kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
30 Nisan 2009, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
EMRE AKÖZ

Apoletli başbakan

Geçen akşam internette bir şeyler ararken karşıma, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) kimi özel günler için hazırladığı afişler çıktı. "Ne de çok konuya değinmişler" diye düşündüm.
Afişlerden 19 Mayıs ya da mesela Gaziler Günü için olanlarını anlamak, kabul etmek mümkün elbette. Çünkü bu günler askeriyeyle ilgili sayılır.
19 Mayıs, Mustafa Kemal'in Samsun'a gelerek Milli Mücadele'yi başlattığı gün olarak kabul edilir.
Hoş 'Milli Mücadele' ile 'Kurtuluş Savaşı' bir ve aynı şey değil. Yüzde yüz örtüşmezler. Aralarında fark vardır. Biri siyasi, diğeri askeri süreçtir. Ancak iç içe geçtikleri için varsın kutlasınlar.
'Gaziler Günü' derseniz; o da olağan. Neticede şehitlik ve gazilik askeri (ve milli) kavramlar.
Ancak başka bazı afişler var ki onlar niye TSK tarafından yayınlanıyor; anlamak kolay değil.
Örneğin 23 Nisan afişi.
1920'de Meclis'in açılışı ve dolayısıyla Milli Egemenlik fikrinin kurumlaşması ile askeriyenin ne alakası var?
Çocuk Bayramı da farklı değil. Bu bayramla askeriye arasında nasıl bir ilişki var? Aslında yok! Ama onlar kuruyor, çok da hoş afişlerle kendi parçaları haline getiriyorlar.
30 Ağustos Zafer Bayramı'na bir şey demem ama 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı da askeriyeyle ilgili olmayan bir olaydır.
1923'te Türkiye'nin saltanatla, monarşiyle değil, cumhuriyet ile yönetileceği ilan edildi.
Afişler içinde en tuhafı ise Kadınlar Günü için hazırlananlardan biriydi.
Siz de hatırlarsınız: Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın fotoğrafını koyup yanına "Ne mutlu bir Atatürk yetiştiren Türk kadınına..." diye yazmışlar.
Hadi 'Anneler Günü' için bunu yapsalar, yine eleştiririm ama bir nebze olsun anlarım.
Oysa 8 Mart, kadın haklarıyla ilgili bir gün. Yani annelikle hiçbir alakası bulunmuyor. Yani kavramları birbirine karıştırmışlar.
Eğer Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ dün konuşmasaydı, afiş konusuna değinmezdim.
Ama baktım ki afişlerle, Başbuğ'un konuşması birbirine paralel.
Nasıl pagan gelenekleri (bayramları, törenleri, yıldönümlerini) Kilise kendine mal etmişse, bizim Silahlı Kuvvetler de her konuyu kendine mal etmeye çalışıyor.
Dünkü konuşma da bunun bir örneğiydi.
Org. Başbuğ, ikinci başbakan, adeta apoletli başbakan gibi konuştu.
Daha önce yapıldığı gibi Meclis'in ve Hükümet'in yetki alanına giren kimi konularda net ve kesin cevap verdi. Nerede kaldı kuvvetler ayrılığı ve hukukun üstünlüğü?
Yukarıdaki satırlar 'ilkesel' açıdan eleştiriler taşıyor. Ancak Türkiye'nin 'gerçekleri' açısından baktığımda Org. Başbuğ'un olumlu bulduğum sözleri de var.
Mesela şu cümleler:
"Biz TSK olarak her zaman hukuka sonuna kadar güvenilmesi düşüncesindeyiz. Bunda da en ufak bir tereddüdümüz yok. Hukuka, hukuk sistemimize, yargıya sonuna kadar güvenmek mecburiyetindeyiz. Başka alternatif yok. Bu herkes için geçerli."
Ve de şunlar:
"TSK'nin bünyesinde mevcut demokratik rejime aykırı faaliyette bulunan kimse bulunamaz, barınamaz. TSK olarak biz demokrasiye, demokratik rejime, hukuk devletine bağlıyız ve saygılıyız. Dolayısıyla TSK'nin bünyesinde farklı düşüncede olan kimse barınamaz."
Yarın devam ederiz.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın