kapat

02 MART 1997 PAZAR
Çetin Altan
Bir kez mermere düşürüldü yumurta...

Basından, barolardan, sendikalardan, üniversitelerden az uyarı yapılmadı Necmeddin Bey'e...

Demokratik bir olgunlukla hoşgörüye ulaşmak isteyen toplumu, "laik" "anti-laik" gibi sakıncalı ayırımlarla anlamsız krizlere sürüklemeyiniz.

Aşırı kıvırtmacılığınızı açığa çıkaran medyayı "kafirlerin yalanı" türünden teorik suçlamaların hedefi yapmayınız.

İslam ülkelerinin dışındaki dünyayı umursamaz görünmeye dönük bir dış politika eğilimine girmeyiniz.

Her inanca aynı tarafsızlıkla, aynı mesafede duran "Anayasa"nın yerine, "Kuran-ı Kerim"i getirerek, teokratik bir dikta kurma fanatikliğini körüklemeyiniz.

İslam'a göre "günah" sayılan tavır ve yaşam biçimlerini, aynı zamanda "suç" da sayan teokratik bir devlet düzeni anlayışına pey sürmeyiniz...

Türkler'in yüzde sekseni rakı, şarap, bira içmenin; danslı şarkılı eğlencelere katılmanın İslam'a göre günah sayıldığını bilse de, bunların devlet düzeninde şeriat uygulamasıyla "suç" durumuna da sokulmasını istemez; ortalığa kaygı salmayınız..

* * *

Necmeddin Bey ise dizginsiz bir ihtirasla psişik bir doyumsuzluğun ucu imameli kamçısı elinde; kendine özgü siyasal bir kurnazlığın keçilerini boyuna kamçılamaktan bir türlü vazgeçmedi. Bir türlü vazgeçmedi kendisine uyarılarda bulunanları "faşist laikler" olarak ilan etmekten...

Oysa D kanalında TCK'nın 160. maddesini bizzat kendisi savunuyor; iktidar kurumlarına ait eleştirilerin gerektiğinide Ağır Ceza'ya gönderilmesinin Adalet Bakanı'nın keyfine bağlı kalmasını istiyordu.

Musolini'den arta kalmış bir maddeyi savunurken, nasıl olsa çoğunluğun neyi savunmakta olduğunu anlayamayacağı kurnazlığına yatıyordu...

Üst düzey bir devlet adamı, kurnazlığın bu ölçülerde tezgahtar üslubundaki bücürlüğüne fırlatır mı çımasını?

* * *

Susurluk olayı patladığında Necmeddin Bey'in medyaya yaptığı açıklama dört heceden ibaretti:

- Fasafiso...

Ya Cmuhurbaşkın'nın kendisine gönderdiği uyarı mektubunu reddedişi ve yine medyayı yalancılıkla suçlaması?..

Oysa ne kadar büyük olanaklara sahipti.

Türk demokrasisinde İnsan Hakları'yla "hukuku" kristalleştirebilir, tümörleşmiş azgın yolsuzlukları ortak bir konsansüsle imbiklerden geçirmeye başlayabilir ve Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne kolayca yaklaştırabilirdi. Hem de inanmış insanların dünyasına daha taze bahçeler armağan ederek...

Fatih Mehmet'in annesinin kabrini topluca ziyaret edip bir tutam çiçek bırakarak...

Topkapı Sarayı'nın bir duvarını öldürülmüş vezir-i azamların portreleriyle, kısa biografilerine ayırarak...

1512-1826 Alevi kırımını Yunus Emre'ler, Pir Sultan Abdal'lar, Kul Nesimi'lerle anarak...

Emevi, Abbasi ve Osmanlı halifelerinin objektif analizlerini yaparak...

Tarih'te İslam'ın bir yığın despot tarafından siyasete nasıl alet edilmiş olduğunun belgelerini sergileyerek...

* * *

Necmeddin Bey, çok kısır bir yaklaşımla, kentleşmenin hızlandığı ve tüketimin arttığı bir dönemde, ezilmiş çaresizlikleri mistik bir ökseyle kendisine oy deposu yapma taktiklerine saplandı.

Geçit vermeyecek yolları zorlamaya başladı durup dururken...

Şimdi ne olacak?

Dokuz saatlik bir didiklenmeden sonra nasıl sürdürecek Başbakanlığını?

Üst düzey bir devlet adamı bu durama getirirmiydi kendisini? Ve işte bir kez mermere düşürüldü yumurta...

Aklın görkemli berraklığı dururken, kurnazlığın zigzaglı sekseklerini neden yeğledi ki Necmeddin Bey?

Bir ömürlük tutkusu sekiz ayda tam bir fiyaskoyla sonuçlandı...


© COPYRIGHT 1997 MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. (Her hakkı saklıdır)
Bu sayfa YÖRE Elektronik Yayımcılık tarafından hazırlanmıştır. Yorum ve önerileriniz için: editor@sabah.com.tr
YÖRE Elektronik Yayimcilik A.S.