kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
19 Nisan 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Tony Manero festivalin en iyi filmlerinden biri olarak kabul gördü.

Film festivalinde unutamadıklarımız

OLKAN ÖZYURT
18.04.2009
28. Uluslarararası Film Festivali bugün sona eriyor. Acısıyla tatlısıyla bir festival biterken festivalin eğlenceli bir değerlendirmesini yapalım istedik. En çok izlenen filmler, hayalkırıklıkları, yabancı sinemacıların ilginç anıları... İşte festival boyunca tuttuğumuz notlar ..
HAYALKIRIKLIĞI
* Samira Makhmalbaf'ın yönettiği İki Bacaklı At, festivalin hayalkırıklığı olarak kayıtlara geçti. 101 dakikalık filmin 'hissedilir süresi' üç saat gibiydi. Filmden çıkanlar şanslıydı, sabredip izleyenler çıkışta kendilerine gelebilmek için bir süre dinlenmek zorunda kaldı.
* Vurun Kahpeye'nin yenilenmiş kopyasına ilgi büyüktü. Yıllarca dilden dile dolaşan filmi izleyen kimi seyirciler alkış patlatsa da, filmi beğenmeyenler de vardı. 1949 yapımı Lütfi Akad'ın ilk filmi günümüz için fazla milliyetçi bulundu. Ama sinema yazarı Agah Özgüç diğer Vurun Kapneye'nin diğer uyarlarmalarının Akad'ın filminden daha iyi olduğunu da söyledi.

EN'LER
* Festivalin en çok rağbet gören filmleri Mamut, Kiraz Çiçekleri, Gün Işığı Temizleme Şirketi, 9.99, Kontes, Ricky, Yaz Saati, Il Divo, Ziyaretçi, Hoşgeldiniz, Bir Terör Filmi: Der Baader Meinhof, Control Alt Delete, Pera Müzesi'ndeki belgeseller ve Ulusal Yarışma'da yer alan ve Türkiye prömiyerini gerçekleştiren Türk filmleri oldu.
* En çok beğenilen filmler ise Takipçi, Tony Manero, Kiraz Çiçekleri, Şirin, Zift, Sonsuz Anlar oldu.
* Kiraz Çiçekleri en çok ağlatan film olarak nam saldı.
* Julio Hernandez Cordon'un yönettiği Benzin, en fazla seyicinin sinemayı terk ettiği film oldu.
* Peter Greenaway asil ve zarifti ama huysuz ihtiyar izlenimi vermekten de geri durmadı.
Uğur Vardan'ın Greenaway'le yaptığı söyleşide sorduğu "Sonuçta bir Britanyalısınız. Ama filmlerinizin hiçbirine mucidi olduğunuz oyun, yani futbol sızmıyor. Memleketliniz eski milli bir futbolcu olan Vinnie Jones, artık bir sinema oyuncusu, bari onu oynatsanız?" sorusu festivalin en radikal sorusu olarak akıllarda yer etti.
* Kör Domuz Uçmak İstemiyor seyirci tarafından en anlaşılmaz filmi seçildi. Filmden çıkanlar birbirine 'anlayan bize de anlatsın' der gibi bakıyordu.

KONUKLAR
* Festivalin onur konuklarından John Malkovich'ten bir Sean Penn tavrı beklemek tabii haksızlık olurdu ama insan bu kadar ünlü bir oyuncunun hayata bakışını da merak ediyor. Belki alenen görüşlerini açık etse bu kadar meraklanmazdık, ama söz dönüp dolaşıp bu mevzulara girince Malkovich'in temkinli hallleri ve cevapları bizi iyice meraklandırdı.
Fakat Malkovich festival yemeklerinde bu kadar temkinli değildi. Kâh muhafazarkâr (ABD ölçülerinde) kâh liberal söylemlerle kafa karıştırmasını iyi bildi. Eee iyi bir oyuncuyla aşık atacak değiliz tabii. Hani serde misafirperverlik de var 'eyvallah' deyip geçtik ama, 1974'te Kıbrıs'ta geçecek bir filmin yapımcılığını üstleneceğini bildiğimiz için de Kıbrıs mevzusuna ne kadar vakıf olduğunu biraz eşeledik, birkaç tavsiyede bulunabiliriz diye... Ancak ünlü oyuncunun tavsiyeye ihtiyaç duyan bir hali yoktu. Bunun için Malkovich'i Mehmet Ali Birand'la bir araya getirme fikrimiz de kursağımızda kaldı!
* Festivalin gözde filmlerinden Zift'in Bulgar yönetmeni Javor Gardev, Türk kültürünü en iyi tanıyan yabancı yönetmen olduğunu gösterdi. Vakti zamanında iki ay Adana'da Devlet Tiyatroları'nda oyun yöneten Gardev, kebap olayına ziyedesiyle hakimdi. Ama sadece kebap değil, geçtiğimiz günlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan yediği için gündeme gelen, Adana ve çevresine özgü Bici Bici adlı tatlıyı bile biliyor.

SALONLAR
* Her zaman olduğu gibi Emek Sineması festivalin gözdesiydi. Gelen yabancı sinemacılar, basın mensupları, festival yöneticileri, eleştirmenler 'Ne kadar şanslısınız böyle tarihi bir salona sahipsiniz' gibi iltifatları yine sıraladı.
Ulusal yarışmadaki filmlerin galasının da bu salonda yapılması sinemacılarla içli dışlı bir festival geçirmemize neden oldu.
* Seyircilerin Yeni Rüya Sineması'na alışması biraz zor oldu. Bu zorluğun sebebi de erotik filmlerden festival filmlerine geçişin yarattığı ufak çaplı şok.
Fakat bu psikolojiyi erkenden bertaraf edenler, keyifle film izlemenin zevkini yaşadılar. Çalışanların zarif tavırları da bunda etkili oldu.
* Atlas Sineması bu yıl biraz hüzünlüydü. Atlas'a garantili filmler dışında pek rağbet yoktu.
* Anadolu yakasının izleyicileri festivali, Kadıköy'deki Rexx Sineması'nda takip etmekle yetinse fazla bir şey kaybetmez. Festivalin gözde filmleri de karşıya geçiyor. Bunun için Avrupa yakasına geçip festival cümbüşü yaşamaktansa efendi efendi film izlemeyi tercih edenler hallerinden memnundu. Çünkü Rexx Sineması'nın kendince avantajları var.
Bir kere bilet bulamama diye bir şey yok. Son dakikacı olsanız bile film izleyebiliyorsunuz. Müdavimler festivalde film izleme raconunu biliyor. Ayrıca film üzerine konuşmaları akşamsa barlarda gündüzse Moda'daki çaycılarda yapma imkânınız da var.
* Beyoğlu Sineması'nda olağanüstü bir durum yoktu.
Sadece filme geç kalan genç bir sinemasever salona alınmayınca görevlinin bir anlık boşluğundan yararlanıp salona girme teşebbüsünde bulundu.
Militan ruhlu seyirci takdir toplarken söyleşi önerimizi reddetti ama olayı gazeteden okuyunca 'O militan ruhlu seyirci ben miyim?' diye sorma ihtiyacı duydu.
* Pera Müzesi'ndeki belgesel gösterimlerine ilgi büyüktü. Biletleri biten filmler buradaki belgeseller oldu.
* Nişantaşı Citylife'da kapalı devre bir festival havası yaşandı. Salonların konforundan memnun seyirciler sadece fuayede festival ruhunu soluyabildi. Nişantaşı'na adım atar atmaz bu ruh uçup gidiyordu.

TEKNE
* 4 Ay 3 Hafta ve 2 Gün'le Altın Palmiye kazanan Romanyalı yönetmen ve festivalin jüri üyesi Cristian Mungiu, üç yaşındaki oğlu ile gezi boyunca boğazı seyretti ve sık sık İstanbul'a olan hayranlığından bahsetti.
* Polonya'nın en önemli yönetmenlerinden Jerzy Skolimowski de tekneye binenler arasındaydı. 1938 doğumlu Skolimowski (71 yaşında!) fazlasıyla cool'du.
Yanındaki genç kadının önce kızı olduğu düşünüldü ama sonradan sevgilisi olduğu anlaşıldı.
* Tekne gezisi genç Türk yönetmenler için oldukça verimli geçti. Birtakım festival yöneticileri izledikleri Türk filmlerinin yönetmenleriyle şahsen tanışıp, festivallerine davet ettiler. 11'e 10 Kala, Köprüdekiler, Uzak İhtimal, Mommo ve Kara Köpekler Havlarken davet alan filmler.
Haberin fotoğrafları