kapat

02 MART 1997 PAZAR
Necati Doğru
Hakim güç ve horlanan güç

Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) heyecanla beklenen toplantısı yapıldı. Ordu'nun dört kuvvet komutanı, bir de Genel Kurmay'ın baş komutanı, ediyor 5 asker. Cumhurbaşkanı'nı da sayarsak bu toplantıya katılan diğer 5 sivil devlet büyüğüne, bu 5 asker acaba neler söylediler? Kadife eldiven içinde demir yumruk misali, "Bizi darbe yapmaya mecbur bırakmayın, ülkeyi hukuk devletine geçirin, egemenlik Allah'ındır diyerek ülke insanını Tanrıyı çok sevenler, az sevenler diye ikiye bölme ortamına sokmayın" mı dediler? Bilmiyoruz. Zaten MGK toplantısında konuşulanlar yazılamıyormuş.

Bu yüzden içe takılmayalım.

Dışarıdan görüntüye bakalım.

Ankara'daki son durum...

Sapına kadar bir güç oyunudur.

Ankara'da iki güç çarpışıyor.

İki ayrı realite...

Birbirini etkilemeye...

Yola getirmeye uğraşıyor.

Bunlardan birisi hakim güç...

Diğeri horlanan güç..

***

Ankara'da şu anda yaşanan; İran tipi olmayan ve batıdan kopmayan bir Türkiye isteyen hakim güçlerle, Türkiye'yi İranlaştıracakmış gibi korkutup aslında kendi zengin sınıfını yaratmak isteyen, horlanan güçlerin iktidar kavgasıdır.

Hakim güçler şunlardır:

Büyük sermaye, büyük basın, ordu, mühendisler, mimarlar, avukatlar, hakimler, savcılar, doktorlar, şirket genel müdürleri, bankacılar, borsacılar, profesyonel yöneticiler, üniversite hocaları, lise hocaları, veterinerler, sanatçılar, memurlar, vergi verenler, işçiler, sendikacılar, pazar ekonomisinde ve kapitalist girişimcilik kulvarında yarışabilecek nefesi, becerisi, bilgisi, yeterli eğitimi olanlar, 1 dakika karanlık eylemi yapıp mum yakarak çetelerin temizlenmesini ve şeffaf toplum isteyenler.

Horlanan güçler ise şunlardır. Önce şunu söyleyeyim. Aslında kimse onları horlamıyor. Onlar kendilerini horlanmışlar sınıfına koymayı ve "inancımı yaşamak istiyorum, engel oluyorlar. Başımı örtmek istiyorum, başıma karışıyorlar" türü gerekçelerle mağdur duruma düşmüşleri oynuyorlar. Onlar şunlardır. Kendilerinde horlanan duygusu yükleyenler şunlardır:

Az okumuşlar, az gelirliler, cami cemaati, tarikatler, imam hatipliler, kuran kursları, tesettüre girenler, Atatürk devrimleri sırasında rol alanların dışında kalanlar, İstanbul burjuvasının içine giremeyenler, pazar ekonomisinde, kapitalist girişimcilikte nefesi yetmeyip yarışın gerisinde kalanlar, Anadolu'da yeni zenginleşenler, teşvik ve kredi musluklarından yaralanamadıkları için büyük öfkeye düşenler, Almanya'daki Milli Görüş, camiyi partileştirenler, partileri dinleştirenler.

Şu anda biz Türkiye'de..

Hakim güçlerin horlanan güçleri geriletme "bilek güreşini" yaşamaktayız. Bu bilek güreşi askeri darbe olmadan sürecek.

Bu sefer demokrasi...

Kazaya uğramayacak...

***

Askerler bu sefer erken doğum istemiyorlar. İran tipi bir Türkiye olamayacağı ve batıdan kopulamayacağı fikrinin artık bütün toplumda vazgeçilemeyecek kadar olgunlaşmasını istiyorlar. Ordu Türkiye'de hep siyasetin bir parçası oldu. Bundan yine vazgeçmiyor. Fakat bu sefer darbe yapıp, başarısız politikacıyı kahraman yapmak yerine "hakim güçlerin, pısırıklığı, kolaycılığı, orduyu 10 yılda bir taşeron tutup yan gelip yatmayı bir kenara bırakmalarını" ve hakim güç olmanın bedelini ödemelerini istiyor. Ordu, hakim güçlerin kendini horlanan güç olarak hissedenleri sivil taktiklerle ikna etmesini bekliyor.

Sincan'da tank gösterme...

Sultanbeyli'ye...

Atatürk heykeli dikme...

İsrail'e Kurmay Başkanı gönderme...

Çeteleşmeye karşı olma...

ABD'de Çevik Bir Paşa konuşturma...

Hep bu tavrın ifadesidir...

Öbür yandan, iktidara gelmiş olmalarına rağmen hala kendilerini horlanan güç olarak hissedenlerin kullandığı semboller de bir tavırdır.

Taksim'e cami yapacağız...

Çankaya'ya cami kuracağız...

Demeler...

Türbana, kurbana, hacca...

Selam göndermeler...

Peygamber sakalı bırakmalar...

Kaçak Mercedes'lere binip...

Sincan Belediye Başkanı'nı...

Hapishanede ziyarete gitmeler...

Bunlar öbür gücün tavır ifadesi...

Cami ile tank, sakalsız, bıyıksız yüz, sakallı çene, ütülü pantolan ile ütüsüz arap şalvarı, fan fin fon yapılmış meçli Semra baş ile tesettüre sokulmuş Fadime baş, Taksim'e camii ile Sultanbeyli'ye Atatürk heykeli çarpışıyor gibi görünüyor.

Bunlar sembollerdir...

Asıl kavga iktidar üzerinedir.

Bu iktidar kavgasında "hem hakim güçler, hem kendini horlanmış hisseden güçler" müttefiklerini çok iyi biliyor.

İki güç birbirinden...

Taban kapmaya çalışıyor...

Camiydi, tanktı....

Traşsız yüz, sakkalı çene...

Türü sembollere takılmayın...

Asıl kavgayı atlamayın...


© COPYRIGHT 1997 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Bu sayfa YÖRE Elektronik Yayımcılık tarafından hazırlanmıştır. Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr
YÖRE Elektronik Yayimcilik A.S.