kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
28 Nisan 2009, Salı
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Uluabat Gölü yok oluyor

AA
Giriş Saati : 28.04.2009 10:57
Güncelleme : 28.04.2009 18:00
Yeni Haber
Uluslararası Ramsar sözleşmesi kapsamında bulunan Uluabat Gölü'nün endüstriyel ve evsel atık sularla kirlendiği, kendini yenileyemediği, su kalitesinin giderek bozulduğu bildirildi...
Uludağ Üniversitesi (UÜ) Çevre Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Feza Karaer, Bursa'nın Karacabey ilçesi sınırlarında yer alan ve ''Yaşayan Göller Zinciri''ne bağlı çok değerli bir sulak alan olan Uluabat Gölü'nün her yıl yüzlerce kuş türüne ev sahipliği yaptığını belirtti.

Karaer, gölün korunmasına yönelik yıllardır çalışmalar yaptığını belirterek, son olarak TÜBİTAK destekli, Doç. Dr. Ertuğrul Aksoy ile BUSKİ ve DSİ 1. Bölge Müdürlüğünün katkıları ile birlikte gölün su kalitesinin korunmasına yönelik bir proje başlattıklarını bildirdi.

Projenin, 2011 yılına kadar devam edeceğini, gölün su kalitesinin teknik yöntemlerle değerlendirileceğini anlatan Karaer, bu kapsamda her ay gölün belirli noktalarından su ve ''sediment'' adı verilen dip tabakasından örnekler alındığını, laboratuvarlarda incelendiğini kaydetti.

Karaer, gölün su kalitesinin bozulmaması için alınması gereken önlemleri geliştirmeyi hedeflediklerini ifade ederek, ''Numuneleri laboratuvarlarımızda inceliyoruz. Hedefimiz, bu çok önemli sulak alanın korunması. Gölün su kalitesinin bozulmaması. Su kalitesi bozulursa, oradaki ekosistem değişiyor. Küçük canlılardan balıklara kadar birçok canlı etkileniyor'' dedi.

''GÖL YAŞLANIYOR''

Gölün bölge halkının geçim kaynağı olduğuna dikkati çeken Karaer, bölge halkının göle bağımlı olarak yaşadığını ve gölün balıkçılık dışında tarımsal sulama amacıyla da kullanıldığını belirtti. Karaer, şöyle dedi:

''Gölün çevresinde sanayileşme de var. Bunlar gölden su talep ediyorlar. Tabii ki bunlar, gölü bozan, yıpratan, yaşlandıran şeyler. Nasıl insanlar yaşlanıyorsa, göl de yaşlanıyor. Gölün içine bırakılan kirlilikler nedeniyle, su kalitesinde, yapısında bozulmalar oluyor. Buna gölün yaşlanması diyoruz.''

''BALIK STOĞU DÜŞTÜ''

Karaer, Uluabat Gölü'nün derinliği 1 metreye kadar düşebilen sığ bir göl olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:

''Gölün havzası çok büyük. Havzadan gelen kirlilik de çok fazla. Çalışmamızın ilk sonuçlarına göre, gölü tehdit eden unsurların başında nokta kaynaklı endüstriyel ve evsel kirlilik geliyor. Atık sular arıtılmadan bırakılırsa gölün su kalitesi bozuluyor. Orhaneli ve Emet Çayı'nın membasından başlayan kirlilik göle ulaşıyor. Bu kirliliğin mutlaka durdurulması lazım. Bu kirlilik önlenemezse, göl uzun süre yaşamayacak, kuruyacak. Gölden su çekimlerinin de kontrol altına alınması gerek.

Gölün, 1980-1990'lı yıllardaki boyutuyla, mevcut hali aynı değil. Gölde giderek bir küçülme ve daralma var. Göl kendini toparlayamıyor. Göldeki canlılar da etkileniyor tabii ki. Balık türlerinde ve stokunda ciddi bir azalma var. Göldeki balık stoku artık köylülerin balıkçılık yapmasına müsaade etmeyecek kadar düştü. Hem kuşlar hem balıklar bir tehdit altında.''

Yürütülen çalışmaların Uluabat Gölü Yönetim Planı kapsamında yapıldığını, proje sonucunda ulaşılan verilerin bir rapor halinde yetkililere sunulacağını belirten Karaer, şu bilgileri verdi:

''Gölü korumak için çaba harcayan pek çok kamu kuruluşu ve sivil toplum örgütü var. Bu çabaların daha fazla anlaşılması ve desteklenmesi ihtiyacı var. Atık suların da bir an önce denetim altına alınması gerekli. Gölün nefes almasına fırsat tanımamız lazım. Aşırı derecede yük bırakırsanız, göl nefes alamaz, kendini yenileyemez.''