Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
19 Mart 2009, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Ekonomi Gündem Siyaset Dünya Spor Yaşam
 
24 Saat
24 Saat
Psikolojik kökenli ağrı ve sancıları hiçbir ilaç geçirmiyor. Nedeni kolay kolay bulunamayan bu ağrılar için Prof. Dr. Sedat Özkan, "Çocukluğa kadar bakılmalı. Öfke çok ağrıtır" diyor
Son dönemde herkesin ortak derdi haline gelen psikolojik kökenli ağrılarla ilgili sorularımızı Tıp Fakültesi Liyazon Psikiyatri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sedat Özkan yanıtladı.

* Psikolojik kökenli ağrılar diğerlerinden nasıl ayırt edilir?
Ağrı kelimesi; Latince ceza, intikam, işkence sözcüğünden türemedir. Psikolojik olarak ağrı çeken insanlar aslında psikolojik olarak haykırış içindedir. Bu ağrıyı çeken insanlar, 'Sıkıntılıyım, mutsuzum' demektedir. Çoğu zaman kendileri bile bunun farkında değildirler. Kişi; duygusunu, öfkesini, ızdırabını, tepkisini ya da beklentisini beden dili ile ifade etmektedir. Sıkıntılarını dışa vuramayan kişiler bu ağrıları çeker. Kişi duygularını, iç çatışmasını, öfke ve beklentisini dile getiremez, bedenselleştirir. Söyleyemediklerinin acısını, ağrı olarak çeker. Bu ağrılar en fazla kırsal kesim kadınlarında görülür.

* Bir ağrının psikolojik olup olmadığını nasıl anlıyorsunuz?
Sinir sistemi içinde öyle bir ağrı mekanizması yoktur. Örneğin hasta, kolunun bir bölgesi yerine 'Kolum ağrıyor' der. Bunu bir doktor kolaylıkla anlayabilir. Ağrı yakınmasının çoğul olması, ağrıyı çeken kişinin durumunu anlatır. Her türlü ilacı kullandığı halde bir türlü ağrıdan kurtulamayan hastalar oluyor. Altı aydan fazla süren dirençli ağrıda fiziksel bulgular olmayabiliyor. Bu tip ağrının nedeni geleceğe dönük plan eksikliği, iletişimde beden dilini kullanamamaktan kaynaklanıyor.

BÜYÜK AİLELER DİKKAT!
* Kimler psikolojik olarak ağrı çeker?
Psikolojik ağrılar büyük ölçüde ailede öğrenilmiştir. Kişilik yapılarında, sadomazoistik örtülü özellikler vardır. Yaşam öyküsünde; 15 yaşından önce annebaba kaybı, geniş aileden gelme, ailede beden dilinin yaygın kullanılması gibi durumlar sıklıkla görülür. Bu insanlar yakınmalarını dramatize ederler. Ağrının ortaya çıkışı ile yaşamlarındaki olaylar ilintilidir. Bu tip kişilerin ailelerinde şiddet öyküsü daha yaygındır. Aile geleneği içinde, 'Sıkılıyorum, bunalıyorum, öfkeliyim' denmesi ayıp kabul edilmiştir.

SIKINTI VE STRES YAPAR
* Yaşadığımız kaygılar, korkular psikolojik ağrılara mı sebep oluyor?
Bedenimiz, on binlerce yıl öncesine göre pek değişmedi. Ancak beynimize gelen uyaranlar ve yeni psikolojik uyum zorlukları arttı. Hastalar zorlayıcı yaşam olaylarının pek farkında değil ya da bu değişime karşı kendilerini ifade edemeyip, ağrı çekiyor. Sıkıntı, stres onlarda ağrı olarak baş gösterebiliyor. Gerginlik baş ağrısı, migren, peptik ülser ağrısı, eklem ağrısı, barsak ağrıları gibi sendromlarda bu tür psikofizyolojik süreçler görülüyor. Ağrılar aslında sözsüz bir anlam taşıyor. Aynı zamanda gücü temsil ediyor. Ağrı ve cinsellik arasında da bir ilişki bulunuyor.

Ağrıyı en çok onlar çekiyor!
* Ailesinde depresyon ve alkolizmle savaşanlar
* Eşinden kötü muamele görenler
* Yakın çevresinde özürlü kişiler olanlar
* Yakın çevresinde kronik ağrıları olanlar