Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 13 Haziran 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Aras Holding Yönetim Kurulu Başkanı Evrim Aras, bu yıl Babalar Günü'nü buruk kutlayacak olanlar arasında yerini aldı. Aras, babasının ardından özlemle "Babamla birbirimizi konuşmadan bile anlardık. Ben babama âşığım hâlâ, ömrünün 20 yılını ver deselerdi bir an bile düşünmeden ömrümün tamamını verebileceğim tek insandı," diyor.
Kayıplara alışmak, kayıplar karşısında güçlü durmak, hayatın bize getirdiklerini kabullenmek yani hayata teslim olmak kolay değil. Hele kaybedilen anne ya da babaysa... Çünkü, insan hangi yaşta olursa olsun, anne ve babasının yanında 'çocuk', anne ve babasının gözünde 'çocuk'... Anne ya da babanın kaybı telafisi zor bir boşluk yaratıyor insan ruhunda... Kaç yaşında olduğunuz hiç fark etmez, hep aynı sızıyı duyuyorsunuz. Yoksunluk duygusuna alışmanız ise yıllarınızı alıyor... Toplumca büyük bir şaaşayla kutlanan Anneler Günü, Babalar Günü gibi özel günlerdeyse anne ve baba kaybı yaşayanların acıları tazeleniyor. Aras Holding Yönetim Kurulu Başkanı Evrim Aras da bu yıl ilk kez Babalar Günü'nü babasız kutlayacak. 30 Ocak 2008'de babası Celal Aras'ı kaybeden Evrim Aras'la Babalar Günü vesilesiyle hem yaşadığı kaybın izlerini, hem babasıyla ilişkilerini, hem de babasının hayatındaki yerini konuştuk.

- Babanız Celal Aras'ın kaybının ardından, işe mola vermeden babanızın bıraktığı başkanlık koltuğuna oturdunuz. 29 yaşında 10 bin dolayında kişiyi istihdam eden bir kurumun başına geçtiniz. Dışardan çok güçlü duruyordunuz. Neler hissetiniz, neler yaşadınız?
- Her yakınını kaybeden insan gibi ben de çok sıkıntılı günler yaşadım. Büyük bir acı yaşıyorsunuz ve devam eden, yakalamanız gereken bir hayat ve geride kalan sorumluluğunu sonuna kadar üstlendiğiniz babanızın gözbebeği şirketiniz var. Babanız 29 yıllık emeğini size miras bırakmış. Büyük acı yaşıyorsunuz ama bir yandan da kolları sıvamak lazım, gözyaşınızı içinize akıtarak yola devam etmek gerekir. Mola vermek için vakit yok, kaybedecek zaman yok ve çalışanlarınıza moral vermelisiniz. İki aydır tüm bölge temsilciliklerini, Türkiye'nin dört bir yanında bulunan şubelerimizi gezdim, 10 bin çalışanımızla tek tek tokalaştım. Onlarla geleceğe yönelik yol haritamızı paylaştım.

Evrim Aras'ın çocukluğundan beri babasıyla özel bir ilişkisi olmuş. Eşini bile annesinden önce babasıyla tanıştırmış.
- Bu yıla kadar 'Babalar Günü' sizin için ne ifade ederdi, şimdi ne ifade ediyor?
- İnsan babasını kaybedene kadar babasız olanların ne hissetiğini anlamıyor. Hele her yerde görmeye alıştığınız, sürekli arkanızda olduğunu hissetiğiniz bir babaysa onun yokluğuna alışmak daha da zorlaşıyor. Babam henüz 50 yaşını sürerken vefat etti. Ben de babasını erken kaybedenler grubuna dahil oldum. Bundan iki yıl öncesine kadar güçlü, hayata tutkuyla bağlanan bir insanın hastalık sürecini izlemek ve onu ölümle yan yana düşünmek benim için bir hayalden öteye gidemezdi. Her evlat gibi ben de babam sonsuza kadar yaşayacak gibi düşünürdüm. Kısacası bu Babalar Günü bana en çok özlem ifade ediyor.

- Babanızın ölümünden nasıl bir ders çıkardınız?
- İnsan acılarla yüzleşmeden hayatı çok da ciddiye almıyor. Yaşanılan her anın, sahip olduklarınızın değerini bilmelisiniz. Her anın kıymetli olduğunu, sevdiklerinizle doyasıya yaşamayı artık daha iyi anladım. Babam kısa yaşamına öyle başarılar sığdırdı ki, bir insanın babasıyla, patronuyla her daim gurur duyma keyfini verdi bana ve kardeşime. 20'lerinde bile değildi Aras Cargo'nun temelini atarken. Ama çok iyi anladım ki her şeyin başı sağlık, her şeyi başarmış olabilirsiniz, ama eğer sağlığınızı kaybederseniz bir anlamı yok.

Baba-kız Uludağ tatilindeyken.- Kız çocukları genellikle babalarına düşkün olur. Sizin babanızla ilişkileriniz nasıldı?
- Evet öyle derler ve sanırım öyle de oluyor. Ben babama çok büyük bir sevgiyle bağlıydım. Hayat boyu tüm dünya bir yana babam bir yana derim. Annemle babam aşk evliliği yapmışlar. Her ikisi de 21 yaşındayken
evlenmişler. Ben doğduğumda babam 22'sindeymiş; çok genç yaşta baba olmasına rağmen bu sorumluluğun altında ezilmemiş, annemin ifadesiyle bu görevi büyük bir keyifle yerine getirmiş. Babam belki de öğretmenlik eğitimi aldığı için hayatı boyunca bildiği her şeyi çevresindekilerle paylaştı. Babamdan çok şey öğrendim, hayatı öğrendim. Gülerken kahkahalarla gülmeyi, ağlarken acının tadına vararak üzülmeyi, kısacası hayatı her anı ile doyarak yaşamanın ne anlama geldiğini... Babam 7'den 70'e herkesi ve her konuyu önemserdi. Ondan hayatta herkesin anlatacağı bir hikâyesi olduğunu ve anlatılan her hikâyeden bir şeyler öğrenilebileceğini, insanlara' insan' olduğu için değer vermek gerektiğini öğrendim.


STAJYER OLARAK İŞE BAŞLADIM


- Babanız aynı zamanda patronunuz oldu. Patron olarak nasıldı? Aranızda hiç sorunlar yaşandı mı?
- Celal Aras'ın kızı olarak onun şirketinde çalışmak ilk başlarda elbette kolay olmadı. 21 yaşında bir genç olarak kendimi büyük bir baskının altında hissettiğimi hatırlıyorum. Bildiğiniz gibi aile şirketlerinde, aileden biri, hele patronun kızı olarak çalışmanız kolay değildir. Zaman zaman sıkıntılar yaşadım. 2001'de İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri bölümünden mezun olduktan sonra kendi branşımda iş aradım, ancak 2001 krizi nedeniyle bu süreç uzadı. Babam aslında benim kendisiyle çalışmamı istiyordu, ancak bunu hiç doğrudan söylemedi. Benim iş bulma sürecim boyunca bir şey demedi ama bir gün "Aras Cargo'da çalışmaya başlasan artık," deyince, benim de şirketle olan serüvenim başlamış oldu. Böylece şirkette dokuz aylık bir oryantasyon dönemim başladı. Bir 'patron kızı' olarak değil, yeni üniversite mezunu bir genç olarak stajyerlik yaptım. Süreç içinde her kademede çalıştım. 2003 yılında Aras Cargo'da halkla ilişkiler ve kurumsal iletişim departmanını kurarak, kurum kimliği çalışmalarını başlattım. Bu süreçte babamla zaman zaman çatışmalarımız oldu, ben sektöre bir gencin gözüyle bakıyordum. Eylül 2007'de Aras Cargo Genel Müdürlüğü görevine getirildim. Hem şirketin büyümesi, hem de kurumsal iletişim çalışmalarını artırmak gibi hedeflerim vardı. Bu süreçte babamın desteğini çok hissettim. Onun kimi fikir ve önerilerime neden muhalif yaklaştığını sonradan anladım: O her zaman farklı fikirleri tartıştırarak doğruyu bulan biriydi, ne kadar haklı bulsa da birden 'evet' demezdi. Teşekkür ve övgü aldığım oldu tabii, ama, babalarla çalışırken çok da fazla övgü almayı beklememek gerekir. Patronum babam olduğu için sıcak ve onaylar bir bakışı bile benim için yeterli olurdu.

- Bugün hatırlarken babanızın hangi yönleri öne çıkıyor?
- Babamın her zaman 'tatlı sert' bir tavrı vardı. Bazı zamanlarda fevri çıkışları olurdu. Önemsiz, küçük hatalarımda ise fazla tepki gösterirdi. Gerek iş gerekse aile yaşantımızda her zaman adaletli ve hakkaniyetli davranmaya özen gösterirdi. Genellikle benden her zaman en mükemmeli beklediği için bazı detayları unuttuğumda "Bu kadar önemli şeyleri yaparken bu detayı niye unutuyorsun?" derdi. Babamın sözlerinden çok, bakışlarından etkilenirdim. Ancak, onun mükemmeliyetçi kişiliği karşısında zorlandığımı itiraf etmeliyim. Babam hiperaktif bir insandı. Tatilde bile sürekli hareket halinde ya da bu dünya için bir şeyler yapma çabası içindeydi. Onun çok az tatil yaptığını hatırlıyorum. Bu nedenle her yeni yıl ilk önce takvimde tatil günlerine bakardım.

- Onunla arkadaşlık ilişkisi kurabildiniz mi peki?
- Babamla her zaman arkadaş olmayı başardık. Birçok baba-kız ilişkisinin aksine birçok özelimi kendisiyle paylaşırdım. Benim en yakın arkadaşım her zaman babam olmuştur. Baba-kız ilişkimiz her şeyi konuşup, tartışarak ama sonunda doğruyu bularak ilerlerdi. Hata yapsam ve bana çok kızsa da sonra gönlümü alarak yaptığım hatadan ders almamı büyük bir ustalıkla sağlardı. En önemlisi de ahlak anlayışıydı. Gerek iş gerek özel hayatta, insanların ahlaklı ve dürüst olanını severdi. Hayranı olduğum, sevgi dolu, duygularını ifade etmekten çekinmeyen bir babaydı.