kurşunun silahtan nasıl çıktığının çözümü. Oysa olayın akabinde yaşananlar bu ifadenin tutarsızlığını gözler önüne seriyordu.

Oysa otopsi raporunda Umut Önal'ın ön dişinin kırık olduğu ve yüzünde yaraların bulunduğu, dudağının da patlamış olduğu yazılıydı. Dedemanlar'ın avukatları mahkemeden hemen Adli Tıp Kurumu'ndan görüş istenmesi yolunda bir talepte bulundu. Ancak, bu kadar şaibeli duruma rağmen bu istem mahkeme tarafından reddedildi.

İkinci duruşmada tahliye

İkinci duruşmada Dedemanlar'ı şok eden bir karar verildi. Dedemanlar olayın cinayet olduğu üzerinde durup, kesin delillerle ortaya çıkmasına rağmen, mahkeme olayın bir "kaza" olduğu ihtimali üzerinde duruyordu. Ve henüz yargılamanın ikinci celsesinde sanık Melih Turgut tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Tahliye olur olmaz da Amerika'ya uçtu, ve bir daha da Türkiye'ye dönmedi. Sanık, yurtdışında yaşamaya başlarken, jet hızıyla yargılama yapan Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Melih Turgut'u "Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu adam öldürme" suçundan iki yıl hapis cezasına çarptırdı. Bu karar Dedeman Ailesi'ni tekrar yasa boğdu.

Mahkeme Başkanı'na soruşturma

Bir cinayet davasının üç ay içinde 2 yıl hapis cezası ile sonuçlandırılması, Dedemanlar'ı harekete geçirdi. Umut'un annesi Nazire Dedeman, bu kararı temyiz etti. Yargıtay dosyayı inceledi ve sonuçta davayı usulden bozdu. Yani mahkeme eksik soruşturma yapmıştı. Bu karar neticesinde Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı İsmail Uğur hakkında soruşturma başlatıldı. Tekrar görülmeye başlanan davanın ilk duruşmasında da anne Nazire Dedeman, "Redd-i Hakim" talebinde bulundu. Bu talep 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde reddedildi. Ancak mahkeme başkanı "ret" kararına rağmen, hakkında soruşturma açıldığı için mahkemeden çekildi.

Adli Tıp "Kaza değil" dedi

Eylül 1994'de, yani cinayetin işlenişinin üzerinden üç yıl geçtikten sonra sanık Melih Turgut'un ikinci kez yargılanmasına başlandı. Dedemanlar Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki ikinci davanın ilk duruşmasında Adli Tıp Kurumu'ndan görüş isteme talebinde bulundular. Mahkeme bu sefer bu talebi kabul etti. Dosya gönderildi. Sonuç için tam bir yıl beklendi.

31 Mayıs 1995 tarihinde mahkemeye ulaşan Adli Tıp Genel Kurulu raporu, olaydaki bazı sır noktaları açıklığa kavuşturuyordu. Dedemanlar'ın avukatlarının üzerinde durduğu, Umut'un kırılan dişi ve yaralanan yüzü ile ilgili olarak kurum, "Bu çarpma neticesinde olamaz" kararını verdi. Bu karardan daha da önemlisi, sanığın ifadesini yalanlayan bir sonuçtu. Raporda, kalbi parçalanan birisinin 11 buçuk metre koşamayacağı belirtiliyordu. Adli Tıp Kurumu'nun en önemli kararı ise, Melih Turgut'un silahı olan 14'lü Browning'in mekanik yapısından dolayı temizleme sırasında kazayla patlamayacağı idi. Artık raporla olayın kaza olamayacağı çok açık ifadelerle belirtiliyordu.

Sırlar ve karar

İkinci yargılamanın da sonlarına gelindiğinde, Adli Tıp Kurumu'ndan gelen rapor haricinde, yanıtı bulunamayan şu sorular kafaları kurcalıyordu.

- Umut'un öldürüldüğü gün üzerinde bulunan ve ateş mesafesini çözecek olan tişört, o günden beri kayıptı.

- Sanık, silahın elinde ateşlendiğini belirtmesine rağmen, polisten gelen raporda silahın üzerinde hiçbir parmak izi bulunmadığı belirtilmişti.

- Sanık Melih Turgut, cinayet suçlamasıyla yargılanırken nasıl oldu da ikinci celse tahliye edildi.

İşte bu sorular henüz yanıtlanmadan, üstelik Adli Tıp, olayın kaza olmadığını belirten kesin bir rapor vermişken, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi yine davayı bitirdi. Olayın üzerinden tam altı yıl geçtikten sonra, yine Eylül ayında mahkemeden ikinci karar çıktı. Mahkeme, savcının itirazına rağmen sanık Melih Turgut'un "Tedbirsizlik ve dikkatsizlik" sonucu adam öldürmesinden dolayı 4 yıl, ruhsatsız silahtan da 1 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verdi. Toplam 5 yıl olan bu hapis cezası da paraya çevrildi ve Kürt Ahmet'in oğlu Melih Turgut 18 milyon 570 bin lira para cezasına çarptırıldı.

Savcının itirazı

Duruşma savcısı Erdem Okan, mahkemenin oy çokluğu ile verdiği bu karara itiraz etti ve "Kasten adam öldürme" görüşünde ısrar ederek dosyayı Yargıtay'a gönderdi. Dedemanlar'ın avukatları bu temyiz şansını değerlendirmek için ellerinde bulunan tüm delilleri ve tutanaklardaki eksiklikleri titizlikle hazırladı. Mahkemenin ikinci kararından tam bir yıl sonra 15 Ekim 1997 günü Yargıtay Ceza Genel Kurulu bu davayı görüştü. Çıkan karar ise Dedemanlar'ı yıktı. Genel Kurul, savcının, sanığın TCK'nın 448. maddesi gereğince "Kasten adam öldürme" fiiline göre yargılanması yönündeki itirazını reddetti ve Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği kararı onadı.

İki ayrı yargılama ve sonuçta bir cana karşılık 18 milyon lira para cezası. Şimdi, Dedemanlar'ı derinden yaralayan bu karar ardından neler yapılacağı merak konusu. Dedemanlar'ın tecrübeli avukatları Prof. Çetin Özek ve Köksal Bayraktar'ın "Karar düzeltme" hakkı bulunuyor. Ancak bu hukuki işlemin gerçekleşmesi olasılığı ise oldukça düşük.


© COPYRIGHT 1997 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr