kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
20 Mart 2009, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Cuma Sabah  
KAYA GENÇ
SİNEFİL

Steve McQueen hani oyuncuydu?

* Bu adam o adam mı?: Bugün gösterime giren Açlık filminin yönetmeninin adı Steve McQueen. Ama sinema tarihinin en ünlü oyuncularından Steve McQueen'le hiçbir alakaları yok. Aslında çok neşeli bir insan olduğunu, yarattığı sanat eserlerinin neden böyle karanlık olduğu konusundaysa hiçbir fikri olmadığını söyleyen yönetmen McQueen 40 yaşında, Londralı, aslen ressam olan bir sanatçı.
1999'da İngiltere'nin en büyük sanat ödüllerinden Turner Prize'ı bir film enstalasyonuyla kazanan adamımız, sinema âlemindeki üç Steve McQueen'den biri. 1966 yılında Oscar adayı olan, 1980'de henüz 50 yaşındayken kanserden ölen, Papillon'dan (Kelebek) The Cincinnati Kid'e pek çok ilginç filmin 'cool' adamı ilk Steve'i zaten biliyorsunuzdur (son filminin adı Hunter). Bir de kostümcü Steve McQueen varmış ama o başka bir hikâye...

* Sonbahar-Açlık dostluğu: Açlık filmiyle Özcan Alper'in Sonbahar'ı arasındaki ruhani benzerliği seyrettiğinizde göreceksiniz. Biri hep hapishanede geçse (Açlık) diğeri ihiç geçmese de (Sonbahar), ikisinin de karakterleri aynı tutsaklığı paylaşıyorlar. Kendilerini İsa gibi bir fikre adayan ve bu fikir için ölen kahramanları izlerken insan büyüleniyor. Alper de McQueen'in filmini seyrederken büyülenmiş olmalı ki hemen yapımcısıyla birlikte Açlık'ın Türkiye gösterim hakkını satın almış.

* Üniforma istemediler: 1981'de İrlanda'da yaşanan ve Açlık'ın hikâyesini anlattığı, Bobby Sands'ın önderlik ettiği açlık grevinde politik mahkûmların İngiltere'den beş adet talebi vardı... Üniforma giymek istemiyorlardı. Haftada bir mektup gönderme ve yakınlarıyla görüşme hakkı istiyorlardı. Hapishanede çalışmak istemiyorlardı. Diğer mahkûmlarla ortak çalışmalarda bulunmak istiyorlardı. Grev yüzünden hapis cezalarına eklenen yılların silinmesini istiyorlardı. Bu olay ve Bobby Sands hakkında bundan önce üç film yapılmıştı: Some Mother's Son, H3 ve The Silence of the Skylark.

* Klip yönetmeninin filmi: Mahşerin Dört Atlısı ilk olarak İtalya'da gösterime girdi, Almanya'da bir festivalde gösterildi, ABD'de sınırlı sayıda salonda izlendi ve biz bu hafta filmin gösterildiği dünyadaki dördüncü ülke oluyoruz. Madonna, U2, Metallica, Smashing Pumpkins gibi önemli müzisyenlerin kliplerine imza atan yönetmen Jonas Akerlund bu filmde başrolü 1980'lerin sonuyla 1990'ların ilk yarısının en popüler oyuncularından Dennis Quaid'e vermiş.

* Closer'daki ikili döndü: Sahtekârlar bugünden itibaren bütün dünyada gösterime giriyor. New York, Roma, Bahama Adaları gibi ilginç mekânlarda çekilmiş olan Sahtekârlar'ın başrollerinde daha önce Closer'da müthiş bir ekran kimyası tutturan Julia Roberts ve Clive Owen var.

* Güreşçiyi ğlattılar: Haftanın en iyi değilse de en ilginç filmi ise Şampiyon olsa gerek. Darren 'Pi' Aronofsky'nin son filmi iki dalda Oscar adayı oldu, Mickey Rourke'a BAFTA ve Altın Küre ödüllerinde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'nü getirdi. 35 günde çekilen Şampiyon'dan film için şarkı yapan Bruce Springsteen'in de başroldeki Mickey Rourke'un da para almadığı söyleniyor. Bir Amerikan güreşi dövüşçüsünün hayatını olağanüstü bir yoğunlukla anlatan filmi seyreden Roddy Piper isimli ünlü Amerikalı güreşçi gördüklerinden o kadar etkilenmiş ki, gittiği sinemada herkesi şaşkına çevirerek hüngür hüngür ağlamaya başlamış. Peki Darren Aronofsky? Onun ağlamasına hiç gerek yok çünkü gelecek yıl gösterime girecek olan, 2010'lu yılların ilk büyük bombasıyla, RoboCop'la uğraşıyor bugünlerde.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın