kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
30 Nisan 2009, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
NAZLI ILICAK

Asker ve demokrasi

Org. İlker Başbuğ, 14 Nisan'da olduğu gibi, bu defa da Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin demokratik rejime ve yasalara bağlılığını vurguladı. Türk milletinin sağduyusuna duydukları güvenin altını çizdi. Gerçi bu cevabı, "darbe" hakkındaki sorular üzerine vermişti. Fatih Altaylı (Haber Türk) ve İsmail Küçükkaya (Akşam), Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin kendi içinde bir soruşturma yapıp yapmadığını öğrenmek istemişti. Başbuğ'un cevabı kesin oldu: "TSK bünyesinde farklı düşüncede kimse barınamaz. Dolayısıyla böyle bir soruşturmaya gerek yok."
Soruşturma yapılıyor diyemezdi, (deseydi, çok sayıda spekülasyon ortaya çıkardı). Zaten, ordudaki darbe eğilimlerini tesbit etmek için, etrafa biraz kulak kabartmak yeterli. Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, komuta heyetinin raydan çıktığının kolayca farkına varmamış mıydı? Emir-komuta zincirinin en tepesindeki komutan, demokrasiye bağlı kaldıkça, bugünkü şartlarda darbe olamaz. Bu kararlılığı İlker Başbuğ'da görüyoruz. "Laik cumhuriyeti korumak ve kollamak" gibi ifadeler kullanmıyor, siyasi iktidarı azarlayan bir üslûbu da benimsemiyor.
Başbuğ'un diyaloga açık bir tarzı var. Cihan Haber Ajansı muhabirinin dağ başında bırakıldığına dair iddialar konusunda, "Bizim aldığımız bilgilere göre olay bu şekilde cereyan etmedi; ama yanlış malûmat verildiyse, düzeltebiliriz" mealinde konuşması, buna bir örnek teşkil edebilir.
Başbuğ'dan çok şey öğrendik. Her şeyden önce, İstek Vakfı'ndan yapılan açıklamaların aksine, Poyrazköy'deki araziye her Türk vatandaşının rahatça girebileceğini açıkladı. İkinci önemli husus, 1998'den beri, Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin yeraltına gömülü silâhı bulunmadığı idi. Demek bu silâhlar, terör amaçlı olarak, birileri tarafından toprak altına saklanmış.
Başbuğ'un, Ergenekon davasının, orduyu yıpratma amacıyla kullanıldığını düşünüyor. Oysa bazı TSK mensuplarının katıldığı, hatta başını çektiği rejime yönelik bir yapılanma söz konusuyken, niçin hedef, yıpratma olsun? Aksine, yozlaşan unsurların tasfiyesiyle, ordunun daha sağlıklı bir yapıya kavuşması amaçlanıyor olamaz mı?


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın