Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 10 Ağustos 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Türk Neonatoloji Derneği (Yeni doğan Bebek Derneği) Başkanı Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Yurdakök, prematüre doğumların Türkiye'deki en önemli sağlık sorunlarından biri olduğunu söyleyerek "Bu bebeklerin bakım ve tedavileri çok özel araç gereçleri, eğitimli doktor ve hemşire bulunmasını gerektirir. Bu alt yapı olmadığında Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitelerinde bakılan özellikle çok düşük doğum ağırlıklı bebeklerin yaşam şansının çok az olması beklenen sonuçlardır. Bu bebeklerin gelişmemiş akciğerleri ve kolayca zedelenen beyin gibi organları başlıca ölüm nedenidir" dedi.

Türk Neonatoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Murat Yurdakök, prematüre doğumların Türkiye'deki en önemli sağlık sorunlarından biri olduğunu söyledi. Bu bebeklerin bakım ve tedavileri için çok özel araç gereçlerin, eğitimli doktor ve hemşirelerin bulundurulması gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Yurdakök, "Bu nedenle yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin iyi organize edilmesi, gereken teknik cihazların sağlanması ve yeterli personelin bulunması gerekir. Bu alt yapı olmadığında yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde bakılan özellikle çok düşük doğum ağırlıklı yani bin 500 gramdan küçük doğan bebeklerin yaşam şansının çok az olması beklenen sonuçlardır. Bu bebeklerin gelişmemiş akciğerleri ve kolayca zedelenen beyin gibi organları başlıca ölüm nedenidir" diye konuştu.

"Küçük prematüreleri birçok tehlike bekliyor"

Prof. Dr. Yurdakök, yenidoğan bebeklerin yaşatılabilirlik sınırını belirleyen en önemli etmenin, bebeğin organlarının yeterince oluşmadan doğması olduğunu belirterek şunları söyledi:

"Bebek küçüldükçe sıklıkları ve şiddetleri artan beyin içi kanamalar ve beyin dokusundaki zedelenmeler sinirsel sakatlıkların başlıca nedenidir. Böyle bebeklerde kandaki oksijen düzeyleri normal düzeylerde bile olsa göz diplerinde körlüğe kadar gidebilen değişiklikler olabilmekte; ağır işitme bozuklukları görülebilmektedir. Son yıllarda "tüp bebek" gibi yardımcı üreme tekniklerinin daha fazla kullanılması, "çoğul" gebeliklerin, dolayısıyla "zamanından önce" doğumların yani prematüre bebeklerin artmasına yol açmıştır. Zaman zaman medyaya yansıyan birkaç küçük prematüre bebeğin yaşatılması hastanelerin büyük başarısı olarak gösterilmeye çalışılmakta ve reklam endişesi ile olay bir yarışa dönüştürülmektedir. Böylece her kurum, 'hekimleri hayrete düşüren', kendi "'mucize bebeğini' ya da 'parmak çocuğunu' medyada 'sergilemeye' çalışmaktadır.

Zamanında ve yeterli tıbbi ve cerrahi girişimler yapılabilmesini sağlayan alt yapısı ve deneyimli kadrosu olmayan hastanelerde yapılan doğumlardan sonra bebekler yanyana sıralanmakta; çoğu kez de yaşayanlar hekimlerin ve hemşirelerin kucaklarında halka 'takdim' edilmektedir. Ancak bunun ardından her şey unutulmakta, bu çocukları ne gibi tehlikelerin beklediği merak bile edilmemektedir. Bebekler büyüdükçe ortaya çıkan büyük ya da küçük sakatlıklarla aile başbaşa bırakılmaktadır."

"Türkiye'de prematüre bebeklerin bakımı konusunda yeterli alt yapı yok"

Türk Neonatoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Murat Yurdakök, prematüre doğan bebeklerin yaşasalar dahi, zeka geriliği, felç, ağır işitme kaybı ve körlük gibi tehlikelerle karşı karşıya kalabileceğini ifade etti. Prof. Dr. Yurdakök, bebeklerde karşılaşılan başka bir sorunun ise doğduklarında akciğerlerinin gelişmemesine bağlı olarak ortaya çıkan kronik akciğer hastalığı olduğuna işaret ederek "Bu bebeklerin eve oksijen, hatta solunum cihazı desteği ile gitmeleri gerekmektedir" dedi. Prof. Dr. Murat Yurdakök şöyle devam etti:

"Gelişmekte olan ülkelerde durumun çok daha kötü olacağını tahmin edebiliriz. Ülkemizde küçük prematüre bebeklerin bakımı konusunda yeterli bir alt yapının olduğunu söyleyemeyiz.

Öncelikle küçük prematüre bebeklerin bakım ve izlemlerinin sanıldığının ötesinde çok zor olduğunu gözönünde tutulmalıdır. Bu nedenle çoğul gebeliklerin doğumlarının, yalnız çocuk hekimlerinin değil, konularında deneyimli çocuk nörolojisi, göz hastalıkları, işitme, fizik tedavi ve diğer uzmanlarının bulunduğu yerlerde yaptırılması sağlanmalıdır. Ülkemizde doğum yapan kadınları üçte biri doğurdukları bebeklerin vücut ağırlığını bilmemektedir. Ülkemizde her yıl doğan yaklaşık 1.3 milyon bebekten, en az yüzde 10'nun, yani 130 bininin düşük doğum ağırlıklı olduklarını söyleyebiliriz. Genel olarak düşük doğum ağırlıklı bebeklerin üçte ikisi prematüredir. Buna göre ülkemizde her yıl 85 bin prematüre bebek doğmaktadır. Her yıl vücut ağırlıkları bin 500 gramın altında olan ve yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde bakılmaları gereken 26 bin küçük prematüre bebek doğmaktadır. Ülkemizde bu bebeklerden kaçının öldüğünü bilmiyoruz. Büyük merkezlerin dışında doğan bebekler arasındaki ölüm oranlarının çok daha fazla olduğu zaten bilinen bir gerçektir. Doğru olan doğumda bebeğe gereken girişimlerin acilen yapılabilmesidir. Aksi takdirde bebek yaşasa bile ömür boyu kalıcı beyinle ilgili zedelenmeler olabilmektedir. Sağlık kuruluşlarında yapılan doğumlarda sadece bu da yeterli değildir. Oraların olanakları yetersiz olduğunda, hasta ve küçük bebeklerin en uygun şartlarda yenidoğan yoğun bakım merkezlerine gönderilebilmeleri sağlanmalıdır."

"Yenidoğan bebek merkezlerinin sayıları ve kaliteleri arttırılmalı"

Prof. Dr. Murat Yurdakök, Türkiye'de birkaç kuvöz ve solunum cihazı alan hastanelerin hemen kendilerini, yenidoğan yoğun bakım merkezine sahip olduklarını sandıklarını belirterek "Hemen hastaneler bunu ilan etmekte ve reklam aracı yapmaktadırlar. Her şeyden önce böyle merkezlerde tam zamanlı çalışan neonatolog bulunması gereklidir" dedi. Neonatolog sayısının Türkiye'de yetersiz olduğunun da altını çizen Prof. Dr. Yurdakök, "Ülkemizde maalesef bu sayı 100'ün altındadır. Diyelim ki neonatolog yerine deneyimli çocuk hekimleri bu görevi yürütsün. Ancak hizmet verilen yerlerdeki alt yapı da yeterli değildir" dedi. Prof. Dr. Yurdakök şunları söyledi:

"Yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde 24 saat boyunca yalnız 1-2 bebeğe bakım verecek en az bir hemşirenin, her 3 bebek için bir solunum cihazının, her türlü laboratuvar incelemeleri ile tıbbi ve cerrahi girişimin yani kalp ve beyin ameliyatları gibi, yapılabileceği yerler olması gereklidir. Her şeyden önce ülkemizdeki yenidoğan bebek merkezlerinin sayılarının ve kalitelerinin artırılması gerekir. Ayrıca hasta ve küçük bebeklerin nakillerinin sadece özel donanımlı ambulanslarla, eğitilmiş doktorlar tarafundan yapılabileceğidir. Hızır acil ambulanslarında özel nakil kuvözleri olmadığından bu amaçla kullanılamazlar. Ülkemizde bu özellikteki ambulans sayısı herhalde çok azdır. Ancak yeterli donanımı olmayan bir ambulansa konarak nakledilmeye çalışılan bebeklerde ölme olasılığı, yaşayanlarda da özellikle beyin zedelenmesine bağlı sakatlıkların çok sık olduğu unutulmamalıdır. Ülkemizde yenidoğan ölümlerinin azaltılması için her kuruma her türlü gerekli desteğin sağlanarak ülke çapında yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin organizasyonun yapılması gerekir."