kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
10 Nisan 2009, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ENGİN ARDIÇ

Çapın bu kadar

Fatih Terim, İspanya'ya üst üste iki kere yenilince, eleştirilere bozulup "utanılacak bir şey yapmadık" demiş...
Öğrencilerine "demagoji" kelimesinin anlamını öğretmek isteyecek hocalar, hiç duraksamadan bu örneği gösterebilirler çocuklara.
Terim bunu hep yapıyor. İşler sarpa sarınca hemen "sorumlusu benim" de diyor ama istifa etmek hiç aklına gelmiyor.
Bu, tarihimizde gelmiş geçmiş en büyük demagoji üstadı olan Süleyman Demirel'in "verdimse ben verdim" mantığıdır.
Elbette utanılacak bir şey yapmadın. Kimse seni bununla suçlamıyor ki...
Kimse size, "İspanya'dan rüşvet aldılar, maçı sattılar, sahaya içkili çıktılar, soyunma odasında esrar çektiler, topu patlattılar, hakemi dövdüler, Casillas'a pandik attılar, Torres'in donunu indirdiler" demiyor ki! (Utanılacak şeyleri İsviçre maçında yapmıştınız, o hakkınızı kullandınız, geçti gitti...)
Yalnızca başarılı olamadınız, o kadar.
Bu da doğaldır. İspanya'yı yenemezsiniz, Brezilya'yı yenemeyeceğiniz gibi.
Dişine göre olan rakipleri geçeceksin, İspanya'nın peşine takılıp, onun ardından ikinci olup şampiyonaya katılacaksın, senden beklenen bu.
Orada da şansın yardım eder, karşına peş peşe Japonya, Çin, Güney Kore gibi "dandik" takımlar çıkarsa dereceye girersin. Mesele bundan ibarettir. Sonra Türkiye'ye dönünce sanki İngiltere'yi, Almanya'yı, Arjantin'i elemiş gibi şişinirsin, bu da doğaldır, o günlerin coşkusuyla kimse sorgulamaz.
Kimse senden dünya şampiyonu olmanı da beklemiyor, Avrupa şampiyonu olmanı da...
Çünkü çapın yetmez. "Dereceye girmek" başarıdır. Onu da tehlikeye atarsan, izin ver de biz de azıcık bozuk çalalım yahu... Biz sana İspanya'ya yenildiğin için değil, asıl kıytırık Estonya'yla başa çıkamadığın için kızıyoruz.
Ama "bir Türk dünyaya bedeldir" gibi yaklaşımlarla önce kendi kendini dolduruşa getirirsen, sonra uğrayacağın hüsran da gereksiz yere artar.
Yoksa sen "lumpen tuzağı" reklamların etkisinde mi kalıyorsun?
"Dünya yeni bir futbol türüyle tanıştı, Türko-Futbol" ... Falan...
Onlar, gecekondu çocuklarına meyan kökü şırası, cep telefonu, gofret falan satıp para kazanmak için bulunmuş palavralar yahu!... Yok öyle Türko-Futbol diye bir şey...
Orta büyüklükte bir galaksinin orta büyüklükte bir yıldızının çevresinde dönen orta büyüklükte bir gezegenin orta büyüklükte bir ülkesinde oynanan orta düzeyde bir futbol var ortada, hepsi bu...
Haaa, bak, bu maçları 2009 yılında değil de 1569 yılında oynasaydınız o zaman size gerçekten kızardık, "Osmanlı'nın yüzünü İspanyol keferesine karşı kara çıkardınız" diye! Belki kelleleriniz de giderdi. O zaman dünyada iki büyük devlet vardı, biri biz, biri de İspanya... Fakat kozumuzu sporda değil, deniz savaşlarında paylaşıyorduk. (1571'de İspanya'ya gene yenildik, üzme kendini.)
Üzme kendini... Senin faşistlerin, sinemaya hiç dönüp bakmadıkları gibi futbola da General Franco'nun verdiği önemi vermemişler, yaptığı yatırımı yapmamışlar vakt-i zamanında, bu senin suçun değil...
Keşke şu Köy Enstitüleri'nden hep kötü yazar çıkacağına iki de iyi futbolcu çıksaymış yahu!


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın