kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
29 Mart 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
EMRE AKÖZ

Türkleri mest eden Soğuk Savaş yalanı

Propaganda amaçlı yalan haber üreticileri, kâh bilgileri yetmediği için, kâh 'halk anlamaz' tembelliğiyle, hatalar yapmış ve yakayı ele vermişlerdir.
'The Caucasus' ( Kafkaslar ) adlı derginin, 1951'de uydurduğu Atatürk-MacArthur görüşmesi, buna güzel bir örnektir.
Derginin iddiasına göre Atatürk, Türkiye'yi ziyaret etmekte olan ABD Genelkurmay Başkanı Douglas MacArthur'a özetle şöyle demiş:
"1940 ile 1946 arasında Almanya büyük bir savaş çıkartacak... Ancak ABD'nin müdahalesiyle yenilecek... Öte yandan, medeniyeti, hatta beşeriyeti tehdit eden bir güç olan Bolşevikler, Avrupa'nın bir kısmını işgal edecek..."
Tarihçi ve siyaset bilimci Cemil Koçak, 27 Eylül 1932 tarihli o konuşmayla ilgili Türk Dışişleri Bakanlığı'nın resmi raporunu, Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi'nde bulup yayınladı.
Dergi tam anlamıyla uydurmuş!
Adamlar Soğuk Savaş mantığıyla 'hikâye' yazmış. (Masa başında ürettikleri o kadar belli ki "Atatürk ve MacArthur 1931'de görüştü" demişler.)
Çünkü olay tam tersi:
İki devlet adamı, ekonomik sorunlardan söz ediyor. Sohbette Sovyetler'in adı dahi geçmiyor. Ayrıca Atatürk 10 yıl zarfında bir büyük savaş beklemediğini ama yine de tedbirli olunması gerektiğini söylüyor.
Ama hakikat kimin umurunda!
Dergi o yalanı yayınlar yayınlamaz, Cumhuriyet gazetesi 8 Kasım 1951'de bundan alıntı yapıyor.
Böylece ABD'de üretilen bir yalan, Türkiye'de inanılan bir efsaneye dönüşüyor. (Hâlâ internette döndürüp duranlar var.)
Atatürk'ün öyle konuşmadığını apaçık biliyoruz. Peki ama o lafları söylemesi mümkün müydü?
Yani Sovyetler Birliği'ni ' uygarlığı, hatta insanlığı tehdit eden bir güç' olarak nitelemesi, dönemin şartları içinde makul bir ifade olur muydu?
Hayır olmazdı! Çünkü Türkiye ile Sovyetler Birliği'nin arası o sıralar çok iyiydi.
Para ve silah vererek Kurtuluş Savaşı'na destek olan Sovyetler'le sıcak ilişkiler, daha sonra da devam etmişti. (O kadar ki 1928'de açılan Taksim Cumhuriyet Anıtı'nda iki Sovyet generali yer alıyordu. Hâlâ oradalar, gidip görün.)
Gelelim 1932 yılına.
Selim İlkin'in "Birinci Sanayi Planı'nın Hazırlanışında Sovyet Uzmanların Rolü" adlı makalesini okuyun:
Başbakan İsmet İnönü, 25 Nisan ile 10 Mayıs (1932) arasında, büyük bir heyetle Sovyetler Birliği'ni ziyaret ediyor.
Ekonomik krize karşı, Sovyetler'in devletçilik ve merkezi planlama uygulamalarını yerinde inceliyor.
Gezi sırasında Sovyetler'den, Türkiye'ye 20 yılda malla ödemek şartıyla, 16 milyon lira karşılığı kredi alınıyor.
Devamı var: Ağustos 1932'de, bu kez de Sovyet uzmanlar, Türkiye'ye geliyor. İki ay boyunca ülkeyi baştan başa dolaşarak, kurulacak fabrikaları belirliyorlar. Hatta mahalli yöneticiler, "belki burada da bir fabrika kurulur" umuduyla Sovyet uzmanları davul zurna ile karşılıyor.
1932 yılının gerçekleri işte böyle.
Şimdi soralım: Çok avantajlı krediler alınıp, uzmanlarından yararlanılırken, Atatürk'ün kalkıp da, "Sovyetler Birliği medeniyeti, hatta beşeriyeti tehdit eden bir güçtür" demesi mümkün müydü? Yok artık!
Not: "Selim İlkin de kimmiş, ben tanımıyorsam önemsizdir" diyenler çıkarsa, onu da anlatırız.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın