kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
18 Nisan 2009, Cumartesi
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Baykal belediyelere seslendi

AA
Giriş Saati : 18.04.2009 15:07
Yeni Haber
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, yerel seçimde, Türkiye'de yaşanan temel siyasal, ekonomik sorunların, yolsuzluk iddialarının, dış politikadaki belirsizlik ve tedirginliklerin yansımasının ortaya çıktığını söyledi...
Baykal, CHP Genel Merkezi'nde il başkanları, büyükşehir, il, ilçe ve belde belediye başkanları, milletvekilleri, MYK, PM ve YDK üyelerinin katılımıyla düzenlenen toplantıda konuştu.

CHP örgütünün yerel seçimde güzel bir kampanya götürdüğünü ve geçmişe göre daha başarılı bir sonuç alındığını belirterek seçilen belediye başkanlarını kutlayan Baykal, büyük mücadele verip seçimi kazanamayanları da saygıyla andığını ifade etti.

Seçimden sonra yerel yönetim tablosunun önemli ölçüde değişim gösterdiğini ifade eden Baykal, değişim, genişleme, açılım süreci yaşandığını ve sosyal demokrat belediyeciliğin yaygınlaştığını söyledi.

''YENİ DİNAMİKLER DEVREYE GİRDİ''

Deniz Baykal, 29 Mart yerel seçimlerinin belediyecilik açısından önemli bir değişim ve yenilenmeyi ortaya koyduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:

''Bu seçimler, yerel yönetim kadrolarını belirlemenin ötesinde Türkiye'deki siyasal yapıyı yeniden tanımlayarak, siyasal sürecin dinamiklerini yeniden oluşturarak, çok daha önemli bir işlevi de yerine getirmiştir. Seçimde ortaya çıkan tablo, yerel seçim olarak izah edilebilir olmanın ötesindedir. Yerel seçimler, Türkiye'nin geleceği ve siyasal yaşamıyla ilgili yeni dinamiklerin devreye girdiğini, yeni bir tablonun şekillenmekte olduğunu göstermesi bakımından da önemli olmuştur. Türkiye'de yeni bir siyasi dönemin açıldığını ortaya koymuştur. Bu seçimleri Türkiye genelindeki gelişmelerle birlikte değerlendirmeliyiz. Yerel seçimde Türkiye'de yaşanan temel siyasal, ekonomik sorunların, yolsuzluk iddialarının, dış politikadaki belirsizlik ve tedirginliklerin yansıması ortaya çıkmıştır.''

Baykal, son genel seçimlerden bu yana ekonomide ve diğer alanlarda ortaya çıkan gelişmelerin, Türkiye'nin iyi yönetilmediğini, ciddi yanlışlar yapıldığını, sorunların daha da ağırlaşmaya başladığını ortaya koyduğunu savundu.

''BÜYÜME SÜRECİ DARALMA NOKTASINA GELDİ''

AK Parti iktidarının, ekonomik sorunların, enflasyonun kontrol altına alındığı, büyümenin sağlandığı ve istihdamın artmaya başladığı ortamda göreve geldiğini belirten Baykal, iktidarın ciddi destek almasına rağmen 7 yıllık uygulama sonucunda ekonomik gerçeklerin ortaya çıktığını ve büyüyen ekonominin yerini küçülen ekonominin aldığını öne sürdü.

Deniz Baykal, 2002-2009 döneminde Türkiye'nin mukayese edilebileceği bütün benzer ülkelerin 7 yıllık süreci iyi değerlendirdiğini, Türkiye'nin ise ekonomik büyüme sürecini daralma noktasına getirdiğini söyledi. Türkiye'nin dünyanın en yüksek ikinci işsizlik oranına sahip ülke konumuna geldiğini ifade eden Baykal, ''ülkenin küresel kriz nedeniyle değil, izlenen politikalar nedeniyle yanlış gittiğini'' savundu. Baykal, iktidarın 2008 yılının Eylül ayında hazırladığı ve yüzde 4 büyüme öngören bütçeyi, bu ay yüzde 3.6 küçülme hedefiyle revize ettiğini anımsatarak, ''Aslında böyle bir hedefleri yok, orada tutmayı temenni ediyorlar'' dedi.

''Bu yanılgı sıradan, masum yanılgı olarak anlaşılamaz'' diyen Baykal, Türkiye'nin, bilinçli olarak yapılan o hatanın bedelini ağır biçimde ödediğini öne sürdü. Ak Parti iktidarının iş başına geldiği 2003'ten bu yana bir çok ülkenin dünya konjonktüründen yararlanarak, önemli hamleler yaptığını anlatan Baykal, işsizlik ve sanayi rakamlarından örnekler vererek, Türkiye ekonomisinin uzun zaman sonra geriye yöneldiğini savundu.

''YARGI HEDEFTE''

Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidarda bulunduğunu ifade eden Baykal, şöyle devam etti:

''Kalkınma nerede? Bugün 7 yıllık iktidar döneminin sonunda Türkiye'de yıllardır var olmuş kalkınmayı küçülmeye, daralmaya dönüştürmüş iktidardır. Kendi adındaki 'kalkınma' Türkiye'de yaşanan gerçek olmaktan çıkmaya başlamıştır. Adındaki 'adalet' kavramının işlemeye devam ettiğini düşündüğümüzü kimse zannetmesin. Adalete baktığımızda da göreceğimiz tablo, adalet kavramının da bu iktidar döneminde Türkiye tarihinde hiç görülmemiş biçimde alt üst edildiğidir, ayaklar altına alındığıdır, içinin boşaltıldığıdır. Bugün yargının bağımsızlığından söz etme imkanı var mı?

Türkiye'de yargı bağımsızlığı artık hedef olmaktan da çıkmaya başlamıştır. Planlanan değişiklikler ortaya çıktığı zaman, yargı bağımsızlığının çok daha ağır tahrip edileceği, yargının siyasetin denetimi altına sokulacağı çok açık bir biçimde anlaşılmaktadır. Yargı hedeftir. Yargı, siyasallaştırılmak istenmektedir. Onun için her türlü hazırlıklar yapılmaktadır. Maalesef Türkiye'de adaletin, yargının çok zor günler geçirdiğine tanık oluyoruz.''

Baykal, telefon dinlemeleriyle ilgili uygulamayı da eleştirerek, 70 milyonun dinlenmesine imkan verecek teknik ve hukuki altyapı oluşturulduğunu iddia etti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın telefon dinleme kurumunun başına bizzat kendisinin atama yaptığını belirten Baykal, ''Bunun bir devlet dinlemesi olduğunu düşünmek mümkün müdür? Bu, kişisel bir dinleme özlemenin yansıması değil midir?'' diye sordu.

CHP Genel Başkanı Baykal, büyük bir kentte 25 hakim ve savcının dinlenildiğini ifade ederek, bu hakim ve savcıların bir yandan görevlerini yaparken, diğer yandan birilerinin gözünde şüpheli olduğunu ifade etti.

Baykal, ''Adalet Bakanı hakimlerin dinlenmesi düğmesine basma yetkisine sahip olan insandır. Ne oldu kuvvetler ayrılığı, ne oldu yargı bağımsızlığı? İdarenin, hükümetin yargı üzerinde güç kullanma imkanının bulunmadığı, Anayasa'nın öngördüğü kuvvetler ayrılığı düzeni ne oldu? Bunlar çok üzüntü verici görüntüler.''

''BU MEMLEKETİN NAMUSLU, DÜRÜST PROFESÖRLERİ, DEKANLARI CEZAEVLERİNDE ACI ÇEKİYORLAR''

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal,''Ergenekon'' soruşturması kapsamında gerçekleştirilen gözaltılarla ilgili ''O insanlar orada. Yani Mehmet Haberal can derdinde. Yani bu memleketin namuslu dürüst profesörleri, dekanları cezaevlerinde acı çekiyorlar. Kimsenin kılı kıpırdamıyor'' dedi.

