kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
24 Nisan 2009, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Mahsun Kırmızıgül, ikinci filmiyle de konuşulmaya devam ediyor.

Linç kültürü yine işbaşında

ATİLLA DORSAY
ATİLLA DORSAY
26.03.2009
Mahsun Kırmızıgül'ün Güneşi Gördüm filmi nedeniyle başına gelenler, linç kültürünün bir parçası. Ama bu gibi durumlarda asıl önemli olan insanın nereden geldiği değil; nereye, hangi noktaya geldiğidir.....
Sinema dergisinin ocak sayısında yazmıştım; ülkemizdeki linç kültürü üzerine... Gazetemde kısaca yinelemek istiyorum: Konu bence öylesine önemli ve üzerinde durulmayı öylesine hak ediyor ki...

O yazımda toplumumuzun herhangi bir alanda başarı gösteren, hatta biraz başını kaldırıp sürüden ayrılan hemen herkesi nasıl tu-kaka ettiğini, giderek nasıl linç etmeye kalkıştığını anlatmış ve örneklemiştim. Yalnızca şu son bir-iki yılda Orhan Pamuk, Fazıl Say, Fatih Akın, Cem Yılmaz, Can Dündar gibi başarılı insanlara yaptıklarımızı hatırlatarak...

Gerçekten de başarıya bu kadar aç, ama aynı ölçüde başarılı olan herkesi yok etmeye bu kadar meraklı bir başka toplum yoktur! Mahsun Kırmızıgül'ün Güneşi Gördüm filmi nedeniyle başına gelenler de bu kültürün bir parçası. Düşününüz ki, belli bir eğitimi (konservatuvar) olsa da arabeskfantezi denen müzikle ününü yapmış, kadınların gözdesi, yine plak yapıp diyelim ki İbrahim Tatlıses'in izinden giderek bir de TV 'şov programı' kaptığında ömür boyu rahat edecek bir genç adam, içindeki dürtülerin peşine düşerek sinema yapıyor.

Öyle arabesk hikâyeler değil, ülkesinin en önemli sorunlarına el atan, hikâye/konu seçiminden senaryo yazımına ciddi bir çabaya dayanan, yönetmenliğin sorunları üzerine bol bol düşündüğünü gösteren iki güzel film. Ve bunlarla hem büyük bir seyirciye erişiyor hem de 'burnundan kıl aldırmaz' eleştirmenlerin (genelde söylüyorum) onayını alıyor.

Ve linç kültürü eyleme geçiyor. Magazin edebiyatından başlayıp köşe yazarlarının sütunlarına uzanarak... Örneğin benim bu konudaki yazısını ve içerdiği nefret tonunu eleştirdiğim Ahmet Hakan, gerçi bana yanıt vermiyor (vermesi de gerekmiyor). Ama hatasını bir ölçüde anlayıp insaf denen kavramı hatırlıyor, Mahsun'dan bir nevi özür diliyor, en azından o 'nefret' kelimesi ve tonu için... Eh, bu da bir şey elbette...

Hep şunu düşünüp söyledim: İnsanın nereden geldiği değil, nereye, hangi noktaya geldiği önemli. Mahsun, dendiği gibi yıllar önce Ahmet Kaya olayında, ona karşı oluşan tepkiye katılarak yanlış davranmış da olabilir. Ama herkesi yıllar önce yaptıklarıyla yargılamaktan acaba ne zaman vazgeçeceğiz? Gelinen noktayı gözden kaçırıp niye herşeyi geçmişin hataları, günahları üzerine inşa edeceğiz? Ayrıca geçmişinde yanlış bir iş yapmamış, hata işlememiş kim var?