kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
21 Mart 2009, Cumartesi
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

'Açlık, bir insanın filmi'

ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR
21.03.2009
Açlık grevinde ölen IRA üyesi Bobby Sands üzerine çektiği ilk filmi Açlık'la uluslararası alanda tanınan yönetmen Steve McQueen, dün Türkiye'de de vizyona giren filmini SABAH'a anlattı..
Bu hafta yalnızca beş salonda vizyona giren Açlık (Hunger) adlı ilk sinema filmiyle geçen yıl Cannes'da Altın Kamera kazandıktan sonra baştacı edilen sanatçı ve yönetmen Steve McQueen, SABAH'a verdiği özel röportajda konuşurken, "Bir hapishane filmi yapmadım," diyor. Bu yılki Venedik Bienali'nde İngiltere'yi temsil edecek olan sanatçı ve yönetmen, "28 yıl önceki bu olayın benzerleri hâlâ yaşanıyor maalesef," diyerek, bugün için en önemli şeyin 'tanıklık' olduğunun altını çiziyor.

İktidarlar böyle hikâyeleri sevmez: "Malum, Bobby Sands ve arkadaşlarınn direnişi gibi önemli tarihi çalkantıların üstü bir şekilde hep kapatılmak istenmiştir. İktidarlar sevmez böyle öykülerin anlatılmasını. Açlık grevi yaptıkları dönemde 12 yaşındaydım. Haberlerde 'şu kadar gündür grevdeler' gibi sadece rakamlar vardı. Ama içime işlemişti bir şekilde."

Bobby de aç kalarak sesini duyurmak istiyordu: "Yıllar içinde bir şekilde sizinle kalan bir anı elbette. İnsanların neden kendi iradeleriyle aç kalmayı seçtiklerini anlamamıştım. Sonra Godard'ın 'Sands gibileri çok önemlidir çünkü çocuksu insanlardır' sözlerinden çok etkilendim, ne demek istediğini anlamadım. Büyüklerin kurallarıyla yaşayan bir çocuğun elindeki tek direniş biçiminin 'yemek yememek' olduğunu anladığımda, ne demek istediğini çözdüm sanırım. Bobby de aç kalarak sesini duyurmak istiyordu. Ben bir hapishane filmi yapmak istemedim. İnsanı, Bobby ve arkadaşlarının öyküsünü anlatmak istedim. Bu tutku beni sinemacı olarak yönlendirdi."

Zorbalık ve adaletsizlik korku getirir: "İnsanlar filmi görünce şok oluyorlar. Nasıl yani? Bu bizim tarihimiz değil mi? Mahkûmlar kadar zorbalığa zorlanan İngiliz gardiyanlar da kurban elbette. Sistem bizi zorladığına göre, meseleye uzak kalmak mümkün değil. Zorbalık ve adaletsizlik korku getirir."

Kaybedecek başka ne var?: "Dünyanın her yerinde bu tür olaylar yaşandı ve yaşanıyor malesef. Ben bir insanlık hali anlatmak istedim. O da nedir, bedeninden başka silahı olmayan bir insanın zorbalığa karşı direnmesidir. Bu da bizi başka bir yere götürüyor. Bu noktada beden özgürleşiyor. Çünkü en azından kontrolü sizin elinizde. Kaybedecek başka neyiniz var ki! Hapishanede ruhunuz ve bedeniniz hapsoluyor, aşağılanıyor zaten. Bu durumda direnişinizi kendi vücudunuzun kontrolünü ele alarak yapabiliyorsunuz. Filmde IRA mahkûmlarının siyasi suçlu olarak kabul edilmesini reddeden İngiliz hükümetinin inadı dışında politik detaya yer vermememin nedeni, benim insana ait bir öykü anlatmak, mümkünse acı çeken bedenin içine girebilmek ve bu iradenin ardındaki aklı yansıtabilmekti."

Tanıklığımız önemlidir: "Kendini aç bırakmak şuursuz bir şey gibi görünebilir. Veya değerlerin kaybolduğu, ruhun üç kuruşa satıldığı bir âlemde, belki bu bir şövalyelik gibi bile görünebilir. Özgürlüğünü talep ederken başkaları adına da bunu istemeyi bilen bir figür. İnanmadığı şeylere uyum göstererek yaşamayı reddediyor. Ama aslında inançlı. Varlığı ve itirazının ufak da olsa bir fark yaratacağını biliyor. Bize düşen, hâlâ günümüzde süren sayısız Bobby Sands vakasına karşı duyarsız kalmamak."