Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 7 Eylül 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Doğu Anadolu Bölgesi'nde birçok tarihi eser ve doğal güzellikler keşfedilmeyi bekliyor.

Erzurum'a 120 kilometre mesafedeki Tortum Gölü ve 48 metre yükseliğe sahip Tortum Çağlayanı, doğal güzelliğiyle yöreye gelenlerin ilgi odağı oluyor.

İspir ilçesine bağlı Maden Köprübaşı beldesinde bulunan ve içinde 5 bin kişiyi barındırabilecek büyüklükteki Elmalı Çam Mağarası, 30 ile 100 metre uzunluğundaki galeri ile keşfedilmeyi beklerken, Olur ilçesindeki Yıldızkaya Köyü Mağarası da sarkıt ve dikitleri ile dikkat çekiyor.

Erzurum'un Soğanlı, Kaçkar ve Karcal dağları, yırtıcı kuşların yoğun olarak kullandıkları bir göç yolu üzerinde bulunması, sakallı akbaba, kaya kartalı, huş tavuğu ve ürkeklik popülasyonlarıyla kuş gözlemcilerinin uğrak mekanları arasında yer alıyor.

Iğdır'ın Tuzluca ilçesine bağlı Bahçecik köyündeki Ragabet mezrasındaki Köroğlu Kalesi, Ağdaş ve Erhacı köylerindeki kaya mezarlar, Karakoyunlu ilçesinde koç başlı mezarlar ve Babek Mağarası ile Asma köyünde kaya mezar ve mağara içinde oyularak yapılan cami, bölgenin önemli güzelliklerinin başında geliyor.

Aralık ilçesine bağlı Ahura köyünün üst kısmındaki manastır ile Tuzluca ilçesinde bulunan tuz mağaraları da keşfedilmeyi bekleyen mekanlar arasında yer alıyor.

Tunceli ise özellikle dağ, doğa ve kış turizmi açısından değerlendirilebilecek potansiyeli ile dikkat çekiyor.

Tunceli dağlarındaki ilginç jeolojik oluşumlar, mağaralar, akarsu kaynakları ve krater gölleri, doğa yürüyüşleri, kamp, kara avcılığı, doğa turizmi için ideal özellikler taşıyor.

Kars'ın Kağızman ilçesinde yer alan Çengilli Gölü ile Keçivan Kalesi de tarih doğa ve tarih tutkunlarının uğrak mekanları arasında yer alıyor.Muş'ta tarihi Murat Köprüsü, Malazgirt ve Haspet Kalesi ile Cengilli Kilisesi, Bulanık ilçesine bağlı Mollakent köyündeki tarihi Selçuklular Mezarlığı, Varto ilçesindeki Konav Mağarası, Hamurpet ile Küçük ve Büyük İskender gölleri de bölgedeki önemli turizm merkezleri arasında bulunuyor.

Erzincan'ın Çağlayan beldesindeki şelale, Ekşisu ve Mecidiye mesire alanları, Kemah ilçesindeki Sultanmelik Türbesi ile soğuk sular mesire alanı, Kemaliye ilçesinde bulunan Kırkgör bölgesi, Otlukbeli ilçesindeki Otlukbeli Gölü, yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor.Ardahan'ın Yanlızçam ormanlık alanı ise doğal güzelliği ile turistleri etkiliyor.

ADANA'DA TARİH VE DOĞA DOKUSU

Çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapmış Adana, 50'ye yakın kale, çok sayıda medeniyetin izlerini taşıyan Anavarza, Magarsus, Akören, Şar gibi ören yerleri ve Toroslar'ın el değmemiş doğası ile birçok bakir alanı bünyesinde bulunduruyor.

Adana Kültür ve Turizm Müdürü Osman Arık, turizmde en önemli unsurun ulaşım olduğunu belirterek, Adana'nın çok zengin olan turizm potansiyelinin yol sorunu nedeniyle yeterince değerlendirilemediğini söyledi.

Kültürel ve tarihi doku ile kentin her yerinde karşılaşılabileceğini bildiren Arık, Doğu Roma İmparatoru Hadrinaus tarafından 117-138 yıllarında yaptırılan ve Adana'nın sembolü olan Taşköprü ile merkez Seyhan ilçesindeki Tepebağ Mahallesi'ndeki eski evlerin görülmeye değer olduğunu kaydetti.

Arık, Taşköprü'nün restorasyonunun sürdüğünü, Tepebağ Mahallesi'ndeki tarihi Adana evlerinin bir bölümünde de çalışmaların gerçekleştirildiğini söyledi.

Kazı çalışmaları süren Kozan ilçesine bağlı tarihi Anavarza ören yeri, Karataş ilçesindeki Magarsus Antik Kenti, Yumurtalık ilçesinde Süleyman Kale, Aladağ'da Akören ve Tufanbeyli'de Şar Antik kentlerinin ilk etapta sayılabilecek önemli turizm merkezleri olduğunu belirten Arık, ''Çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapmış, birçok kavmin kalıntılarının yer aldığı yol güzergahında bulunan Adana, 50'ye yakın kalesi, el değmemiş doğası ile ziyaretçilerini bekliyor'' dedi.

Endemik bitki türlerinin bulunduğu Torosların, yaz ve kış sporları için en uygun alanlardan biri olduğunu ve keşfedilmeyi beklendiğini vurgulayan Arık, Karataş-Yumurtalık turizm bölgesi çalışmalarının ise arazi tahsisi ve projelendirme aşamasında sürdüğünü kaydetti.

FRANSIZ, TÜRK VE ARAP İZLERİ TAŞIYAN HATAY MUTFAĞI

Hatay Kültür ve Turizm İl Müdürü Nizamettin Duran, Samandağ ilçesindeki kumsal sahilin Türkiye'de benzerine az rastlanabileceğini, ancak tesis eksikliğinden dolayı turizm açısından değerlendirilemediğini söyledi.Duran, Hatay'ın Samandağ ve İskenderun ilçeleri arasında, yapımı süren 50 kilometrelik Çevlik-Arsuz kara yolunun tamamlanmasıyla sahilin değerlendirilmesi yanında inanç ve kültür turizm alanında da hareketlilik yaşanacağını belirtti.

Yayla turizmi açısından da Hatay'ın şanslı bir bölgede olduğuna dikkati çeken Duran, şöyle dedi:

''Eskiden Soğukoluk olarak bilinen ve fuhuşla anılan Belen ilçesindeki Güzelyayla'nın bu kötü imajı değiştirilerek, yerli ve yabancı turistler için yeniden ziyaret edilebilir konuma kavuşturuldu. Yine Belen'deki Atik yaylasını da en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyoruz. Bunun yanında, Samandağ ilçesi yolu üzerindeki Batıayaz mesire alanı da yaz döneminde günübirlik ziyaretler açısından cazip bir yer.''

Hatay'ın tanıtımındaki eksiklikleri gidermeye çalıştıklarını bildiren Duran, yörenin Fransız, Türk ve Arap kültürünün birleşmesinden meydana gelen zengin mutfak kültürü ve damak tadıyla yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çektiğini söyledi.

EDİRNE, KIRKLARELİ ve TEKİRDAĞ

Yunanistan sınırında bulunması nedeniyle yıllardır askeri bölge konumunda kalan ve bu yüzden turizm yönünden gelişmeyen Edirne'nin Saros Körfezi'ndeki ilçesi Enez, yörenin 2004 yılında askeri bölgeden çıkarılmasına rağmen beklenen atılımı yapamadı.

Ege Denizi'nin en temiz sahillerinden biri olan Enez, halen yöreye yakın ailelerin yaz aylarında dinlendikleri yer olmaktan öteye gidemedi.

Sualtı akıntılarının fazla olması, büyük yerleşimin ve sanayileşmenin olmaması nedeniyle Ege Denizi'nin en temiz körfezlerinden biri olarak gösterilen Saros Körfezi, sadece sahilleriyle değil tarihte ev sahipliği yaptığı Cenevizliler, Venedikliler, Bizanslılar ve son olarak Osmanlı İmparatorluğu'ndan kalan antik kazı alanlarıyla da görülmeye değer yerlerden biri.

Ayrıca Manyas Gölü'nden sonra Türkiye'nin en geniş kuş barınma alanı olan Gala Gölü de Enez'de bulunan ayrı bir turistik değer.

Dünyada rüzgar sörfü sporuna uygun 3 alandan biri olarak kabul edilen Saros Körfezi, çok sayıda balık ve deniz canlısına da barınma imkanı tanıyor.

Özellikle Marmara Denizi'nin kirlenmesi sonucunda arayışa başlayanlar, Ege Denizi'nin en kuzeyinde yer alan bakir Saros Körfezi kıyılarına ilgi gösteriyorlar.

KIRKLARELİ'NİN AYAK BASMAMIŞ PLAJLARI

Kırklareli'nin Tekirdağ il sınırında ve Bulgaristan sınırına kadar uzanan kıyı şeridinde pek fazla bilinmeyen Kıyıköy, İğneada ve Panayır İskelesi plajları, şehir dışından gelenlerin uğrak yerlerinden biri oldu.

40-50 metre genişliğinde 10 kilometre uzunluğunda plaja sahip İğneada, karavan ve çadır turizmine de ev sahipliği yapıyor. Kıyıköy ve İğneada beldelerinde az da olsa otel ve pansiyonların bulunmasına rağmen, yörede turizm henüz istenilen seviyede değil.

Kumsal ve ormanlık alanların bir arada olduğu Kırklareli sahillerinde dinlenenler, yeşilin her tonuna tanıklık ederken, güneşin ve denizin de tadını çıkarıyor.

Gürültü kirliliğinden uzak Kırklareli'nin doğasını yaşamak isteyenler, kendi imkanları ya da günübirlik turlarla yöreye gelebiliyorlar.

TEKİRDAĞ 100 KİLOMETRELİK KIYI ŞERİDİNE SAHİP

Marmara Denizi'nde 100 kilometrelik kıyı şeridi bulunan Tekirdağ ise Marmara Ereğlisi ve Şarköy ilçeleri ile Kumbağ beldesiyle önemli turizm merkezleri arasında yer alıyor.

