Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
2 Mayıs 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Mahsun Kırmızıgül yeni bir Yılmaz Güney olma yolunda mı?

Anadolu'nun ve dünyanın sorunları

ATİLLA DORSAY
ATİLLA DORSAY
13.03.2009
Güneşi Gördüm insanı adeta büyüleyen, izlerken kafanızda beliren kimi olumsuzlukları unutturan ve de etkisinden kolay çıkamadığınız filmlerden... Mahsun Kırmızıgül'ün yeni filmi, bir büyük aile destanı. Doğuda küçük bir mezra köyünde yaşayan Davut ve Haydar Altun kardeşlerin, çocukları, gelin ve damatları, torunları ve çevre halkının öyküsü. İki aile ve genç çocuklarının farklı sorunları var. Davut'un üç oğlundan biri mayına basıp topal kalmış, öbürü dağa çıkmış, bir diğeri askerde. Haydar'ın oğullarından Ramo, beş kız çocuktan sonra gelecek ilk oğlun özlemi içinde. Kardeşi Kadri ise efemine bir genç adam olup ailenin kapağı attığı İstanbul'da travesti olarak iş tutmaya başlayacaktır. Evet, çünkü devlet köyün mutlaka boşaltılmasını ister ve zaten bir avuç kalmış olan ahaliyi göçe zorlar. Kırmızıgül, bizlere yerli-yabancı çeşitli klasik filmlerden yola çıkıp adeta bir senteze ulaşan bir hikâye sunar. Kırsal kesimden büyük kente gelen ailenin ülke gerçeklerine çarparak tuzla buz olması, Rocco ve Kardeşleri'ni (ve ondan esinlenmiş Gurbet Kuşları'nı) akla getirir. Tren sahneleri Sürü'yü, ölüleri teşhis ve köy bölümleri Yol'u, ailenin Danimarka'ya ulaştığındaki çaresiz kalışı sahnesi Otobüs'ü hatırlatır. Diğer yandan, bu çok kişili ve zengin temalı öykünün kuruluşu ise Fatih Akın'ın Yaşamın Kıyısından'ını düşündürür. Ancak tüm bunlar, hikâyenin içine ustalıkla yedirilmiş etkilerdir, tek başlarına sırıtmazlar. Kırmızıgül'ün temel hatası, çok şeyi birden anlatmak istemesidir. Öyle ki filmdeki birçok kişilik, birer gölge gibi geçip kaybolur ve ne olduklarını merak edersiniz! Aslında hikâyenin içinde birkaç filmin malzemesi saklanmış gibidir. Keşke yönetmen daha çok çekim yapmış olsa ve ileride bir 'yönetmenin kurgusu' çıksa... Ne iyi olurdu! Filmin tüm bunlara karşın temel başarısı, öncelikle Kırmızıgül'ün temalarının yaşamsallığında yatar. İster Kürt sorunu olsun, isterse kadına karşı ataerkil, baskıcı tavır ve illa da erkek evlat tutkusu... Tüm bu sorunları, 2010'a yaklaştığımız şu günlerde hâlâ ele almak zorunda kalmak acıdır ve acıklıdır, ama ne yazık ki ülkenin gerçeği budur. Mahsun bu konularda cesurdur, ödünsüzdür. Aynı zamanda, çok doğru olarak, belli bir dengeyi de korur: Askerler birer zalim kişilik değil, birer insandır. Film, Beyaz Melek'te olduğu gibi sık sık melodramla flört eder, dramatik sahneleri yavaşlatılmış çekimler (ah, o kavuşmalar!) ve de müzik aracılığıyla 'dayanılmaz' kılmaya savaşır. Biraz aşırı mı buldunuz? Ne yapalım ki Mahsun, melodram seven ve türkülerini bile bu fona döşeyen bir halkın bağrından gelmedir ve biz aydınlara abartmalı gözükse de onun seçimi halka cazip gelecektir. Ama hakkını yemeyelim... Mahsun artık iyi bir sinemacı olma yolundadır ve film, bu yolda dev bir adımdır. Sanatçı kamera hareketlerine pek yüz vermeyen işlevsel bir anlatımı seçmiştir. Sekanslar karartmalarla birbirine bağlanır. O mutlaka sonraki filmlerinde bu işlevselliği aşıp daha sofistike anlatımlar da deneyecektir. Tıpkı Yılmaz Güney gibi... Sahi, Mahsun yeni bir Yılmaz Güney olma yolunda mıdır? Aslında bizlere 70'ler Türkiyesi'nin sorunlarını anlatmış olan Güney'in 40 yıl sonra hâlâ anılması, hatta 'yeni bir Yılmaz Güney' lafı bile şaşırtıcıdır. Ama o sorunlar hâlâ aynen ayakta ise? O zaman, yanıtım şudur: Evet, Mahsun sinema tutkusu ve duygusuyla ve de siyasal bilinciyle, Yılmaz Güney'in gerçek mirasçısı sayılabilir. Finale doğru açılan film, sonlardaki Yeni Galata Köprüsü veya Oslo çekimleriyle bizleri salondan insan içine çıkamaz hale getiriyor. Görüntü ve müzik kalitesini de övdükten sonra, oyuncular... Filmde hemen herkes çok iyi oynuyor. Demet Evgar, Altan Erkekli, Şerif Sezer, Cezmi Baskın, Murat Ünalmış, Yiğit Özşener ve Ali Sürmeli'ye özel birer övgü. En özeliyse, travesti oğulu canlandıran Cemal Toktaş'ın hayran olduğum oyununa...

GÜNEŞİ GÖRDÜM * * *
Yönetim ve senaryo: Mahsun Kırmızıgül/ Görüntü: Soykut Turan/ Müzik: Mahsun Kırmızıgül, Yıldıray Gürgen, Tevfik Akbaşlı/ Oyuncular: Mahsun Kırmızıgül, Demet Evgar, Altan Erkekli, Şerif Sezer, Erol Demiröz, Ali Sürmeli, Cemal Toktaş, Menderes Samancılar / Boyut Film