kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
4 Mayıs 2009, Pazartesi
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Serhat Albayrak ilk kez konuştu

Giriş Saati : 04.05.2009 15:28
Güncelleme : 04.05.2009 23:41
Yeni Haber
Kamuoyuna yapılan genel açıklamalar dışında ilk kez MediaCat'e konuşan Turkuvaz Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkan Vekili Serhat Albayrak, yandaş medya ithamlarından ATV-Sabah ihalesiyle ilgili iddialara, Ergun Babahan'ın ayrılmasından Erdal Şafak'ın yeni genel yayın yönetmeni olmasına kadar birçok konuda soruları yanıtladı.

Çalık Holding medyadan önce tekstil, enerji, inşaat, telekomünikasyon gibi alanlarda dünya çapında faaliyet gösteren, Türkiye'nin en başarılı holdinglerinden biriydi, hâlâ öyle. Çalık Holding yeni bir yatırım alanı olarak neden medyayı tercih etti?

Çalık Holding olarak, her ticari kuruluş gibi kâr etme düşüncesiyle hareket edip, yatırımlar yapıyoruz. Medya alanının kârlı bir işkolu olmadığını kimse söyleyemez, bu nedenle yatırım yapma kararı aldık. Kararımızın yanlış olmadığını da şu anda herkes görüyor. Özellikle Sabah ve ATV gerçekten son derece güçlü markalar. Uzun vadeli bir yatırım olduğu için, Sabah ve ATV'nin lokomotifliğinde tüm markalarımız, kendine değer katarak büyüyecek ve Türkiye'nin en kârlı, en başarılı kurumları olacaktır. Bundan hiçbir şüphemiz yok. Kimsenin de şüphesi olmasın. Hatta bazıları korksun! Bu işin şakası tabii ki...

Kamuoyunda bu konuda yapılan yorumlarda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın teşvikinin etkili olduğu söylenmişti, hâlâ söyleniyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Bu konulara girmek istemiyorum fakat ticari ilişkilerle özel yaşantıların karıştırılmaması gerekiyor. Buraları karıştıranların, kendi holdinglerinde de kim kimin nesi, kim kimin fesi diye bakmaları gerekmez mi? Çifte standart kötü bir şeydir.

Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanıdır ve doğal olarak önceliği Türkiye'nin çıkarlarıdır. 2002 yılından bu yana yapılan özelleştirmelere bakıldığında Hazine'ye giren para bellidir. Çalık Holding olarak bugüne dek bizim yaptığımız işler ve elde ettiğimiz başarılar da ortada. Sonuçta bir ihale yapılmış, gerekli koşulları yerine getiren grup ihaleyi kazanmıştır, tüm süreçler de açık ve kamuoyu önünde, yasalar çerçevesinde gerçekleşmiştir. İhalede bizden daha fazla veren vardı da bize mi verdiler! Önyargılardan kurtulmak gerekiyor.

Holdinginizin ATV-Sabah'ı satın almasının kesinleşmesinden hemen sonra, Hürriyet'te Ertuğrul Özkök'ün "Mahallemize hoşgeldiniz!" diyen bir yazısı yayımlanmıştı. O yazıya Ergun Babahan, ertesi gün sert bir yanıt verdi. O hoşgeldinizi siz nasıl karşılamıştınız?

Geleneğimizde "Hoşgeldiniz" diyene "Hoşbulduk" diyerek verilen selamı almak vardır. Kuşkusuz yazarlarımız bağımsızdır ve kişisel görüşlerini aktarabilirler. Sözün özü bizim yaklaşımımız bir kavga, tartışma ortamında gazetecilik yapmak değil, 'hoş' bir rekabet ortamında, meslek ahlak ve ilkeleri doğrultusunda yayıncılık yapmak, sonuçta da iş hedeflerimize ulaşmaktır.