Ulaşımın kolay olduğu Tekirdağ sahilleri, geçmişten bugüne kadar yerel halk ve özellikle İstanbulluların deniz, kum ve güneş için tercih ettiği kentlerden. Sahil kesimlerinde Kırklareli ve Edirne'ye göre daha gelişmiş olan turistik tesisler, henüz geniş kitlelerce bilinmiyor.

Tekirdağ il merkezi ile Şarköy arasındaki Uçmakdere ve çevresinde ise doğanın bozulmadığı ve yapılaşmanın olmadığı alanlar bulunuyor.

Karadeniz kıyısında da dar bir sahil şeridi bulunan Tekirdağ'ın Saray ilçesindeki Çamlıkoy (Kastros) sahili de barınma tesislerinin olmaması nedeniyle sadece çadır turizmi ve günübirlik turlarla misafirlerini ağırlayabiliyor.

ANTALYA'NIN TURİZM PASTASINDAN PAY ALMAYI HEDEFLİYOR

Antalya'nın turizm pastasından pay alabilecek konumdaki Isparta'da başta yaylalar olmak üzere, göller, kamp ve karavan alanları, yerli ve yabancı turistleri bekliyor.

''Akdeniz Bölgesi'nin damı'' olarak nitelendirilen ve yükseklikleri yer yer 3 bin metreyi bulan dağlarla çevrili bölge, yayla turizmi için önemli bir potansiyele sahip.

Eğirdir ve yöresi Toroslar'ın kuzeye bakan yamaçları yayla ve vadilerle çevrili. Bu yamaçlar sık ve çeşitli ağaçların donattığı ormanlarla kaplı. Yazın serin havaları ve soğuk pınarlarıyla, kışın ise karla kaplı alanlarıyla doğa tutkunlarının gezi listesinde yer alıyor.

Yörede, Eğirdir sınırlarındaki Kurucaoluk, Camili, Belova ve Belkuyu yaylaları dikkati çekerken, Tota, Söğüt, Zengi ve Sorgun yaylaları da önemli değerler arasında bulunuyor.

Bölgenin doğal özellikleri, otomobil ve karavanla seyahat eden turistler için önemli bir tercih sebebi olarak tanımlanıyor. Ancak, yörede basit şekilde düzenlenmiş kamp sahaları olmakla beraber, bunların sayıları ve hizmet düzeyleri henüz yeterli değil.

Az bir yatırımla geliştirilebilecek kamp alanlarının, yörenin tanınması ve turistlerin bölgeye daha sık gelmelerine yardımcı olacağı belirtiliyor. Özellikle Eğirdir ve Beyşehir gölleri kıyılarında daha organize kamp alanları düzenlenebileceğine dikkat çekiliyor.

Isparta bölgesinin engebeli bir topoğrafya ve zengin bir bitki örtüsüne sahip olması, yörede çeşitli yabani av hayvanlarının barınmasına imkan sağlıyor. Fakat mahalli avcılarca usulsüz ve zamansız avlanmalar nedeniyle, yörede doğal dengenin bozulduğu, av hayvanlarının sayısının giderek azaldığı ifade ediliyor. Bölgedeki orman, yayla ve ovalarda mevsimine göre tilki, keklik, tavşan, yaban domuzu, ördek, kaz, kurt, çakal gibi av hayvanları bulunuyor.

Av turizmi açısından her ne kadar kara avcılığı sınırlı imkanlara sahipse de Eğirdir, Kovada Gölleri'nde ve yaylalarda bulunan akarsularda, sportif olta balıkçılığının geliştirilmesi mümkün görülüyor.

Göller bölgesinin merkezi konumunda olan Eğirdir, göl turizminden yaygın şekilde yararlanıyor. Uzun süreden beri turistlerin rağbet ettiği bölgede, sınırlı sayıdaki otel ve pansiyonlar turizm mevsiminde tamamen doluyor.

Kovada Gölü Milli Parkı, Kasnak Meşesi Tabiatı Koruma Alanı, Çandır-Baraj çevresi, Eğirdir Gölü Hoyran kısmı, Burdur Gölü'nün Keçiborlu ilçesi sınırları, Beyşehir Gölü'nün Yenişarbademli ve Şarkikaraağaç ilçelerini kapsayan alanlar ise kuş gözlemciliği için elverişli alanların başında yer alırken, her yıl bölgeye İngiltere ve Fransa'dan kuş gözlemcileri geliyor.

Kış aylarında Eğirdir Gölü'nde, küçük karabatak, Macar ördeği, elmabaş patka, tepeli patka, sakarmeke gibi kuşlar barınıyor. Burdur Gölü ise soyu dünya çapında tehlike altında olan dikkuyruklar için önemli kışlama alanı olarak gösteriliyor. Ayrıca Mahmuzlu kızkuşu da Burdur Gölü çevresinde kuluçkaya yatıyor. Beyşehir Gölü de Macar ördeği, elmabaş patka ve sakarmeke ile kuş gözlemcilerinin ilgi gösterdiği yerlerden biri.

(AA)