16 OCAK 1997 PERSEMBE |
Uğur Mumcu'yu şu günlerde özellikle arıyorum. Çünkü Susurluk tam Uğur Mumcu'luktu! Ya da Uğur Mumcu hayatta olsaydı, belki de bir yol kazasına gerek kalmadan Susurluk çoktan çözülmüş olacaktı. Akla sorular da geliyor: Uğur Mumcu acaba çete düğümünü çözdüğü ya da çözmek üzere olduğu için mi temizlendi? Uyuşturucu ve silah kaçakçılarıyla Abdullah Çatlı'ları ve onların devlet içindeki uzantılarını gördüğü için mi faili meçhul cinayete kurban gitti? Kuyumcu titizliğiyle yaptığı geceli gündüzlü çalışmalarla "Çetenin şablonu"nu çıkarttığı için mi Uğur'u kaybettik bombalı suikastte? Bu sorular yeni değil. Mumcu Ailesi uzun zamandır bu soruların peşinde. TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu da çalışmalarında buna benzer sorularla karşı karşıya kaldı. Gerek komisyon raporu gerekse bazı komisyon üyeleri, cinayetin aydınlatılmasında devlet içindeki engelleri gündeme getirdiler.
Susurluk'la Mumcu bağlantısı...
Bu üyelerden biri, ANAP milletvekili Eyüp Aşık dün şöyle dedi: "Uğur Mumcu'nun, uzantıları devlete giden çete işini çözdüğü için ortadan kaldırılmış olması büyük bir ihtimaldir. Biz de Mumcu cinayetini çözme noktasına gelmiştik. Fakat her seferinde devletin içindeki bazı odaklar tarafından engellendik." Neydi bu engeller? Örneğin Mumcu'nun kardeşi Ceyhan Mumcu, eski Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ile eski DGM Başsavcısı Nusret Demiral'ı zamanında soruşturmayı engellemekle suçluyor. "Bu suçlamayı yalnız ben yapmıyorum, Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu ile bazı üyleri de aynı kanıda" diyor. Daha önemlisi, Susurluk'la Mumcu Cinayeti arasında bağlantı kuruyor. Ne olabilir bu bağlantı? Susurluk'ta başoyunculardan biri Abdullah Çatlı'ydı. Çatlı adı Uğur Mumcu'nun bugüne kadar 70 bin adet satan Papa, Mafya, Ağca isimli kitabının 12 yerinde geçer. Mumcu Cinayeti ile Susurluk arasındaki ilinti noktalarından biri Abdullah Çatlı olabilir mi?
Çatlı, Cantürk...
Bu soruya Ceyhan Mumcu'nun yanıtı: "Uğur'un 1992'deki yazılarını hatırla. Oral Çelik der. Abdullah Çatlı der. Bir de Abdullah Öcalan der. Bu arada Behçet Cantürk'ün Pera toplantısından söz eder. PKK ile ilgili toplanan paralardan söz eder. Uyuşturucu kaçakçılığının üstünde durur. Bütün bunlar bir yerde gelip Susurluk ile bağlantı noktalarını oluşturabilir. Bu nedenledir ki, Mumcu Cinayeti örtbas edilmek isteniyor." Ceyhan Mumcu, Mumcu Cinayeti'yle ilgili olarak önceki gün Millet Meclisi'nde bir Araştırma Komisyonu kurulmuş olmasını önemsiyor. Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın da cinayet konusunda anahtar niteliğinde yeni bir tanıktan söz etmesi de umut verici bir gelişme. Susurluk Komisyonu iyi çalışıyor. Uğur Mumcu Komisyonu da buna eklenirse, devlet-mafya-politika üçgenindeki kirli ilişkilerin, demokratik hukuk devleti kavramını yerle bir eden gizli kapaklı işlerin karanlıktan aydınlığa çıkarılması hızlanabilir. Susurluk'la ilgili olarak alınmış olan mesafe küçümsenemez. Susurluk'tan ipin ucu çekildikçe Mumcu Cinayeti'nin, Mumcu'dan çektikçe Susurluk'un çorap söküğü gibi çözüleceğine dair iyimser bir havanın yaygınlaştığı söylenebilir.
Aldırmazdı Uğur...
Keşke Uğur yaşasaydı! Susurluk tam Uğur Mumcu'luk bir işti. O inatçı fikri takipçiliğiyle gündüzleri istihbaratını yapar, geceleri bilgisayarının başına oturur, bize bilmece gibi gelen yumağı ilmik ilmik çözerdi. Olağanüstü konsantrasyon gücü ve sorgulayıcı mantığıyla olayı didik didik eder, ertesi sabah da oturup herkesin anlayabileceği bir yalınlıkla köşesine yazardı olan biteni... Cumhuriyet yıllarından hatırlarım. 1984'te gerçekten büyük emek vererek yazmış olduğu Papa, Mafya, Ağca kitabının ismi bizim yakın çevremizde sloganlaşmıştı. "Uğur ne alemde?" ya da "Ne diyor?" diye sorulduğunda, bazen kendi aramızda "Papa-Mafya-Ağca" der geçerdik. Bu cevap kendi aramızda bir tür parola olmuştu. Tabii Uğur bu paroladaki kendine dönük hafif tertip iğnelemeyi ya da ince alayı görür ama görmezlikten gelirdi. Aldırmazdı. O da bizimle dalgasını geçer, kuyumcu titizliğiyle olayların peşinden gitmeye devam ederdi. Uğur Mumcu yılların sonunda araştırmacı gazeteciliğinin bir ürünü olarak bir şablon ortaya çıkardı. Türkiye'de demokratik hukuku devletinin, hukukun üstünlüğünün kurulması açısından yaşamsal önemde bir şablon... Belki de bu şablon hayatına maloldu! Ancak şimdi çete bu şablonun içine oturuyor. Bundan sonra Türkiye'de demokratik hukuk devletini kuracak olanların işi, Uğur Mumcu sayesinde biraz daha kolaylaşmış durumda...
Güzel günler için
Uğur Mumcu, bu şablonun en önemli çizgilerinden biri olan Papa, Mafya, Ağca kitabını şöyle noktalar: "Silahların sustuğu, düşüncelerin kır çiçekleri gibi özgürce serpilip geliştiği günler, ne yazık ki, günümüz insanının hiç gerçekleşmeyecek bir özlemi gibi görünüyor. Terör ile savaşanlar, hiç olmazsa, insanlığın bu ortak özlemini yüreklerinde taşımalıdırlar. Çünkü yaşama sevinci ve umudu bu özlemden kaynaklanıyor. Silahların sustuğu, düşüncelerin kır çiçekleri gibi açtığı günleri göreceklere ne mutlu!" O güzel günleri görecek olanlara yolu açanlara da ne mutlu! |