kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
21 Mart 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Gece kulübü işine yıllarca ara veren ve tüm Asya'yı gezen Koray, eski She Bar müdavimlerinin ısrarıyla cuma akşamları Beyoğlu'ndaki Moreish'te DJ'lik yapıyor.

Türkiye'de kulüp patronu olmak çok zor iş

BURCU ALDİNÇ
20.03.2009
Sex on the beach'leri Limonata makinesinde yaptı, barda Mozart çalmaktan kaçınmadı. 90'lı yıllarda gece hayatına damgasını vuran She Bar'ın patronu ve DJ'i Tarık Koray'la She Bar efsanesini ve şimdiki 'sözde' eğlence anlayışını konuştuk.....
90'lı yıllarda gece hayatına hiç kuşkusuz She Bar damgasını vurmuştu. Ali Kırca'dan Savaş Ay'a, Ayşegül Aldinç'ten Tarkan'a kadar herkes eğlenmek için She'ye gidiyordu.
Çünkü bu mekân, Türkiye'de birçok ilke imza atmayı başarmıştı.
Hangi barda müzik bir anda kesilip barkavizyonda Son Mohikan filminin final sahnesi gösteriliyordu? Ya da hangi gece kulübü sex on the beach içkisini limonata makinelerinde hazırlıyordu ki? Boğaziçi Üniversitesi'nde işletme okuduktan sonra reklamcılıkla uğraşan Tarık Koray, her şeyden vazgeçip müziği çok sevdiği için önce Kuşadası'nda açmıştı bu barı. Amacı ortak zevklerini paylaştığı arkadaşlarıyla hoş vakit geçirmekti. Ama bar o kadar popüler oldu ki, öğrencisi de, sanatçısı da, işadamı da burayı konuşmaya başladı.
Bu ilgi karşısında Koray, ikinci şubesini İstanbul'da açtı. 500 kişi içeride eğlenirken, bir o kadarı da kapıda içeri girmek için beklemekten kaçınmıyordu. Ama Koray'ın en büyük korkusu, bu denli dikkat çekmekti.
Korktuğu da başına geldi. 1997'de bir televizyon kanalının izinsiz içeri girip çekim yapmasından sonra barmen Oğuz Atak öldürüldü ve bar o günden sonra bir daha açılmadı. Ardından İstanbul'a küsüp uzaklara giden Tarık Koray ise manevi hayatın peşinden gitti. İstanbul'a geri dönen Koray, uzun bir aradan sonra DJ'lik yapmaya başladı. Artık her cuma gecesi Beyoğlu'ndaki Moreish'te, arkadaşı Tolga Can ile birlikte She Geceleri düzenliyor. Yaptığı yeniliklerle bir döneme damgasını vuran Koray'la She efsanesini ve şimdiki eğlence anlayışını konuştuk.

- Boğaziçi Ünivesitesi'nde İşletme okudunuz ardından reklamcılıkla uğraştınız. Ama 1990'da her şeyi bırakıp Kuşadası'nda She Bar'ı açtınız. Buna nasıl karar verdiniz?
- Amerika'da insanlar şehir dışında, bahçeli evlerde yaşıyorlar. Biz ise İstanbul'da apartmanlara tıkılıyoruz.
Ben o zamanlar Cen Ajans'ta reklamcılıkla uğraşıyordum. Her gün işe gidip gelmem toplam üç saatimi alıyordu. Kuşadası'nın dışında da yazlık bir evimiz vardı. İleride müdür de olsam İstanbul'da mutlu olamayacaktım. Ben de Kuşadası'na yerleştim. Müzik sevgim de bana bar açtırdı.

- O zamanlar İstanbul'dan, İzmir'den herkes kalkıp Kuşadası'na She'ye geliyordu. Neydi She'yi bu kadar popüler yapan?
- Öyle şeyler vardı ki! Mesela bir anda Mozart çalardık. Son Mohikan filmini projeksiyonda gösterirdik.
Müzik dururdu ve projeksiyonda final sahnesi oynardı, sonra da filmin o etkileyici müziğini koyardık. Herkesin tüyleri diken diken olurdu. Kaliteli müzik yapardık. Bize gelenler kendini kasıntı hissetmezdi. Bugünkü gibi koy kâr marjını, sat içkini mantığı yoktu.
Eller havaya tabir edilen müzikleri ise asla çalmazdık.

- Bugünkü kulüpleri nasıl buluyorsunuz?
- Sahte buluyorum. Bir natürel eğlence vardır, bir de 'Ben bu gece eğlenmeliyim,' diye dışarı çıkanlar. Bizde şişe açma, şarkı isteme olayları yoktu. Sonuçta bizde de kız tavlama, piyasa yapma olayları oluyordu. Bu gayet doğal, dışarı çıkıyor ve sosyalleşiyorsun. Ama bir mekânın amacı bu olursa, o zaman çaldığınız müziğin önemi kalmaz, dejenerasyon başlar.

- Siz birçok ilke de imza attınız...
- Evet örneğin Türkiye'de sex on the beach'i şişelerde masaya sunmaya başlayan ilk mekân bizdik.
Bu rahmetli Oğuz'un (Atak) fikriydi. O kadar fazla sipariş geliyordu ki limonata makinelerinde yapmaya başladık.

- Kimler gelirdi o dönemler She'ye?
- Sezen Aksu, Cem Yılmaz, Tarkan, Kenan Doğulu, Ali Kırca, Mustafa Altıoklar, Okan Bayülgen... Saymakla bitmez, herkes bize gelirdi. Hatta Tarkan bir gün New York'tan duymuş bizi.
Demişler ki ona: "İstanbul'da bir bar Son Mohikan'ı gösteriyor." 'Görmem lazım,' demiş. Çok hoşuma giden bir olay da, gelmeden önce, 'Sakın içeri girdiğimde beni çalmayın,' diye rica etmesi olmuştur.
Haberin fotoğrafları