kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
14 Nisan 2009, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ŞEREF OĞUZ
ÖNERİ-YORUM

Ekonomide nadas programı

Ankara temsilcimiz Okan Müderrisoğlu, 5 Nisan benzeri tedbir paketini kaleme aldı. 8 milyarlık gelir artırıcı, 4 milyarlık gider azaltıcı tedbir söz konusu. Küresel krizin " teğet "lerinin ortaya koyduğu eğik düzlem, Türkiye'yi küçülen ekonominin sorunlarına sürükleyecek gibi görünüyor.
Sorun, alınacak tedbirlerin, dışarıdakiler gibi " neticesiz " olup olmayacağı.
14 trilyon dolar harcayıp ancak frenlenebilen küresel kriz dalgası, belki de bir sonraki tsunami için enerji biriktiriyordur. Bunu bilemiyoruz.
Bildiğimiz, " harcamaları artırıcı tedbirlerin " bir sonraki adımda " harcamaları kısıcı " faturayı getireceği.
5 Nisan biraz daha farklıydı. Tam 15 yıl önce bugünlerde hayata geçirilen tedbirleri hatırlıyorum. Dövizde yüzde 100'e varan devalüasyon . İthalata kazık fren . Reel sektörü canlandıracak beyhude tedbirler. KİT ürünlerine dehşet zamlar . İflah olmayacak KİT'leri anında satış listesine koymalar. Tarım desteklerini azaltmak, kamuya personel alımına son vermek ve her krizin değişmez fatura adresi olan çalışanların ücret artışlarına yasak getirmek.
Bu tedbirler, Cumhuriyet tarihimizin enflasyon rekoru ve dev küçülme ile birleşince, " külfeti başkasına devretme imkânı ortadan kalktığı " ortamda alındı. Nitekim bu yüzden işe yaradılar ve yeni birkaç finansal enstrümanın da yardımıyla ekonomi soluk almaya başladı.
O sıralar gündemimizde " kalite, rekabet " gibi kavramlar vardı. Nitekim 1994 krizinden yeterince ders alamayanları 1998'deki Asya krizi alaşağı etmiş, buna rağmen ilkelliğinde inat edenleri de 2001 krizi silip süpürmüştü.
Bu defaki krizde durum hayli farklı. Öncelikle kriz, bize ait değil.İkincisi tedbir açısından bakıldığında, alınacak tedbirlerin işe yaraması için gerekli olan " bıçağın kemiğe dayanma enerjisi " ortada yok.
Krizden birazcık canı yanan, etrafına bakınıyor ve gücünün yettiğine krizin külfetini devredebiliyor. Tedarikçisine borç takanlara, işçisini kapıya koyanlara, alacaklısından para kaçıranlara bakın...
Şükür ki herkes böyle değil. Kimin kurnaz, kimin akıllı olduğunu da ancak kriz sonrası patlayacak ekonomide anlayacağız.
Gerek yeni baştan ele alınan 2009 programı ve gerekse AB'ye sunulacak olan Katılım Öncesi Ekonomik Program, ister istemez krizin değiştirdiği rakamlardan oluşturulacak.
1 trilyon liralık GSYH hedefine belli ki birkaç yıl var. Neticede hız kesmiş bir ekonomi söz konusu ve 2009 için yüzde 3.6 küçülmeden söz ediyoruz.
Fakat programı 3 yıllık periyoda taşıdığınızda krizin bozduğu bütün dengelerin restorasyonu gündeme geliyor. İyi ki de geliyor. Dört yıl önce başlayan vergi oranlarını indirme ve mükellef tabanını genişleterek toplam geliri artırma stratejisi, yeniden önem kazanacak görünüyor. Biliyoruz ki bu işler pasaport harcına zam ile yürütülemez.
Stokları eritmek için indirilen vergiler, stok sonrası gelen zamlarla yeniden ele alınır nasılsa. 5 Nisan'daki gibi elde çok fazla KİT kalmadı ve şükür 15 yıl önceki gibi sorun da çıkarmıyorlar. Ekonominin siyaseti açısından da bir zaaf görünmüyor.
Dikkat çekmek istediğim, bu defa tedbirlerin, özel sektörden gelmesi gerektiği...
Kamu otoritesinin yardımı ile asıl reformlar, özel sektörde yapılmalı.
Korkum, özel sektörün baharla birlikte canlanan umutlarının, " kriz bitti, tedbire gerek kalmadı " tuzağına düşürmesi.
Mevcut mal ve hizmet üretimiyle, katma değer yaratma becerisiyle özek sektör, uçup giden iç-dış müşterisini bekleyedursun, gelecek olan müşterinin değişecek taleplerini karşılayabilecek midir? Gündemde ki yasa tasarılarına bakıyorum. Sendikalara dair olanından sosyal düzenlemelere dek, eski " kriz öncesi " dünyanın sorunları ve çözümlerine odaklanmış.
Kriz geçip işler açıldığında karşımıza çıkacak olan, sürdürülebilir kalkınmanın gerekleri olacak. Sanayi yapısı değişmedikçe, tarım daha fazla kazandırmadıkça, hizmetler daha fazla katma değer yaratmadıkça, 5 Nisanlar bitmez, 3 yıllık programlar sonuçlanmaz. Bunları yapmak da zaten ekonomide nadas programı uygulamaktır. Krizi fırsata çevirmek, yalnızca böylesi bir nadas programıyla mümkün olabilir.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın