kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
22 Mart 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Günaydın  
YÜKSEL AYTUĞ

Aysun'un sözlerine kulak verin

Aysun Kayacı, sıradışı esprileri ve sevimli potları bir yana, televizyon ekranlarının en iyi konuşmacılarından biri. 'Haydi Gel Bizimle Ol'da her ne kadar kendini yeterince ifade etme şansı bulamasa da son hafta söyledikleriyle, halının altına süpürülen pislikleri herkesin gözünün içine soktu... Aysun, babasının programlara çıkartılıp, 'kışkırtılmasından' yana dertliydi. O ana dek kimse kendini Aysun'un yerine koymamıştı. Babayı stüdyoya getir, sütten çıkmış ak kaşık gibi göster, içine bolca dram ve gözyaşı efekti kat ve 'Şöhrete ulaşan manken kızın bir köşeye savurduğu acılı baba' ambalajıyla servis edip, reytingleri süpür... Peki ya üçüncü şahıslar? O adamın yıllarca acı çektiği karısı, kızları, o konuşurken neler hisseder? Bunu düşünen var mı? Yok... İşte bu nedenledir ki, Aysun Kayacı'nın 10 yıldır içinde tuttuklarını canlı yayında ilk kez açığa vururken söylediği şu sözleri çok önemli buldum: "Peki neden bu medya saçma sapan, uydurulmuş hikayeler anlatan bir adamı, bu kadar önemsiyor? Bunu niye bu kadar çok malzeme yapıyorlar, kışkırtıyorlar? Bir kere anlattığı hikayelerin hiç birisi doğru değil. Ben her altı ayda bir, Seda Sayan'da orada burada, sabah programlarında unutmaya çalıştığım, sesine bile tahammül edemediğim, bana çok kötü şeyler hatırlatan bu adamı dinliyorum. Gerçekten çok kötü şeyler yaşadım, çok kötü şeyler..." Evet, kim bilir neler yaşamıştı 12-13 yaşındayken... Hangimiz bu acının dozunu bilebiliriz ki? Üstüne sünger çekilmeye çalışılan, hafızalardan kazınmaya uğraşılan kötü anıları bir genç kadına her 6 ayda bir yeniden yaşatmaya hangimizin, ne hakkı var? Ve ne gariptir ki, ailelerin acılarını, dramlarını izlemeye 'pek gönüllü' bir televizyon izleyicimiz var. Kim bilir belki de millet kendi yarasını, kor demirle dağlamaktan başka çare bulamıyor. Tıpkı durmuş etin kokusunu bastırmak için yemeğe karabiberi basar gibi... İşte bu zaafı değerlendirmek için gözyaşını reytinge dönüştüren 'ekran simyacıları' türedi. Ne kadar acı, o kadar reyting... Peki ya o dramların gerçek muhatabı olan üçüncü şahısların her izleyişte katlanan acılarını düşünen var mı? Aysun doğru söyledi. Hem de çok doğru... Sen sakın utanma Aysun. Amerika'ya filan kaçmaya da kalkışma... Utanacaksa, ekran simyacıları utansın...


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın