kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
15 Mart 2009, Pazar
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

AB için 20 yıl daha var

14.03.2009
Fransız Le Figaro gazetesine İstanbul'daki evinde röportaj veren piyanist Fazıl Say, kendisi için 'Müthiş Türk' ifadesinin kullanıldığı yazıda mesaj verdi: "Avrupa Birliği için en az 20 yıl daha beklememiz gerekecek." Ajandası 2012'ye dek dolu olan usta müzisyenin ilk senfonisi İstanbul ise 2010'da ilk defa seslendirilecek..
Fransız Le Figaro gazetesi, Fazıl Say'ın İstanbul'daki evine misafir oldu. Gazetenin 10 Mart günlü sayısında Nicolas D'Estienne D'Ovres imzasıyla basılan yazıda Say ile ilgili olarak, "Say'ın her konseri insanoğlunun piyano ile neler yapabileceğinin görülmesi için eşsiz bir tecrübe,'' yorumu yapıldı. D'Orves, 'Fazıl Say, Müthiş Türk' başlıklı yazısında, sanatçının Haremde Binbir Gece adlı yeni çalışmasının telaşını yaşadığı sırada Fransa'da bir resital verdiğini belirtti.

Makalesinde Say'ın yılda 130 konser verdiğini ve ajandasının 2012'ye dek dolu olduğunu anlatan D'Orves, 'çok meşgul bir sanatçı' olarak tanımladığı Say'ı İstanbul'daki evinde 'yakaladıkları' için şanslı olduklarını ifade etti. D'Orves, yazısında Say'ın evi ve çalışmalarıyla ilgili izlenimlerini şöyle aktardı: "Say, bize bahçe kapısını açarken çatallı bir sesle İngilizce olarak, 'kusura bakmayın' diyor, 'Münih'ten geliyorum da uçakta nezle olmuşum'... Bu piyano ustasının yaşadığı yer pek hoş bir ev, ufak tefek heykelcikler, süslemelerle dolu. Çağdaş sanat eserleri, CD ve DVD duvarları, Beethoven ve Einstein'ın büstleri, iki piyano, leopar desenli kanepeler, nota defterleri, Hermann Hesse'in kitapları, Leonard Cohen'in şiirleri, Mireille Mathieu'ya ait bir CD, çimlere açılan camlı bir kapı, iki köpek ve beş kedi... Giriş pek sıcak.

İşte, Türkiye'de olduğu sayılı günlerde yaşadığı yer böyle bir yer. Sanatçı, hatta burada özel konserler de düzenliyor. 'Salonum yüz kişiye dek alabiliyor' diye açıklıyor. Tabii sayısız pasta çeşitleri, çilekli turtalar ve İstanbul'a has lezzetlerin eşliğinde... Say, Osmanlı misafirperverliği ile gurur duyuyor.''

NE YAPACAĞI BELLİ OLMAZ!
Şu sıralar İstanbul adını verdiği ilk senfonisini 2010'a yetiştiren Fazıl Say'ın, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) girmesi fikrinin ateşli savunucularından olduğunun belirtildiği yazıda, "Ancak AB'ye girmek için bir 20 yıl daha beklememiz gerekecek", sözlerine de yer verilmiş. "8 yaşındaki kızının odasını büyük bir keyifle gezdiren 39 yaşındaki bu 'koca çocuk' karşısında, Tokyo'da, Berlin'de, Paris'te, Cape Town'da, Londra'da ve Salzburg'da salonları hınca hınç dolduranın da o olduğunu unutuyoruz adeta," deniliyor.

Aynı yazıda "Say'ın her konseri bir insanoğlunun piyano ile neler yapabileceğinin görülmesi için eşsiz bir tecrübe adeta. Ne yapacağı kestirilemiyor," denirken, şu bilgiler de aktarılıyor: "Say, sanat yaşamının başlangıcından beri doğu ve batı sentezinin sınırlarında bir besteci olma özelliğine sahip. 'Aklımda hep Boğaziçi var,' diyen Say,'İlhamımın kaynağı Avrupa ile Asya arasındaki köprü. Yaptığım müziğin sınıflandırılması mümkün değil.

Müziğim, Türkiye'nin etkilendiği tüm akımlardan besleniyor,' diye konuşuyor."