kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
3 Mayıs 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Salgın başladığından beri maske kullanımı arttı.

Domuz gribinden ne kadar korkmalıyız?

DR. EREN EROĞLU
02.05.2009
Dünya bu kez de domuz gribi salgınıyla sarsılıyor. Hastalık insandan insana yayılma aşamasına geçse de Türkiye, gerek kuş gribi deneyimi, gerek coğrafi konumu açısından avantajlara sahip..
Domuz yine domuzluğunu yaptı, dünyayı bir de grip krizine soktu. Ama merak etmeyin sonunda bu hastalık da tıp tarihinin sayfaları arasına gömülecek. Ama insan yine de kendisi ve sevdikleri için endişe etmeden duramıyor. Peki biz domuz gribinden ne kadar korkmalıyız? Gelin birlikte bunun cevabını arayalım. Başlığı okuyan çoğu kişinin aklına, "Domuz eti yemeyen bir toplumda acaba domuz gribi görülebilir mi?" diye bir soru gelebilir; fakat işler ne yazık ki öyle değil. Domuz gribinin domuz eti yemekle bir ilişkisi yok. 29 Nisan'da Dünya Sağlık Örgütü Başkanı Dr. Margaret Chan'ın açıkladığı gibi, salgın evre beşe geçmiş bulunuyor. Yani hastalık artık insandan insana bulaşıyor ve küçük çaplı salgınlara yol açabiliyor. Dinsel kuralların bu hastalık için bize sağladığı ek bir fayda yok ama ben yine de ülkemizin diğer birçok ülkeye göre büyük bir salgın karşısında daha hazırlıklı ve avantajlı olduğunu düşünüyorum. Biliyorsunuz, bizim bir de geçmiş yıllardan gelen bir kuş gribi tecrübemiz var. Son birkaç yıldır yaşadığımız tehditler nedeniyle konuyla ilgili doktorlar ve sağlık çalışanları önemli tecrübeler kazandı. Türkiye'de, çoğu ülkede bulunmayan miktarda grip için kullanılan antiviral ilaçlar stoklanmış durumda. Bu ilaçların son domuz gribinde etkili olduğu biliniyor ve gerektiğinde hayat bile kurtarıyor. Bir diğer önemli konu da virüsün ülkemize nerelerden girebileceği ve kimler tarafından taşınabileceği biliniyor. Havaalanlarında, sınır kapılarında ve limanlarda yapılan kontrollerde hastalık taşıyanlar tespit edilmeye çalışılıyor ve risk altında olanlara o anda bir bulguları yoksa bile, daha sonra ortaya çıkabilecek şüpheli belirtiler hakkında bilgi veriliyor. Hastalığın ortaya çıktığı mevsim ve kıta da bizim için önemli. Her ne kadar dünya üzerinde seyahat, günümüzde çok hızlı ve yoğunsa da ilk vakaların dünyanın tam diğer ucunda ortaya çıkmış olması, sınır komşumuzda patlak vermesine oranla büyük avantaj. Şimdi kimin nereden gireceği belli ve hastalığı bir yangına benzetecek olursak, kıvılcımların değil de alevlerin sınırlarımıza dayanması için önümüzde belirli bir zaman var.

VİRÜS SOĞUK HAVALARI SEVİYOR
Zaman mevsim açısından da çok önemli. Çünkü yavaş yavaş yaz gelmekte. Hepimizin iyi bildiği gibi grip virüsü soğuk havaları seviyor. Çok büyük ihtimalle domuz gribi de mevsimsel grip gibi sıcak havalarda hastalık yapma yeteneğini büyük oranda kaybedecek ve kuzey yarım kürede uykuya yatacak, fakat etkinliğini güney yarım kürede sürdürecek. Aslına bakacak olursanız, domuz gribi aşı açısından kuş gribine göre daha şanslı. Çünkü neredeyse insandan insana bulaşan hastalık virüsü, son şeklini aldı. Bu nedenle aşının kullanıma girmesi zaman meselesi. Fakat kuş gribi öyle değil. Virüs hâlâ kararsız halini korumakta ve aşı üretme çalışmalarını sekteye uğratmakta. Aman bu yazılanları okuduktan sonra "Ne iyi, grip bizi teğet geçecekmiş," diye kollarımızı bağlayıp oturmayalım. Hastalık görülmeye başlarsa kişisel korunma kurallarını doğru uygulamak, kendimizle birlikte çevremizi de koruyacaktır. En azından doğru el yıkamayı bilmek bile virüsün etrafa yayılmasını durdurmakta çok önemli! Bir de 'oseltamivir' ve 'zanamivir' adlı grip virüsünü öldüren ilaçların kullanımına dair uyarıda bulunmak istiyorum. Bunlar aşı ile birlikte elimizdeki yegane gerçek silahlar; olur olmaz kullanılır ise mikrop bunlara direnç kazanabiliyor ve gerektiğinde yeterli etkisi olmuyor. Ben bile bazılarının burunları akıyor diye bu ilaçları kullandığını gördüm. Konuyu bilen bir hekimin tavsiyeleri burada büyük önem taşıyor. ereneroglu@hotmail.com
Haberin fotoğrafları