kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
29 Mart 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Magazin Sağlık Televizyon Yazarlar Kültür Sanat
 
24 Saat
24 Saat

Aynı kıza aşık olduk sonra da küstük

27.03.2009
Erol Evgin Yeni Aktüel dergisi için eski dostu Arda Uskan'la bir araya geldi, sorularını yanıtladı. Sanatçı samimi itiraflarda bulunurken eski günleri de hatırladı: Hülya'ydı değil mi onun adı? Aynı kıza aşık olduk, sonra küstük seninle, çocukluk işte..
Türk pop müziğinin unutulmaz ismi Erol Evgin, 15 yaşında başladığı müzik yolculuğunu Yeni Aktüel dergisinden eski dostu Arda Uskan'a anlattı. Uskan ve Evgin, ilk gençlik yıllarına dönerek, birlikte kurdukları 'Sarı Süveterliler' müzik grubu, aralarında yaşanan kız kavgaları, Melih Kibar ve Çiğdem Talu dönemi, 'Hisseli Harikalar Kumpanyası' yılları üzerine nostaljik bir sohbet yaptı.

* Grubumuzun ismini hatırlıyor musun?
Vallahi hatırlamıyorum.

* 'Sarı Süveterliler' idi! Sarı süveterle tarz yapmıştık.
Tarz tamam da, Moda Deniz Kulübü'nden para almadığımızı, cebimizden para verip davul kiraladığımızı hatırlıyorsundur...

TİYATRODA BABA İSİMLER
* Bizi oraya nasıl çıkardılar hâlâ aklım almıyor. Kaç yaşındaydık?
15-16 yaşında ya var ya yoktuk. Sonra sen 'Vahşi Kediler'e geçtin. Ben de 'Yarasalar'a... Bizim 'süveterler'in dağılma sebebi o muydu bilmiyorum ama, salına salına Moda sokaklarında yürürken hayranlıkla izlediğimiz bir kız vardı. Sarışındı. Yanılmıyorsam adı Hülya idi.

* Hülya isimli o kız mı girmişti aramıza?
Yaa... Aynı kıza âşık olduk değil mi? Ben çok naif, çok romantiktim. Sen çok çapkındın. Ben âşıktım kıza. Sonra küstük seninle. Çocukluk!

* Mimarlık okudun...
Ben sadece şarkı söylemek istiyordum ama babam mutlaka bir altın bilezik peşindeydi, mimarlık okudum. Sonra şarkılar beni ısrarla çağırmaya başladı, ayrıldım üniversiteden. Birinci sınıf gazinolara terfi ettim. Maksim'de çalıştım.

* Sonra müzikaller dönemi...
Egemen Bostancı, Şan Tiyatrosu'nda sahneye koyacağı 'Hisseli Harikalar Kumpanyası'nı teklif edince yeni dönem başladı. Haldun Dormen yazmış, Çiğdem ve Melih müzikleri yapıyor, Türk Tiyatrosu'nun en baba isimleriyleyim.

* O müzikalde müthiş anıların vardır...
3 Mart 1980'di. Ve Türkiye'de ilk kez telsiz yaka mikrofonlarını kullanacağız. Oyun başladı. Bir ara kulise girdim, Adile Abla'yı (Naşit) gördüm. Morali bozuk. "Adoş neyin var?" dedim. "Hemoroitim var, şişti" derken, kuliste bir hemoroit muhabbeti başladı. Erol Günaydın, "Benimki turşu suyu içince azıyor, dışa doğru kabarıyor" derken sahne müdürü koşarak geldi, adam haykırıyor: "Kapatın mikrofonları, salonda millet sizin kıçınızı dinliyor!"

* Ve sonra sahneleri bıraktın.
Evet Şan Tiyatrosu yandı, Egemen rahmetli oldu. 1986 yılında eşimle mimari bürosunu açtık.

* Eşin Emel Hanımla da bir kader birliği var aranızda...
Öyle... Bir gün Sezen Aksu'ya "Bu kadar güzel şarkıları nasıl yapıyorsun?" diye sordum. "Senin anlaman çok zor" dedi. "Çünkü 40 yıldır aynı kadınlasın" dedi.