kapat

02 MART 1997 PAZAR
Ahmet Vardar
Kim kime inanacak... Bu yazıyı okuyun ki ülkemizde insanın başına neler geliyor görün...

Hayatımın en güzel en verimli olduğu 1964-1984 yılları arasında Almanya'da tek başıma kalarak 20 yıl gibi uzun bir sürede ve üç ayrı işte çalışıp, dişimden tırnağımdan arttırdığım birikimlerimle 1987 yılında devletin tapu dairesine de inanarak ve güvenerek Fethiye-Ovacık köyünden (şimdi belediyelik oldu) 27.800 m2 alanlı bir araziyi satın aldım. Aldım almasına da başıma gelmeyenler de kalmadı. Meğer aldığım yerin sadece 9000 m2'si benim, diğer 18.800 m2'si Orman İdaresi'ninmiş.

Şimdi senaryoya geçiyorum;

Efendim 1956 yılında Orman İşletmesi, kadastro tespit itirazı nedeniyle dava açmış, ancak dönemin teknik bilirkişileri marifeti ile orman sayılmadığı görülmüş, keza Fethiye-Ovacık köyü 236 parsel nolu taşınmazın ormanla ilgili olmadığı, bizzat Orman İdaresi'nin açtığı davadaki Tarım Bakanlığı'nın cevabı ve diğer soruşturma, araştırma neticesinde orman sayılmadığı tespit edilerek, Orman İdaresi'nin açtığı davanın yargılanması sonucunda Fethiye Gezici Arazi Kadastro Mahkemesi'nin 1956/91 esas 1958/23 karar sayılı 4.3.1958 tarihli ittihaz olunan ve kesinleşen bir hükümle saptanmıştır. Verilen bu hüküm, hem Orman İdaresi hem de yeri satın aldığım Mustafa Şenol mirasçıları yönünden kesin hüküm (Kazayy-i Muhkeme) oluşturmuştur.

Ne var ki Orman İdaresi bu taşınmazın orman sayıldığı iddiasını ispat edememiş, mahkeme hükmüne rağmen, sonralarda bu yerin 18.000 m2 ormandır diye zapt ve işgal etmiştir. Bunu öğrendiğim 24.10.1991 tarihinde Fethiye Kadastro Mahkemesi'nde dava açarak yerel mahkemeyi kazandım. Orman İdaresi'nin temiz etmesi üzerine Yargıtay, davayı görevsizlik kararı ile bozdu. Ben ise bu kez ikinci bir davayı Fethiye 2.Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açtım ve onu da yine yerel mahkemede kazandım (1993/195 esas ve 1993/383 karar sayılı hüküm ile). Çok enteresandır bu defa Yargıtay'ın kararı 10 yıllık süre aşımı doğrultusundaydı.

Anayasamızın 138. maddesinin son fıkrasında emredildiği üzere yasama ve yürütme organları idare ve tabiiki Orman İdaresi'de mahkeme kararlarının gereklerini yerine getirmek zorundadır. Kaldı ki dava konusu yerin Fethiye-Ovacık köyü 236 parselin 1958/23 karar sayılı hükmün kapsamı içinde bulunduğu da Asliye Hukuk Mahkemesince yaptırılan keşifte de tesbit edilmiştir.

Pekiii..., mahkemelerin verdikleri hükümler kesinleşince bu hükümlere bizzat hükmü veren mahkeme dahil, herkesin ama herkesin uyması, sagı duyması, itibar etmesi gerekmez mi?... Hele hele taşınmaz mülkiyetiyle ilgili mahkeme hükümlerinin zaman aşımıyla dahi değer ve etkinliğini yitiremeyeceği bir hukuk kuralı iken, davalı Orman İdaresi'nin, dava konusu yeri orman saymaya kalkışması mahkeme kararlarına saygısızlık teşkil etmez mi?... Yine Orman İdaresi'nin bu yerde orman kadastrosuna başladığında evvelce verilmiş olan mahkeme hükmünü gözönünde bulundurmak zorunda değil miydi?... Anayasamızın 138. maddesini Orman İdaresi yapmış olduğu bu çalışmayla çiğnemiş olmadı mı?... Anayasa hükmünün bu ihlaliyle hukukun üstünlüğüne, mahkeme ve kararlarına saygı ilkesine de gölge düşürülmüş olunmadı mı?... Bütün bunlara itibar edilmesini sağlamak konusunda en büyük yetki sahibi olan yüce Yargıtay'ında bu ilkeler doğrultusunda Orman İdaresi'nin temyiz itirazlarını reddetmesi gerekmez miydi?... Yoksa Anayasamızda ne tapu kayıtları asıl ne de tapu kayıtları esas değildir diye bir madde mi vardır?...

Efendim, davalı idare 17.9.1976 Orman Kadastro Dış Sınırlama raporuna dayanmaktadır. Ben ise bu araziyi 1987 yılında satın aldım. 12 yıl gibi bir süre içersinde, davalı idarenin hiç bir girişimde bulunmayıp, sonradan böyle bir tahdide kalkışması önemli bir kusur değil midir?... Görevini zamanında ve yerinde yapmamış bir idarenin kusurunu benim gibi vatandaşlar mı çekmelidir?...

Orman tahdidine itiraz davaları 6 aylık süreye tabidir. Fakat yapılan orman tahdidi, bir mahkeme hükmünün kaale alınmaması yüzünden haksız ve hatalı bir işleme ise burada 6 aylık süreye bakılmaksızın tahdidin iptali için dava açılması mümkündür. Ayrıca da yeni maliklerinde, eski maliklerin şartlarına uyarak istedikleri zaman süreye bağlı kalmadan dava açma haklarının olduğu belirtilmiştir.

Son olarak yargıtay ilamına karşın duruşma istedim ve gittim. Hakim dosyayı tetkike aldı. 11.2.1995 tarihinde son duruşmayı yapma kararı verdi. Eğer hakim daha önce vermiş olduğu doğru kararda direnirse, dosyam yargıtay üst kuruluna gidecek ve orası bir karar verecek. Yok kararında diretme olmazda hakim yargıtayın bozma ilamına uyacak olursa, işte o zaman durum her şeyini yitirmiş, hatta devlete dahi güveni kalmamış bir insan olacağım ki bunu hiç ama hiç istemiyorum...

"Madem ki bu ülke bizim, ÜLKEMİZ adına"

"Madem ki bu anayasa bizim, ANAYASAMIZ adına"

"Madem ki bizler bir insanız, İNSANLIK adına"

Lütfen, lütfen elinizi uzatın ki hem beni kurtarın hem de benim gibi madur insanlarımızı bu sepeple ve elbirliği ile kurtarmış olalım. Zira kendi öz ülkem ve öz vatanımda uğradığım bu haksızlığa daha fazla tahammül edemiyeceğim.

Engin ÖKTEN.


© COPYRIGHT 1997 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Bu sayfa YÖRE Elektronik Yayımcılık tarafından hazırlanmıştır. Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr
YÖRE Elektronik Yayimcilik A.S.