kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
24 Mart 2009, Salı
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Tedavi kimlere uygulanmalı?

AA
Giriş Saati : 24.03.2009 11:25
Güncelleme : 24.03.2009 23:22
Yeni Haber
İşte tüp bebek tedavisinin kimlere, ne zaman uygulanması gerektiği ve tedavinin genetik kusurları.....
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Tıraş, tüp bebek yönteminin, kadının tüplerinin kapalı olması, yumurtlama bozuklukları, endometriyozis gibi durumlarda, rahim içi aşılama ile sonuç alınamayan hastalarda, azo spermi olan kişilerde ve genetik hastalıkların tespiti halinde uygulanması gerektiğini bildirdi.

Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği 2. Başkanlığı görevini de yürüten Tıraş, tüp bebek tedavisinin, kısırlık sorunu yaşayan çiftlerin çocuk sahibi olmasına yardımcı olan yöntemlerden biri olduğunu söyledi.

Tıraş, ''Tüp bebek tedavisi bazı hastalar için başvurulacak ilk ve tek yöntemdir. Doğum kontrol yöntemleri uygulanmadan 1 yıl içinde çocuk sahibi olunamaması halinde mutlaka hekime başvurulmalı ve hekimin yönlendirmesiyle karar verilmeli'' uyarısında bulundu.

Tıraş, tüp bebek yönteminin, kadının tüplerinin kapalı olması, yumurtlama bozuklukları, endometriyozis gibi durumlarda, rahim içi aşılama ile sonuç alınamayan hastalarda, azo spermi olan kişilerde, açıklanamayan kısırlık tanısında ve genetik hastalıkların tespiti halinde uygulanması gerektiğini bildirdi.

''BEL SOĞUKLUĞU, TÜPLERİN TIKANMASINA YOL AÇABİLİR''

Kadından her ay atılan yumurtanın, tüplerin içine gittiğini, ilişki sonrasından spermin rahim içini geçerek tüpün içine ilerlediğini ve yumurta ile spermin burada birleşerek embriyoyu oluşturduğunu anlatan Tıraş, ''Embriyo da 3-4 gün sonra rahme giderek gebeliği başlatır. Yapılan her türlü yanlış cerrahi müdahale tüplerin tıkanmasına neden olabilir. Mesela yumurtalık kisti, çikolata kisti, bağırsak tıkanıklığı, çocukluk çağında geçirilen apandisit ameliyatları uygun şekilde yapılmamışsa tüplerin tıkanmasına neden olabiliyor'' diye konuştu.

''Özellikle bel soğukluğu, klamidya gibi cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların ve dış gebeliğin de tüplerin tıkanmasında rol oynayabildiğini'' dile getiren Tıraş, ''Türkiye için önemli bir diğer sebep de tüberküloz. İşte herhangi bir nedenle kadında tüplerin tıkalı olması veya doğuştan hiç olmaması tüp bebek uygulaması gerektirir'' dedi. Tıraş, kadında bir rahim, iki tüp, iki tane de yumurtalık bulunduğunu ve 28-30 günde bir adet gördüklerini anlatarak, şunları kaydetti:

''Kadınların üreme fonksiyonunu yerine getirebilmesi için her ay adetin 14. günü bir yumurta yapması gerekiyor. Kadınlarda yumurtlama olmamasının dört önemli nedeni var. En sık rastlanan yumurtlama bozukluğu sebebi polikistik over sendromu'dur.

Santral sinir sistemine ait sorunlar, yumurtalıkların erken iflas etmesi (erken menopoz) ve prolaktin hormon yüksekliği yumurtlama bozukluğuna yol açan diğer faktörlerdir. Ayrıca aşırı şişmanlık, stres gibi birçok neden de yumurtlama bozukluğuna neden olabiliyor. Saydığımız sorunlar başka yöntemlerle, yumurtlama ilaçlarıyla tedavi edilebilir ama bunlardan netice alınamazsa tüp bebek uygulanması yapılır.''

Halk arasında ''çikolata kisti'' diye bilinen endometriyozis sorunu halinde tüp bebek uygulamasının yapıldığını belirten Tıraş, ''Rahmin iç tabakasının rahim dışında bulunma hali olan endometriyozis bazen yumurtalıklar veya rahimin arka yüzünde olabilir. Kistler, tüp, yumurtalık, rahim ve bağırsaklara tamamen yapışık halde bulunabilir. Bu da döllenmeyi engelleyici bir faktör. Endometriyozis cerrahi yöntemlerle tedavi edilebiliyor. Ameliyattan sonra bir yıl içinde yüksek oranda gebelik elde ediliyor. Ancak gebelik elde edilemeyen olgularda devreye tüp bebek tedavisi giriyor'' dedi.

''SPERM ORANININ AZ OLMASI TÜP BEBEK NEDENİ''

Tıraş, üç-dört başarısız aşılama denemesi sonrasında tüp bebek uygulamasına geçilebileceğini ifade ederek, sperm sayı, hareket veya normal sperm oranın düşük olması durumunda da yöntemin uygulanmasını önerdiklerini söyledi.

Normalde sperm sayısının bir mililitrede 20 milyon olması gerektiğini ve gebeliğin gerçekleşmesi için sperm sayısı kadar hareketinin de çok önemli olduğunu belirten Tıraş, şunları söyledi:

''Sağlıklı gebelik için 20 milyon spermin 10 milyonunun hareketli olması lazım. Eğer toplam hareketli sperm sayısı 5 milyonun altındaysa, erkeklerde dölleme bozuklukları ortaya çıkar. İşte bu guruptaki erkekler de tüp bebek tedavisinden yararlanmalıdır.

Menide spermin hiç olmaması anlamına gelen ''Azo spermi'' durumunda da tüp bebek yöntemi uygulanabilir. Bu hastalarının testislerinde hareketli sperm aranır ve bu spermlerle mikroenjeksiyon yapılır.''

Açıklanamayan kısırlık tanısı konan erkekte ve kadında görünüşte her şeyin normal olduğunu anlatan Tıraş, ''Yani erkeğin sperm sayısı ve hareketleri sağlıklı, kadının da tüpleri açık, yumurtlamasında sorun yoktur. Açıklanamayan kısırlıklarda yumurtlama, aşılama tedavileri denenir. Ama üç yıl içinde başarı sağlanamıyorsa tüp bebek uygulamasına geçilir'' dedi.

Prof. Dr. Bülent Tıraş, bir tür kan hastalığı olan hemofili, kas erimesi, erkekte ''Y'' kromozomunun bozuk olması gibi genetik hastalıkların da tüp bebek uygulamasını gerektirdiğini söyledi.

TÜP BEBEKTE GENETİK KUSUR

Tüp bebeklerde genetik kusur veya hastalık riskinin binde 1.3 civarında olduğu, bunun da alkol veya sigara alan anne adaylarının bebeklerinde meydana gelebilecek anomali riskinin altında bulunduğu bildirildi.

Ufuk Üniversitesi Tıbbi Genetik Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Volkan Baltacı, İngiltere hükümetinin Fertilizasyon ve Embriyoloji Kurumu (HFEA) tarafından tüp bebeklerin kalp kapakçığından, yarık dudak ve damağa, bağırsak hastalıklarından sindirim sistemi anomalilerine kadar çeşitli hastalıkların görülme sıklığına ilişkin çalışmasını yorumladı.

Normal yollarla dünyaya gelen bebeklerde, bu tür büyük doğumsal defektlerin görülme sıklığının birkaç binde 1 olduğunu belirten Prof. Dr. Volkan Baltacı, yüzde 30 artıştan söz edilen tüp bebekte bu artışın, binde 1'lik bir riskin binde 1.3 oranına çıkması anlamına geldiğini söyledi.

Prof. Dr. Baltacı, tüp bebek işlemi sırasında genetik anlamda hücrelerin doğal yolla geçirmesi gereken bazı evrelerin atlanmasının (genomik imprinting) söz konusu olduğunu, bunun da büyük doğumsal defektlerin normal doğumlara göre sıklığında bir miktar artışa yol açabildiğini, ancak bu risklerin, göze alınabilecek kadar düşük olduğunu kaydetti.

Hamileliği sırasında sigara içen bir kadının, bebeğinde meydana gelebilecek anomali veya enfeksiyonlara yatkınlığın, alkol kullanımındaysa organ bozuklukları sıklığının kanıtlanmış riskler olduğunu bildiren Prof. Dr. Baltacı, toksik ajanlar ve katkılı beslenmenin yol açabileceği potansiyel hastalıkların, tüp bebek işleminden kaynaklanan risklere göre sayısal olarak çok düşük olduğunu ifade etti.

İSPATLANMIŞ HASTALIKLAR

Prof. Dr. Volkan Baltacı, tüp bebek uygulamasında ispatlanmış risklerde artışın, kız ve erkeklerin cinsiyet kromozomlarındaki eksikliklere ilişkin hastalıklarda görüldüğünü belirtti.

Bunların, kız bebeklerin anne karnında gelişimi sırasında cinsiyet kromozomunun tamamen veya eksikliğiyle ortaya çıkan turner ile erkeklerde kısırlık sorunu yaratan klinefelter sendromları olduğunu ifade eden Prof. Dr. Baltacı, bu artışın mantığının, embriyonun seçilmiş ve kısırlık sorunu olan anne ve babadan oluşmasından kaynaklandığını bildirdi.

Prof. Dr. Baltacı, bunun dışında bildirilen bozuklukların henüz ispatlanmadığını, insanları bu konuda ürkütmenin yanlış olduğunu söyledi.