kapat
Sabah Gazetesi 08.03.2003

MEHMET ALTAN

Prizma

Medya ve asker

Otuzbin çocuğunu bir iç çatışmaya feda etmiş, "idam" konusunu bir önceki seçimin ana malzemesi yapan partiye yüzde yirmiye yakın oy vermiş, savaş karşıtı edebiyata hiçbir ilgi duymamış, başı belaya giren pasifistlere destek vermemiş kamuoyu bir anda tezkereye karşı "Savaşa Hayır" kampanyası açıverdi. Ta ki asker sahaya ininceye kadar. Geçmeyen tezkere şimdi geçecek. Amerikalılar zaten tezkereyi de beklemeden ellerini kollarını sallaya sallaya tezkere çıkmış gibi davranmaya başladılar bile.

Meclis kıvrak bir manevra ile karar değiştirmenin sancısını çekecek. Hükümet ve parlamento varken, Milli Güvenlik Kurulu'nda destek arayan iktidarın beceriksizliği dik durmaktan aciz sivil siyaset kurumunun belini biraz daha bükecek.

"Mış gibi yapmanın" faturasını toplum olarak bir kez daha ödeyeceğiz.

***

Genelkurmay Başkanı'nın tezkere ile ilgili açıklamasının belki de üzerinde en çok durulması gereken ama nedense medya tarafından fazla ilgi gösterilmeyen bölümü aynen şöyleydi:

"Diğer bir konu, askerde hükümet tezkeresi konusunda rahatsızlık var mı? Bu konu da çok gündeme geliyor. Hayır, tezkere konusunda rahatsız değiliz. Soru, bir gazetede çıkan asker rahatsız haberinden kaynaklandı. Bu haber, bunu veren gazeteciyi ve varsa onun kaynağına aittir ve onları bağlar. Genelkurmay aynı gün haberi doğrulamamıştır. Genelkurmay Başkanlığı'na geldiğimiz zaman bir açıklama yaparak, TSK adına benim ve benim emrimle 2. Başkanımın ve Genel Sekreterimin açıklama yapabileceğini açıkça belirtmiştim. Keşke bu haber TSK'nın görüşü olarak yansıtılmasaydı. TSK, şunu açıkça ifade ediyorum, enine-boyuna incelenmiş, koordine edilmiş, akılcı ve kollektif tek bir görüşe sahiptir. Onu da ben ifade ediyorum."

***

Genelkurmay Başkanı'nın şikayetçi olduğu haber "Asker rahatsız" başlığıyla manşetten duyuruldu... Manşetin hemen altında ise "... askerler bu şartlarda tezkere onaylanmamalı diyor" cümlesi yer alıyordu.

Haberde "askeri uzmanlardan" ve Genelkurmay Başkanı'nın Başbakanı ziyaretinden söz edilerek, Genelkurmay Başkanı'nın Başbakana "Tezkerenin geçirilmesi konusunda acele etmeyin" demiş olmasının "yüksek bir olasılıkta" olduğu duyuruluyordu.

Türkiye'de, 28 Şubat sonrasında "TSK gazeteciliği" diye bir tür belirdi. Adı sanı belli olmayan "yüksek rütbeli askerlere" dayandırılan haberlerin yayınlanması umur-u adiyeden oldu.

Anlaşılan, isteyen istediği gibi kamuoyunu manüple etmeye soyunuyor.

Demokratik bir ülkede, "Asker rahatsız" diye manşet atmak kimsenin aklına gelmez.

Zaten askerin de siyasi konularda görüş bildirmek gibi bir alışkanlığı yoktur. O, kendi işine bakar. Türkiye bu sağlıklı geleneğin dışında yaşıyor.

Ama garipliğin içinde de gariplik var. Genelkurmay Başkanı "Göreve geldiğimde açıkladım, benim dışımda kimse görüş bildiremez" diyor. Bunu medya duymazdan gelmeyi yeğliyor. Medya duymazdan geliyor da, "disiplinli" askeriye duyuyor mu?

Orada da anlaşılan, bu açıklamayı önemsemeyenler var. Genelkurmay Başkanı "Şayet haberin kaynağı varsa bu haber onları bağlar" diyor. Peki, Genelkurmay Başkanı'nın isteği hilafına ordu adına görüş sızdırılması kesinkes önlemek istenirse bu mümkün olamaz mı?

***

AB tam üyeliği için çaba sarfeden Türkiye'de askeriyenin kendi mesleği dışındaki konularda görüş bildirmesi alışkanlığını ortadan kaldırmak için beraberce hareket edilemez mi?

Genelkurmay, kendi adına yetkisiz kişilerin kamuoyunu manüple etme çabalarını şimdi yaptığı gibi boşa çıkaramaz mı? Kimliklerini gizleyen mensuplarının siyasi demeç vermelerini engelleyemez mi? Medya, 28 Şubat'ın mirası olan, adı sanı belirsiz bürokratların görüşlerini gazete sayfalarına ve manşete taşımaya, yaşanan bu son olaydan da ders alarak, son veremez mi?

Üstelik bunlar hiç de zor değil.

Şimdi yaşanan traji-komik durumların ortaya çıkması, herkesin hep beraber yıpranması da, hiç olmazsa bir nebze önlenmiş olur.