Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 10 Mayıs 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Anneler Günü'nde annenize sevginizi, ufak bir hediye ya da bir buket çiçekle gösterebilirsiniz. O hediyelerin en kıymetlisine layıktır ama onun için en anlamlı hediye de sizden gelecek içten bir öpücüktür...
Hiç şüphesiz her kız çocuğunun küçüklükten itibaren model aldığı yegâne kişi annesidir. Annenin topuklu ayakkabıları giyilir, ruju sürülür ve mücevherleri takılır... Bu rol model olma durumu hiç şüphe yok ki, ilerleyen yaşlarda da devam ediyor.

Öte yandan her annenin de, kızının kendi mesleğini devam ettirmesi gibi bir hayalinin olduğu da bir gerçek. Hülya dergisinin mayıs sayısında annelerinin yollarından gidip, onları gururlandıran kızların öyküleri yer alıyor.

EN YETENEKLİ ÖĞRENCİM
Jale - Sedef Yılmabaşar (Ressam)

Çocukluğu annesinin resim atölyesinde geçen bir kızın büyüyünce ressam olması kadar doğal bir şey var mıdır? Ünlü ressam Jale Yılmabaşar'ın kızı da ressam olma öyküsünü ve annesinin bundaki katkılarını şöyle ifade ediyor: "Çocukluğumdan beri resim yapmayı çok severdim ama bunu bir meslek olarak seçmeyi hiç düşünmemiştim. Bambaşka meslekler deneyip, dilediğim tatmin duygusuna erişemezken sadece keyif almak için yaptığım kedilerimin resimlerini annemin art-dealer'ı Nilgün Böcekçi görüp de bana ilk sergi teklifimi getirdi. Bundan sonra gerisi geldi. Annemin mesleğini seçmek hayatımın en önemli ve en doğru kararı oldu. Çocukluğum annemin atölyesinde geçti. Meslek seçiminde de annem
yönlendirici olmamıştır, ancak üniversite sınavlarında ilk ve tek tercihim olan Boğaziçi Üniversitesi'ni kazandığım haberi geldiğinde memnuniyetsizliğini hissetmiştim. Annem başka bir meslekte olsaydı yine keyif için evde kendi kendime resim yapardım ama bunu mesleğim olarak seçmeye cesaret edemezdim diye düşünüyorum." Jale Yılmabaşar ise:" En büyük hayalimdi... Bilgi ve tecrübelerimi aktarabileceğim, en kabiliyetli öğrencim. Kimi anne kız birlikte oturup yemek tariflerini paylaşırlar, biz de birlikte resim yaparak yeni bulduğumuz teknikleri paylaşıyoruz. Birlikte sergileri, müzeleri geziyor, sanat kitapları karıştırıyoruz. Paris'teki atölyemizde birlikte resim yaptık, Paris 'Salon d'Automne' Uluslararası
Sergisi'nde sergilenecek resimlerimizi birlikte monte edip sonrasında Fransız jürisi tarafından seçilen resimlerimizi anne-kız birlikte ülkemizi temsilen sergiledik. Onu hiç yönlendirmedim. Ama çocukluğundan beri mama iskemlesinde bile resimler çizen çocuğumun genlerinde ressamlık olduğuna inanıyorum. Hayatım boyunca bir kız çocuğum olsun isterdim, hele kızımın benimle aynı mesleği seçmesi ve başarılı olması beni çok memnun ediyor. Tablolarına bakarken çok duygulanıyorum, o kadar beğeniyorum ki satmasına kıyamıyorum. Hatta bana vermek istemediği bazı resimlerini bizzat sergi salonundan satın alarak onun için özel bir koleksiyon hazırlıyorum," diye ifade ediyor medar-ı iftarını.


BOYNUZ KULAĞI GEÇİYOR
Füsun Erbulak - Sevinç Erbulak Midyat (Oyuncu)
Ekranların sempatik yüzü Sevinç Erbulak, psikolog, öğretmen ve dansöz derken zaman içinde anne-baba mesleğine doğru yelken açmaya karar vermiş. Füsun Erbulak, kızının bu işe nasıl başladığını bakın nasıl gururla anlatıyor: "11 yaşında Hadi Çaman onu sahneye çıkardı. Zaten küçüklüğü de kulislerde geçti. Sevinç'i sahnede görmek muhteşem bir duygu. Eskiden notlar tutup eleştirirdim, olmayan bölümleri evde çalıştırırdım. Ama şimdi bakıyorum da boynuz kulağı geçiyor. Onu sahnede izlerken onun dışında hiçbir şey görmem. Ancak oyuna beşinci gidişimde konusunu, çevresindeki diğer oyuncuları algılamaya başlarım. Hatta bir keresinde Kelebekler Özgürdür'de aynı sahneyi paylaştık. Bir arkadaşımın 'Sevinç'i izlemeyi bırak oyuna konsantre ol' diye şaka yaptığını hatırlıyorum," diyor. Sevinç Erbulak ise biraz eskiye gidiyor ve oyunculuğu seçme hikâyesinde annesinin rolünü şöyle anlatıyor: "Çocukken tiyatro sevdamdan değil, annemi daha çok görmek için tiyatroya gidiyordum. Böylelikle kulislerde yaşamaya başladım. O zaman bir oyun gibiydi ama ilerleyen yaşlarda bilinçli bir seçime dönüştü. Annem, benim ikinci gözümdür, beni doğurdu diye bana torpil yapmaz. Ben de onu en son Sıla dizisinde izledim. Bölüm oyunculuğu yaptı. Çok gurur duydum. Aksanlı, zor bir roldü. Güzel çalışmış. Zaman içinde anne-kızlığın yer değiştirdiğini düşünüyorum. Bazen ona kızım gibi bakıyorum. Gün geçtikçe ona benzediğimi düşünüyorum. Annemin tüm özelliklerini almışım. Fakat en fazla disiplinli olmasını ve çok çalışmasını örnek aldım.