Bunun ''Çok acı bir manzara olduğunu'' ifade eden Baykal, ''Bu tabloyu, inanıyorum artık aydınlığa kavuşturacak tek güç milletin kendisidir. Ne çiçek göndererek, ne sempati demeçleri vererek bu gidişi önlemek mümkün değildir. Bu gidişi önleyecek olan milletin iradesidir, milletin kendisidir'' diye konuştu.

CHP Genel Merkezi'nde il başkanları, büyükşehir, il, ilçe ve belde belediye başkanları, milletvekilleri, MYK, PM ve YDK üyelerinin katılımıyla düzenlenen toplantıda konuşan Baykal, ''Ergenekon'' soruşturmasıyla ilgili yaşanan süreci de değerlendirdi.

Bunun hukuki değil, siyasi bir dava olduğunu ileri süren Baykal, yargılama yapılırken gözaltına almaların sürdüğünü, iki iddianame yazıldığını, üçüncü iddianamenin hazırlığının devam ettiğini söyledi. Davada iç içe geçmiş karmaşık bir süreç yaşandığını kaydeden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

''İddianame ciddi bir olaydır. Başı bellidir, sonu bellidir, kapsamı bellidir. Kimler neyle niçin suçlanıyor bellidir. Suçlamanın hukuki dayanakları, maddi temelleri, kanıtları, tanıkları bellidir. Böyle olduğu zaman iddianame olur. Şimdi bizim burada gördüğümüz bu nitelikte bir iddianame mi? Ne başı belli, ne sonu belli. Ne hukuki dayanağı, ne maddi olayı belli. Bir haham çıkmış iddialar ortaya atmış. O iddialara dayalı olarak MİT, Başbakanlığı uyarmış. Sıkıştırılınca, 'Deli saçması ama ne yapayım göndermek durumundaydım'' diyor. Söyleyen MİT, gönderen kuruluş. 'İnandırıcı buluyor musunuz bunları?' diye sorunca, 'İnandırıcı bulmuyorum, deli saçması ama elimde tutamam gönderdim'. Sen elinde tutamıyorsun gönderiyorsun, 'MİT'ten geldi' diye o, ciddiye alıyor. O savcıya havale ediyor. Böyle ciddiyetsiz iş olur mu? Arkasından anlaşılıyor ki o ifade işkence altında alınmış. İşkence altında ifadenin alındığı nice zaman geçtikten sonra itiraf ediliyor ama gönderilirken 'işkence altında alınmıştır' diye bir açıklama yok. Ne biçim iş? Böyle hukuk, adalet olur mu?''

Davada bir haham ve bir sabıkalının tanık olarak gösterildiğini belirten Baykal, bunun üzüntü verici bir manzara olduğunu söyledi.

''YANLIŞ OLDUĞUNU SÖYLEDİ HERKES''

Bu davanın etrafında toplumun en saygıdeğer insanlarının ''o nedenle, bu nedenle teker teker, büyük acıları çekmek üzere gözaltına alındıklarını, haksızlıklara maruz kaldıklarını ve Türkiye'nin bunu seyrettiğini'' ifade eden Baykal, şimdi yavaş yavaş insanların ''bu kadar olmaz'' demeye başladıklarını kaydetti.

Baykal, ''(Bu kadar da olmaz) değil. Hiç olmaz, hiç, hiç olmaz... Yanlış sadece falan kişi filan kişi alındığı için değil, ta başından beri yapılan yanlış, yanlış... Hukukta yok böyle bir şey'' diye konuştu. Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk'un davanın iddianamesini eleştirdiğini hatırlatan Baykal, ''Türkiye'de Yargıtay Onursal Başkanı'nın böyle söyleyeceği bir iddianameyle bu memleketin dürüst namuslu evlatlarına bu acıları çektirmenin kabul edilebilir bir tarafı var mı?'' ifadesini kullandı.

Bazı hukukçularla Türkiye Barolar Birliği'nin de süreçle ilgili eleştirileri olduğunu, Selçuk'un son olarak ''Dava A'dan Z'ye siyasallaştı'' açıklamasında bulunduğunu hatırlatan Baykal, ''Çıktığı zaman zaten siyasaldı. CHP onu söylemişti. Şimdi artık A'dan Z'ye kadar siyasallaştığını bu memleketin dürüst ciddi hukukçuları da söylüyor'' dedi.

Türk Ceza Kanunu'nu hazırlayan hukukçunun ''Yapılanların uygun olmadığını'' dile getirdiğini ifade eden Baykal, ''TÜSİAD bile mahcup mahcup şikayet etme noktasına geliyor. Tasavvur edin. TÜSİAD bile şikayetçi olmaya başlamış. En ihtiyatlı, en hoşgörülü olmaya hazır, en büyük baskılara maruz kalmış olan bu kuruluşlar bile yavaş yavaş 'biz de öyle uygun görmüyoruz' deme noktasına geliyorlar'' şeklinde konuştu. Baykal, TBMM Başkanı Köksal Toptan'ın da ''yanlış'' değerlendirmesinde bulunduğunu belirterek, şu görüşleri dile getirdi:

''Bu neyi gösteriyor? Bu yanlış. Ne oldu peki, ne oldu? Yanlış olduğunu söyledi herkes. Yani o insanlar orada. Yani Mehmet Haberal can derdinde. Yani bu memleketin namuslu, dürüst profesörleri, dekanları cezaevlerinde acı çekiyorlar. Kimsenin kılı kıpırdamıyor. Çok acı bir manzara. Bu tabloyu inanıyorum artık aydınlığa kavuşturacak tek güç milletin kendisidir. Ne çiçek göndererek, ne sempati demeçleri vererek bu gidişi önlemek mümkün değildir. Bu gidişi önleyecek olan milletin iradesidir, milletin kendisidir.''

Valilerin ''yer yer oyuncak olduğunu'' savunan Baykal, ''Namuslu dürüst, işinin gereğini yapan devletin valileri de var. Ama ne yazık ki çürüme başlamış. AKP militanları olarak valiler kullanılıyor. Kimsenin sesi çıkmıyor. Hukukta, adalette var mı böyle bir şey? Bu gidiş iyi bir gidiş mi?'' sözlerini kullandı.

TÜRKİYE-AZERBAYCAN İLİŞKİLERİ

Türkiye'nin temel ulusal yararlarını tahrip eden bir dış politika izlendiğini de savunan Baykal, ''Bütün komşularımızla iyi ilişkiler kuracağız, sorunları çözeceğiz'' denilmesine rağmen var olan iyi ilişkileri de tehlikeye sokacak adımlar atılmaya başlandığını söyledi.

Türkiye'nin en sağlam, en güvenilir, en değerli dostluk ilişkilerinin ''maceracı, önünü sonunu hesap etmeden ortaya konulan politikaların'' kurbanı olarak ortaya çıkmaya başladığını ifade eden Baykal, ''Şimdi Azerbaycan ile çok ciddi sıkıntılar içine girmeye başladık. Türk-Azerbaycan dostluğu ciddi şekilde bu iktidar döneminde tehlikeye atılmaya başlanmıştır. Ortada elde edilen bir sonuç yoktur. Ama şimdiden bedel ödenmeye başlanmıştır. Gereksiz yere, yanlış olarak Türkiye için çok ağır sonuçlar doğuracak bedeller ödenmeye başlanmıştır. Bilinmelidir ki o bedeller sadece Türkiye için değil, Avrupa Birliği, Batı dünyası için de çok önemli bedeller olarak ortaya çıkacaktır.''