kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
17 Nisan 2009, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
NAZLI ILICAK

Adaletle hükmetmek

Akreditasyon uygulamasının alt birimlere nasıl yansıdığını öğrendiğinde, eminim Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ çok üzülecektir.
Zaman'dan Abdülhamit Bilici, Cihan Haber Ajansı yöneticisi sıfatıyla, mart ayında yaşanan bir olayı naklediyor:
"Geçen ay Türkiye Rahmetli Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının kazasına kilitlenmişti. Muhabir ve kameraman arkadaşlarımız da ağır şartlarda bölgede çalışıyordu. Rahmetli meslektaşımız İsmail Güneş'in naşının bulunduğu haberi üzerine, arkadaşımız Lütfi Aykurt, gazeteci refleksiyle 4.5 saat yürüyerek bölgeye ulaştı. 15.30'da işi bittiğinde 2500 metre yüksekte hava iyice soğumuş, orada, sadece birkaç köylü ile Lütfi kalmıştı. Sağ olsunlar, Jandarma Arama Kurtarma ekipleri 'Seni burada bırakamayız. Hava soğuyor ve buradan inmen zor, helikopterle götürelim' diyor. Lütfi, helikoptere binmeye hazırlanırken, bir komutan hangi kanaldan olduğunu soruyor ve ajansın adını öğrenince, 'sivil olduğu için helikoptere alamayacaklarını' söylüyor. Lütfi, helikoptere alınan DHA muhabirinin de sivil olduğunu nazikçe hatırlatınca, komutan tersleyip 'Nasıl geldiysen öyle inersin' diyerek arkadaşı dağ başında bırakıyor. Salonları anladık, hayati tehlikenin olduğu bir yerde de, malum akreditasyon uygulanıyor. Olay bize intikal ettiğinde, sansasyon oluşturmak çok kolaydı. Ama 'Kişisel bir hatadır, Mehmetçik bunu yapmaz' dedik. Lütfi, kendisiyle gurur duyduğumuz bir personelimizdi. Ama daha önce bir vatandaş ve bir insandı. Genelkurmay Başkanımız evrensel demokrasi standartlarından söz açmışken, bunu samimi kabul edip sormak istedim: Paşam, dağda kalsam beni kurtarır mısınız?"

Üst hapşırınca, ast, ağır hasta oluyor desem bilmem meramımı anlatmış olur muyum? Akreditasyon uygulaması, salondan, dağ başındaki muhabire uzanabiliyor.
Başbuğ, konuşmasında " çoğulculuğa " atıfta bulunurken bunun anlamını da açtı: " Çoğunluğa karşı, azınlıkta kalanların hak ve hukukunu korumak. " Bir başka ifade ile tek bir kişinin dahi hakkını hukukunu koruyarak adaletli davranmak.
Dağ başındaki asker görevlinin hesabını genelkurmay başkanından sormak doğru mu değil mi, meselesine gelince... Acaba aşağıdaki hikâyeden hisse çıkarılabilir mi?
Kurt koyuna saldırdı. Buna şahit olan sürünün çobanı ağlamaya başladı. Ve " Ah Ömer, inna lillah ve inna ileyhi raciun" dedi. Yanındakiler sordu: "Hz. Ömer'in vefat ettiğini nasıl anladın?" Cevap verdi: " Hz. Ömer hayatta iken, kurtlar koyun sürüsüne zarar veremezdi. Gördüm ki, kurt koyuna saldırdı ve halifenin vefat ettiğini anladım."
Dağda kurt kuzuyu kapsa bunun hesabı benden sorulur diyen Hz. Ömer, adil bir halife olarak ün yapmıştı.
Demek isteriz ki, baştakiler adaletli davranmazsa, zulum dalga dalga aşağılara yayılır ve hiç de arzu edilmeyen yüz kızartıcı durumlar hasıl olabilir.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın