kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
21 Mart 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Geniş bir bahçe içindeki Biz Bize Balık'ın salonunda da bolca yer verilen çiçekler ortama doğal bir hava kazandırıyor.

Üst kat balık alt kat et lokantası

DENİZ ERBİL
27.02.2009
Küçükyalı sahilindeki Biz Bize Balık lokantasının 'levrek pirzolası' balık meraklılarına lezzetli bir keşif duygusu yaşatıyor. Et yemek isteyenler ise alt kata uğrayabilir..
İstanbul'da birçok İstanbul var; daha doğrusu görkemli ülkemizin temsil edildiği dev kentin insan profilleri pek az ülkede rastlayabileceğiniz kadar birbirinden farklı...
Trakya'nın ortalarına doğru son hızla yayılırken modern binalarla, alışveriş merkezleriyle donatılsa, karşı yakada ise Kocaeli ile çoktan buluşup kaynaşsa da kentin yeme içme merkezleri hemen hiç değişmiyor. İşin ilginç yanı bu merkezlerin müşteri profilleri de birbirlerinden farklı.
İstanbul gastronomisinin sosyolojik tablosunu çıkarmaya niyetli değilim. Ama doğrusunu isterseniz, bir üniversitemizde sosyoloji bölümü öğrencilerine bu tür bir ödev verilse, çok ilginç ayrıntılarla karşılaşabileceğimizi düşünüyorum. Ben sadece Anadolu yakasında sekiz, bilemediniz 10 yıl içinde Bostancı ile Maltepe arasındaki sahil yolu boyunca açılan, çoğunluğunu balık restoranlarının oluşturduğu mekânların müşteri profilini yakından gözledim. Burada pek az İstanbul semtinde rastlayabileceğiniz, artık çok küçük bir azınlık haline gelen 'aydın burjuva' denen kesim çoğunluktadır. İstanbul'un aydın burjuvası içkiyi adam gibi içer.
Erkek erkeğe yemek yedikleri de olur ama ender; sofraları erkekli kadınlıdır. Bu müşteri kesimi yemek kültürünü iyi bilir. Bir önemli özellikleri de fiyat-kalite dengesine çok dikkat etmeleridir.
Burada Rumeli yakasının fahiş fiyatlı, kötü yemekler çıkaran bazı lokantaları ayakta kalamaz. Çapari ile başlayan bu Bostancı sahil yolu restoranları zinciri bugün sayılamayacak kadar çoğaldı.
Bunlar arasında iki yıldır faaliyet gösterdiği halde adını bile duymadığım Biz Bize Balık'ta yemek yeme olanağı buldum.
Burası Küçükyalı'nın ikinci trafik ışıklarında, soldaki yolun girişinde... Zaten geniş bir çimenlik alanın ortasındaki restoranı, simgesi minyatür deniz feneri sayesinde gözden kaçırmak olanaksız. Biz Bize Balık, iki katlı bir binada yer alıyor. Alt kat et lokantası olarak düzenlenmiş ve rastlantı eseri biz gittiğimiz gün açılmış. Her iki restoranın mutfakları ayrıymış, etlere balık kokusu sinmesi olasılığı yokmuş. Biz balık lokantasına dönelim; üst kata çıktığınızda ferah, iyi döşenmiş bir mekâna giriyorsunuz.
Üç taraf camlı, altta sahil yolu, karşıda adaların silûeti görülüyor. Çok büyük, içi aydınlatılmış bir akvaryum ve içindeki rengârenk iri balıklar dikkatinizi çekiyor.
Arka tarafta geniş bir bar tezgâhı mekânı süslüyor. Gerek açık renk modern kumaş perdeler, gerekse tavandaki kumaş yolluklar salondaki sesi emiyor, yansımayı azaltıyor.
Masaların yanında boyları yüksek olmayan çiçekler ortamın estetiğini daha da artırıyor.
Biz gittiğimizde bir klasik piyanoda iyi bir piyanist Batı müziği ve alaturka eserleri rahatsız etmeyen bir tonda çalıyordu. Pazar ve perşembe dışında her akşam canlı müzik varmış. Sofraya oturur oturmaz ortaya sarımsaklı tereyağıyla çok kaliteli bir hıyar turşusu getirildi; yine ikram olarak bir tür ekmek dolması dilimi. Baget ekmeğin içi lezzetli balık kokoreç harcı ile doldurulup iyice soğutuluyor, dilimlenip ızgarada pişirilip sıcak servis ediliyor. Nefis bir buluş. Bu arada şarabımızı seçtik. Burada Doluca ve Kavaklıdere'nin ürünleri bulunduruluyor.
Derken soğuk mezeler gelmeye başladı.
Patlıcan salatası eşine az rastlanabilecek düzeydeydi. Evet, kömür ızgarasında közlenmesi ona lezzet katmıştı ama şefin sırrı olan bir püf noktası daha vardı, çözemedim. Levrek marin gayet iyi, ahtapot salatası yumuşacıktı. Yine lokum gibi yumuşak, siyah kısımları çıkartılmış kalın dilim lakerdanın tek küçük kusuru biraz tuzlu oluşuydu. Çıtır çıtır kızarmış, içinde hiç koku yapmayan deniz ürünlerinin de bulunduğu içli köfte, Ege restoranlarının birçoğu ile boy ölçüşebilecek düzeyde iyi pişmiş, bütün olarak kızartılan kalın etli, iri kalamar tava ve arasına defne yaprağı, domates, yeşil biber parçaları da konarak yapılan Fener balığı şiş ile ara sıcaklar tamamlandı. Kimimiz kalkan ızgara, kimimiz levrek pirzola yedik. Levrek pirzola burada ilk kez tattığım bir spesiyaliteydi.
Levreğin sırt filetoları derilerinden birbirine yapıştırılıyor, ızgarada pişirilip servis ediliyor.
Çok orijinal ve başarılıydı. Kızarmış dondurma ve okkalı Türk kahvesiyle akşamı noktaladık. Biz Bize Balık'ı yeni keşfettim.
Ne var ki bu son gidişim olmayacak. Ancak tekrar burada balık yemeden önce, alt katındaki et lokantasını da denemek istiyorum. Kimbilir, belki bir gün orayı da sizlere tanıtırım.
Haberin fotoğrafları