ONU SAHNEDE İZLEMEK
Jaklin Çarkçı - Sirel Yakupoğlu (Opera sanatçısı)
Sirel Yakupoğlu'nun annesi Jaklin ve onun babası opera sanatçısı. Anneannesinin de piyano geçmişi var. Dolayısıyla sanata bu kadar yakın olup da duyarsız kalabilmesi mümkün görünmüyor. Ancak kendisindeki yeteneği Jaklin Hanım nasıl fark ettiğini şöyle anlatıyor: "Ben evde çalışırken Sirel çok küçüktü. Si bemol, do derken, çıkarmakta güçlük çekilen bir oktav üzerindeki sesi çıkarabildi ve 'Sen veremiyorsun' diye nispet yaptı. O zaman onun da bu mesleği seçeceğini anladım. Opera sanatçısı Türkiye'de az yetişen bir insan grubu. Benden doğduysa bunun bir anlamı olmalı. 23 yıllık opera sanatçıyım, kızımın benim en iyi bildiğim işi yapması beni acayip heyecanlandırıyor. Provalarını takip ediyorum, heyecanım provalarda başlıyor. Sekiz aydır sahneye çıkıyor ve onu sahnede izlerken nefes almayı unutuyorum." Sirel Yakupoğlu ise: "Küçükken annem beni evde yalnız bırakmamak için çalışmalarına getirirdi. Piyanonun altında uyuduğum çok olmuştur. Aslında tiyatro okumak istiyordum. Daha sonra opera üzerine düşünmeye başladığımda hayran kaldım. Çalışmalarımı genellikle annemle yapmıyorum. Çünkü ses renklerimiz ve tekniğimiz farklı. İlginç diyaloglar oluyor. Mesela evde çalışırken ikimize de ev halkından tepki geliyor. Annem ile İstanbul Devlet Opera ve Balesi bünyesindeyiz, bunun gururunu yaşıyorum. En büyük isteğimiz aynı sahneyi paylaşmak," diyor.

ELİF PRATİK, BEN KURALCI
Pakize Hakan - Elif Korkmazel (Yemek yazarı)
İnsan her konuda annesini örnek alır ya, herhalde bu etkileşim ilk olarak mutfakta başlar. Yemek programlarının vazgeçilmez yüzü Elif Korkmazel'in de bu anlamdaki rol modeli annesi olmuş. "Annem eskiden beri inanılmaz güzel süslemeler yapar. Mesela, kavunu, karpuzu öyle bir oyardı ki gelen misafirler yemeye kıyamazdı. Bir kız çocuğu olarak mutfağa ilgim bu güzel süslemelere ilgi duyarak başladı. Ama sanırım benim de farklı bir becerim vardı. Öyle ki sekiz yaşımda çok güzel köfte yaptığımı hatırlıyorum. 12 yaşımda portakal reçeli hazırlamıştım ve çok beğenilmişti. Hatta bana gelenler mutfak önlüğü, fırça gibi hediye getirirlerdi. Bunun biraz da genlerden geldiğini düşünüyorum," diye açıklıyor yemekle ilgisini. Tasarım üzerine eğitim almış olmasına rağmen Sofra dergisinin Sofra Düzeni ve Yemek Yarışması'na katılması hayatını değiştirmiş Korkmazel'in. 10 yıldır dergi sayfaları ve TV ekranları onun tarifleriyle renkleniyor. Pakize Hakan da yemek sektörünün içerisinde. Dergilerde verdiği tarifler kadınlara ışık tutuyor. "Bizim evde sürekli yemek konuşulur. Birbirimizle fikir alışverişinde bulunuruz. Aramızdaki temel fark, ben ölçülere çok sadığım. Bir malzeme yoksa o yemeği hazırlamam. Ama Elif çok pratik. Bir şekilde uydurup ortaya çıkarır. Eskiden tariflerle ilgili Elif bana soruyordu, şimdilerde ben ona sormaya başladım," diye anlatıyor. Yemek sektöründeki anne-kızı en çok güldüren de onları yemeğe çağıran eş, dostlarının paniği oluyormuş. 'Şimdi biz size ne yapacağız' diye feveran eden eş-dost onların espri konusu.