kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
12 Nisan 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Gir Kanıma vampirlerin vahşetiyle romantizmini bir arada taşıyor.

İtibar tazeleyen 'dehşet'

YEŞİM TABAK
10.04.2009
2000'li yıllar korku türü açısından pek verimli geçmedi. The Hills Have Eyes, Teksas Elektrikli Testere Katliamı gibi cüretkar 70'ler filmlerine özenen, fakat ruhsuzluktan kırılan Amerikan filmleri, onlara benzemek isteyen birkaç Fransız, hık deyip birbirinin burnundan düşen Güney Kore ve Japon hayalet öyküleri derken, ağız tadıyla bir 'dehşet yaşayamadık'. Onca filmi sadece kopan kol/bacak görmek için izlemek istediğimizi düşünen yapımcıların marifeti. Kol kopsun, kafa kopsun; ama hangi çerçevede, nasıl bir metne hizmet etmek için koptuğu önemli. İşin kan revan kısmında uç noktalara gitmek ve bunu yeni yapımların neredeyse hiçbirinin cesaret edemediği kirli bir estetikle sunmak, bir zamanlar tavır olarak bir değer taşımış. Şimdi ise ucuz pornodan öte bir anlamı yok.
Taze bir kışkırtıcılık biçimi, siyaset ya da duygu içermeyen bir korku sinemasının da, kimseye hayrı yok.
Bu anlamda 2000'lere teessüflerimi sunduktan sonra, esas konuya geleyim: İstanbul Film Festivali'nde gösterilen ve türün klasik dehşet unsurlarını kendine göre yorumlama yaratıcılığını sergileyen Gir Kanıma ile Pontypool.
Kanada yapımı Pontypool'un görünürde bir eğlence vaat ettiğini söylesem, yalan. Gelgelelim, yeni bir zombi çeşidiyle tanışmak, başlı başına bir eğlence sayılır. Bugüne kadar zombilerin Afrikalı büyücülerce diriltilen ölüler olduğuna rastladık; radyoaktif serpintinin eseri olduklarını gördük; Pontypool'da ise konuşulan dil üzerinden yayılan bir virüsün kurbanları olarak karşımıza çıkıyorlar. Bazı kelimeleri virüs taşıyan ve böylece tamamen 'yanlış algılama'ya dayalı bir zombileşme yaratan dil, İngilizce. Filmde yerel bir radyo istasyonunun çalışanları, önce aynı kelimeyi tekrar etmeye başlayan, kendini ifade edemediği veya anlamı yitirdiği için giderek can çekişen, tek çare olarak da durumunu başkalarına bulaştırmaya niyetlenen zombiler güruhuna karşı hayatta kalmaya ve hastalığı tedavi etmeye çabalıyorlar.
Mekân olarak radyo istasyonunun dışına nadiren çıkan, zombileri nadiren gösteren bu basit hikâye, kelimelerin anlamlarıyla ilişkisinden globalizme ve iki dilli Kanada'nın 'ayrılıkçı' gruplarına kadar uzanıyor.
Pontypool'un aksine, vampirli aşk filmi Gir Kanıma/Let the Right One In'in, sözcüklerin dünyasıyla pek az alakası var. Görece az miktarda diyalog, gizemini yavaşça çözen bir kurgu ve durağan bir görselliğin, 'kırk yılın başında bir', seyirciye kurdeşen döktürmek için değil, doğal bir zarafet içinde sunulduğunu görmek güzel.
Vampirizmin vahşetiyle romantizmini bir arada taşıyabilen bir hikâyeye rastlamak da öyle. Gir Kanıma, adını aldığı Morrissey şarkısındaki gibi, 'ısırılacak doğru eş'i bulmakla ilgili (Evet, Türkçe adı da şenlikli bir Harun Kolçak şarkısı ama bunu şimdilik unutalım). Diyeceğim o ki, dehşet sineması festivalde itibar tazelemiş bulunuyor.