Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 11 Temmuz 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Çağrı Büke, "Ölümcül olabilen bu hastalıktan korunma ve kontrol önlemlerini titizlikle uygulamak çok önemlidir.

Vücudunda kene tespit edilen kişilerin, elle çıkarmaya kalkışmaksızın derhal bir sağlık kurumuna gitmesi, kenenin tecrübeli bir kişi tarafından pensle, ezilmeden ve başıyla gövdesi birbirinden ayrılmayacak şekilde yavaşça çıkarılması sağlanmalıdır" dedi.

Hastalık etkeni virüsün yabani hayvan, kirpi, at, eşek, koyun ve sığır gibi hayvanlarda bulunabildiğini kaydeden Prof. Dr. Büke, "Böyle hayvanlarda bulunan hyalomma cinsi keneler tarafından taşınan hastalık, insanların kanını emmeleri sırasında bulaşabilmektedir. Bulaşma, kene dışında hasta hayvanların kanı ya da diğer enfekte vücut dokularıyla yaralı deri ve mukozaya temas sonucu ve hastalıklı insandan da olabilmektedir.

Kene ısırmasından birle dokuz gün sonra başlayan ateş, şiddetli kas, eklem ve baş ağrıları, bulantı, kusma ve ishal, dikkati çeken ilk bulgulardır. Bunu vücudun değişik yerlerindeki kanamalar takip eder. Bu süreç, birle yedi gün arasında değişmektedir. Hastalık kötü seyirli olup olguların yüzde 8 ile 80'i, hastalığın daha çok ikinci haftasında kaybedilmektedir" şeklinde konuştu.

Erken teşhisin çok önemli olduğunu hatırlatan Büke, "Risk altındakiler mezbaha işçileri, kırsal alanda yaşayan ve hayvancılıkla uğraşanlar, çiftçiler, veteriner hekimler, su kenarlarında otlak ve orman alanlarında piknik yapan kişilerdir.

Korunma önlemi olarak kenelerin bulunabileceği alanlardan uzak durulmalı, ısırmasını engellemek amacıyla korunaklı giysiler giyilmeli (uzun kollu giysiler, pantolon paçalarının çorap içine alınması, boyuna mendil ya da eşarp bağlanması gibi), belli aralıklarla vücudun kene açısından kontrol edilmesi ve açıkta kalan yerlere böcek kaçırıcı solüsyonlar sürülmesi gerekmektedir" dedi.

Hastalığın Afrika, Asya, Ortadoğu ve Doğu Avrupa'da görüldüğünü belirten Büke, "2002 yılı bahar aylarından itibaren Türkiye'de özellikle İç Anadolu ve Doğu Karadeniz başta olmak üzere görülmeye başlamıştır." diye konuştu.