Gazeteler doğaları gereği politik varlıklardır. ATV-Sabah grubunun Türkiye'nin bugününe ve geleceğine dair bakışı ve vizyonu nedir? Bu açıdan bu grup politik olarak nerede duruyor?

Bu görüşünüze katılmıyorum. Şöyle ki; her bireyin her kurumun belli bir politik görüşü vardır. Fakat yapılan iş ile politik görüşün yan yana gelmesi durumunda bazı olumsuz sonuçlar ortaya çıkabilir. Özellikle de medyada... Medya, siyaseten tamamen objektif olmalıdır. Şunu diyebiliriz: Ülkenin ve halkın menfaatlerini gözetmede yanlı olabilirsiniz. Sonuçta Türkiye'deki her türlü basın ve yayının altında imzası bulunan binlerce gazetecinin, kişisel olarak hangi siyasi görüşü paylaşırsa paylaşsın, bu ülke insanının menfaatlerini korumak, daha iyi bir yaşama kavuşması için eleştirmek, bu yönde gerçekleri ortaya koymak gibi ortak bir hedefi olduğuna içtenlikle inanıyorum. Dolayısıyla, tüm gazeteciler halkın menfaatinden yanadır temelinde, mesleğin doğası da budur.
Sizinle aynı politik görüşü olmayanların karalama yaklaşımı, işin içine kişisel menfaat ve tercihleri karıştırma anlamına geliyor. Biz başta Sabah ve ATV olarak bundan uzak durmaya özen gösteriyoruz. Nitekim Çalık Holding üst yönetiminin de bu konudaki tavrı kesin ve nettir: 'Turkuvaz Medya kesinlikle tarafsız olacaktır.' Bizim yolumuzda tarafsız ve gerçek haberciliktedir.

Sabah ve ATV'nin yıllar içinde şekillenmiş kimlikleri var. Bu kimliklerin özünü siz nasıl ifade ediyorsunuz?

Sabah ve ATV'ye Türk insanın gönül bağı vardır, bunlar medyanın sevilen markalarıdır. Bu iki markanın kimliğinde halktan yana 'taraf olma' ve 'samimiyet' vardır. Bu nedenledir ki, izleyici-okuyucu Sabah ve ATV'de olabilecek en ufak bir hataya, samimiyetsizliğe tolerans göstermez. Sabah-ATV 'içlerinden biridir.' Sabah kurulduğundan beri modern, Batılı, şehirli, AB yanlısı, insan haklarına saygılı ve demokrat bir gazete. ATV ailenin televizyonu, Yeni Asır Türkiye'nin en eski gazetesi. Pasfotomaç Türkiye'nin en çok satan spor gazetesi. Kendilerini şahsen tanıma fırsatım olmadı ama kurucularına içtenlikle teşekkür etmek isterim, sayelerinde bu yayınların temelleri çok sağlam.

Malumunuz, medyadaki tüm taraflar birbirlerini 'yandaş' olmakla itham ediyorlar. Sabah-ATV grubunun iktidar ve muhalefet karşısındaki duruşu nedir?

Bu biraz reklamverene yönelik 'ikna' taktiği gibi geliyor bize. Size de öyle gelmiyor mu? Oysa biz iktidara ne kadar yakınsak muhalefete de o kadar yakınız; iktidara ne kadar uzaksak muhalefete de o kadar uzağız. Tam ortadayız, duruşumuz bu. Yaptığımız haberler bunu açıkça gösteriyor. Nerede bir yanlış varsa veya nerede gerçekten alkışlanacak bir durum varsa onu gösteriyoruz. İktidarın doğru yaptığı bir şeye yanlış demek gazetecilik değildir. Bizim kompleksimiz yok, eğriye eğri doğruya doğru dedik, bundan sonra da diyeceğiz.

Nisan 2008'den bu yana ATV-Sabah grubunun yönetimindesiniz. O günden bugüne hem kurumsal hem de içerik anlamında ne gibi adımlar attınız? Yaptığınız ama gündeme yeterince yansımadığını düşündüğünüz adımlar neler?


Türkiye'nin en güçlü ve köklü kurumlarından olan bu grup, bir süre TMSF yönetiminde kaldı ve doğal olarak çalışanlarda, bir geçiş süreci olması ve geleceğe ilişkin belirsizlikten kaynaklanan bir motivasyon eksikliği vardı. Yönetimi devraldığımızda çalışanlarımız gördü ki, ne yaptığını bilen, uzun vadeli bir gelecek düşünen bir yönetim var; çok sesliliğin gücüne inanan, çalışanlarının haklarını savunan bir yönetim. İlk önce çalışanlarımızın maaşlarında bir düzenleme yaptık. Uzun zamandır bu sektörde görülmeyen ikramiye uygulamasını başlattık. Ve belki de en önemlisi, kriz döneminde çalışan sayımızı azaltmadık aksine ekibimizi güçlendirdik.
Ege'nin asırlık gazetesi Yeni Asır'da önemli değişimler yarattık. Türk kadınının başarısı ve buna inancımız burada da hayat buldu. Nurcan Akad'dan sonra Şebnem Bursalı, Türkiye'de ikinci kadın genel yayın yönetmeni oldu. Bu taze kan ile Yeni Asır 20 yıldır ilk defa tirajını 80 binler seviyelerine kadar çıkardı. Okuyucu farklılıkları çok beğendi. Dergi grubumuz zaten çok başarılı, en çok okunan dergiler bizim grubumuzda yer alıyor.

ATV'yi devraldığımız günden bugüne izlenme paylarımızda yüzde 40 civarında bir atış var. Sabah ise 2000 yılından beri ilk defa geçenlerde Hürriyet'i satış rakamında geçti. Bu başarıları kalıcı kılmak asıl amaç.
İçeriğe gelince: Sabah, ATV ve tüm yayınlarımızın uzun yıllardır sürdürdüğü ilkeli ve tarafsız yayıncılık konusunda hiçbir taviz vermeden ilerliyoruz. Adımlarımızı bu yapının daha sağlıklı işlemesi adına atıyoruz, sonuçları da görülüyor, yayınlarımızdaki çıkış sürüyor. Çok yakında rakiplerimizle aramızdaki farkı açtığımızı görceceksiniz.

Medya grubunuzda hâlâ devam eden bir grev söz konusu. Bu konuda yeni gelişmeler var mı? Bu grevi sonuçlandırmak üzere yeni bir adım atacak mısınız?

Biz sendikalı arkadaşlarımızı her zaman dinledik, mevcut ekonomik veriler doğrultusunda en uygun yolu bulmak istedik ve yasal haklarına her zaman saygı duyduk. Bugün de mevcut tercihlerine saygı duyuyoruz.

Zor bir yıl geçiriyoruz. Kriz koşulları ATV ve Sabah'a nasıl yansıdı? Reklam gelirlerinde ciddi bir düşüş var mı?

2008'in Ekim ayından bu yana Türkiye'de etkisini göstermeye başlayan krizin etkileri en çok reklam gelirlerinde hissediliyor. Bu da çok doğal. Bu dönemlerde şirketler öncelikle reklam-ilan bütçelerinde kısıntıya gidiyor. Fakat izlenme oranları ve satış rakamlarında bir sorun yaşanmıyor. Biraz önce de söyledim kriz daha iyi yönetilen ve gücünü izleyicisinin ve okuyucusunun beklentilerine odaklamış Sabah ve ATV'yi lider yapacak.

Kriz yılında medya grubu içinde tasarruf amacıyla ne gibi adımlar attınız?
Turkuvaz Medya Grubu olarak aslında sadece kriz döneminde değil her dönemde yapılmasını düşündüğümüz, birtakım kontrol edilebilir giderlerde tasarruf tedbiri uygulamasına başladık. Her dönemde yapılması gereken ama bazen gözden kaçırılan tasarruf önlemleri aldık. Bunun en basiti olan elektrik giderlerinden nakliye giderlerine birçok konuda bir optimizasyon yaptık.

Ancak 'eleman çıkarma' konusunda çok hassasız. Sektörümüzde eleman çıkarma, maaş azaltma gibi birtakım uygulamalar yapılmasına rağmen, Turkuvaz Medya Grubu olarak son bir yılda tasarruf tedbiri amaçlı tek bir personelin görevine son vermemek, aksine kadromuzu güçlendirmek amacıyla, konusunda uzman yeni arkadaşlarımızı ekibimize katabilmek bizim için gurur kaynağıdır.

Önümüzdeki dönemde medya alanında yeni adımlarınız, yatırımlarınız olacak mı?

Yeni yatırımlar öncesinde, bulunduğumuz noktayı daha ileriye taşıyacak çalışmalar yapacağız. Dijital alanda araştırmalarımız sürüyor. Medyanın teknolojik dönüşümünü yakından izliyor ve bizi geleceğe taşıyacak alanları çok yakından takip ediyoruz. Stüdyo ve ekipmanlarımızı yeniliyoruz. Şu anda üzerinde çalıştığımız iki yeni projeyi daha hayata geçireceğiz, ancak bunlar şimdilik sürpriz.

Sizce Türk ekonomisinde krizin etkileri ne zaman diner? Yaşanacak iyileşme medyaya ne zaman yansır?

2009'un son çeyreğinden itibaren tüm dünya ekonomilerinin yükselişe geçeceğini düşünüyorum. Medya için de tüm bunlar geçerli. Krizin etkileri bittiği zaman gazete satışları artar, şirketler reklam-ilan bütçelerini artırır.

Reklamcılar Derneği, reklam sektörünün 2009 yılında yüzde 15 ila 20 arasında daralacağı tahmininde bulundu. Sizin tahmininiz ne?
Reklamcılar Derneği'nin daralma öngörüsüne ben de katılıyorum. Diğer sektörlerde olduğu gibi dünyadaki küresel dalgalanmanın Türkiye'de pek çok sektörü etkilediği gibi medya sektörünü de etkilediğini söylemek yanlış olmaz. Ancak özellikle reklam yatırımlarını kesmeyen, tüketicileriyle temas noktalarında buluşmaktan kaçınmayan firmaların bu dönemsel dalgalanmadan daha güçlü çıkacaklarını düşünüyorum, bunun örnekleri de bu tezi her zaman doğrulamıştır. Bu etki göz önüne alındığında medya sektöründe şu an yaşanan daralmanın kısa sürede aşılarak geçen senelerdeki önemini tekrar kazanacağına inanıyorum.

Yakın zamanda Vatan gazetesinde ve başka gazetelerde, ATV-Sabah grubunun alınması sürecinde, Halkbank tarafından size verilen kredi konusunda Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nun bazı hatalar tespit ettiğine dair haberler yer aldı ve "Bu krediyi nasıl verdiniz?" sorusu soruldu. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?

Haberin çıkmasından hemen sonra bu konudaki açıklamamızı yaptık ve bu iddiaların gerçekle uzaktan yakından ilişkisi olmadığını açık bir şekilde ifade ettik. Aldığımız kredi karşılığında verilen teminatlar arasında yer alan gayrimenkullerin ekspertiz değerinin 9 kat üzerinde ipotek verildiği iddia edildi. Öncelikle şu hususu belirtmek gerekir ki, söz konusu kredi TMSF tarafından ihalesi yapılan ve yine bir kamu kurumu olan TMSF tarafından yaptırılan değerleme ile değeri 1.100 milyon dolar olarak tespit edilen ticari-iktisadi bütünlüğün satın alınması işleminin finansmanı amacıyla alınmıştır.

Kredi kullanılması esnasında kredinin teminatı olarak Grubumuza ihale edilen ticari iktisadi bütünlüğün tamamı bankalara teminat olarak verilmiştir. Bu kapsamda şirketin tüm hisseleri üzerine bankalar lehine rehin hakkı tesis edilmiş, markaları ve tüm menkulleri de dahil olmak üzere bankalar lehine ticari işletme rehni tesis edilmiş, şirketin gelirleri bankalara temlik edilmiş, hesapları üzerine rehin konulmuş ve tüm bunlara ilave olarak gayrimenkullerin tamamı üzerine bankalar lehine birinci derece ipotek tesis edilmiştir.

Diğer yandan, bu ticari-iktisadi bütünlüğün TMSF tarafından belirlenen değeri 1.100 milyon dolar iken bu tutara 150 milyon dolar işletme sermayesi ilave edilmiş ve yatırımın değeri hissedarlar tarafından aktarılan 500 milyon dolarlık özkaynakla birlikte 1.250 milyon dolara ulaşmıştır. Alınan 750 milyon dolarlık kredinin karşılığında 1.250 milyon dolarlık işletmenin tamamı ve buna ilave olarak yönetim kurulu başkanımız Ahmet Çalık'ın şahsi kefaleti bankalara teminat olarak verilmiştir.
Açıkça görüldüğü gibi burada bir yanıltma söz konusudur. Eksik teminat verilmesi veya değerlerin fazla gösterilmesi bir yana, bu kredi için verilebilecek tüm teminatlar fazlasıyla verilmiştir. Söz konusu kredinin 10 yıl olduğu dikkate alındığında ileride gerçekleşebilecek değer artışlarını da kapsaması ve teminata dahil edilmesi amacıyla bankaların talebi üzerine yüksek bedelli ipotek konulmuştur. Bu mutat bankacılık uygulaması tamamen bankaların elindeki teminat değerini korumaya ve artırmaya yöneliktir. Tamamen bankaların talebi doğrultusunda ve yine bankaların lehine olan bu durumun sanki şirketimiz lehine bir hususmuş gibi ve ortada bir suistimal veya yanıltma varmış gibi gösterilmesi tarafsız ve gerçek habercilik anlayışı ile hiçbir surette bağdaşmamaktadır. Üç yıl ödemesiz olduğu iddia edilen ve aslında ilk üç yılı sadece faiz ödemeli bu kredi kapsamında ilk faiz ödemesi karşılığı 30 milyon dolar 22 Ekim 2008 tarihinde ödenmiştir. İkinci faiz ödemesi karşılığı 31,5 milyon dolar da 22 Nisan 2009 tarihinde ödenmiştir.
Görüldüğü gibi her şey net bir şekilde ortada iken böylesine yersiz ve asılsız iddiaların ortaya atılmasının ardında art niyet seziyorum.

Bir medya yöneticisi olarak içeriğe ne kadar müdahale ediyorsunuz? Sadece genel politikaları belirlemekle mi yetiniyorsunuz, yoksa günlük süreçler içinde de yer alıyor musunuz?

Haberlerin içeriğine müdahale etmem söz konusu değil. Bu konuda, yani editoryal anlamda başta Erdal Şafak olmak üzere çok deneyimli bir ekibimiz var. Sadece grubumuzu doğrudan ilgilendiren haberler olduğunda, arkadaşlar, diğer grupların yöneticilerine sordukları gibi, bir yönetici olarak benim de fikrimi soruyorlar, o kadar.

Biz izleyici ve okur olarak sıradan bir medya gününüz nasıl geçiyor? Hangi gazeteleri okuyorsunuz? Hangi televizyonları izliyorsunuz? Favori programlarınız hangisi?


İşimizin gereği olarak rakip gazeteleri ve rakip televizyon kanallarını çok yakından izliyorum. Aksini düşünmek sanırım mümkün değil.

Sürekli okuduğunuz köşe yazarları kimler?

Öncelikle kuşkusuz Turkuvaz Medya çatısı altındaki kalem erbabını keyifle okuyorum. Türkiye'de çok iyi köşe yazarlarımız var. Hatta bu konuda dünya gazateciliğine farklı bir boyut getirdiğimizi düşünüyorum. Bugün ABD'de, Avrupa ülkelerinde gazete tirajlarında çok keskin düşüşler yaşanmasına karşın, bizde alışıldık tiraj rakamlarından pek uzaklaşılmadıysa, bu noktada köşe yazarlığı kurumunun katkısını düşünmemiz gerekir. Yurtdışında tecrübe edinmiş biri olarak inanarak söyleyebilirim ki, dışarıda, ülkemizdeki kadar nitelikli ve görüşlerinde çeşitliliği barındıran köşe yazarlığı sahiden yok.
Babahan'ın ayrılması hakkında söylenenler dedikodu

Ergun Babahan'ın Sabah'ın genel yayın yönetmenliğinden ayrılması sonrasında basında ve haber sitelerinde sorunun gazete içi atamalar konusunda yaşanan çatışmadan kaynaklandığı ifade edildi. O süreçte yaşananları bir de sizden dinleyebilir miyiz?


Bu konuda bir polemik içine girmek doğru olmaz ama çatışma, iç çekişme gibi yanlış bilgilendirme ve deyim yerindeyse dedikodu ürünü iddialar bize göre değil. Bu tür değişimleri, ihtiyaçlardan doğan idari süreçler olarak bakmak gerekir. Sonuçta medyada hepimizin yürüttüğü bir bayrak yarışı. Dönüşümün ve değişimin zamanına bağlı olarak bayrağı kendimizden sonrakine teslim ediyoruz. İşin doğası bu. Hepimiz yerimizi kendimizden sonrakilere elbette bırakacağız. Dolayısıyla ortada spekülatif bir durum yok kesinlikle.

Erdal Şafak'ın genel yayın yönetmeni olmasından sonra Sabah'ta neler değişti? Gündemde ne gibi planlar var?

Sayın Şafak uzun yıllardır Sabah gazetesinde özel bir duruş sergileyen çok deneyimli bir isim. Kendisini yakından tanıyanlar onun derin entellektüel birikimini ve bu birikimi yayıncılıkla, yaşamla bütünleştirme becerisini iyi bilir. Yayınlarımızdaki çoğulculuğu, çok renkliliği Türkiye'nin eşsiz bir değeri olarak görüp kimseye ayrımcılık yapmadan sürdüreceğimiz yayın politikamızı, Erdal Şafak'ın geliştirerek devam ettireceğine içtenlikle inanıyoruz.

YETKİNLİĞİM 'YÖNETİCİLİK' ALANINDADIR

Boğaziçi Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler eğitiminden sonra, ABD'de MBA yaptım. Son olarak finans alanında doktora tezimi tamamladım. Bir süre Wall Street'te araştırma analisti olarak çalıştım. Türkiye'ye döndüğünde ise aralarında Vestel gibi teknoloji şirketlerinin yanı sıra finans ve tekstil işletmelerinin bulunduğu yapılarda yönetici olarak görev aldım. Çalık Holding'teki genel müdürlük görevimin ardından Star gazetesi ve 24 haber kanalında bir dönem icra kurulu başkanlığı görevini yürüttüm. Bu açıdan gazetecilik-yayıncılık alanındaki yetkinliğim 'yöneticilik' alanındadır. Medya yönetimi yurtdışındaki üniversitelerde görüleceği üzere tamamen uzmanlaşılması gereken özel bir alan. Ekonomi, işletme, pazarlama ve iletişim bilgilerinin karışımından oluşuyor. Naçizane bizim de süreç içinde bu alanda uzmanlığımız pekişti.