kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
13 Mart 2009, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Esas oğlan Türkiye

George Friedman'ın safsatalarına şiddetle karşı çıkmak gerektiği bir gerçek ama onun ötesine geçerek bakıp, Türkiye'nin son dönemlerde dış politikada ve uluslararası arenada kazandığı yeni konumu iyi fark etmek ve ondan yararlanmak gerek. Bu çeşitli nedenlere bağlı olarak ele geçmiş bir altın fırsattır ve yabana atılması, harcanması çok yazık olacaktır.
Böyle bir durumu hazırlayan iki önemli neden var. Birincisi dünyanın Bush sonrasında Obama ile başlayan bir yeni döneme girmesi; iki, Türkiye'nin bütünüyle jeopolitik konumundan kaynaklanan avantajlarının bu aşamada özellikle Amerika için çok önemli bir kilit olması.

Yeni dönem, yeni politika
Obama sonrası dönem özellikle Ortadoğu'da daha insancıl bir politikanın uygulamaya koyulması anlamına geldiği gibi ABD'nin bu bölgede enerji konusunda yeni açılımlara hazırlanmasını da bir potansiyel olarak içinde barındırıyor. Hemen şunu belirteyim ki, ABD dünyanın neresiyle ekonomik bir nedenden ötürü ilgilenmişse oraya ilkin demokrasi konusunda eleştiriler yöneltmiştir. Bu durum Türkiye için de aynen böyle olmuştur. 1946'da savaş sonrası dönem için yayını kurarken ABD önemini fark ettiği Türkiye'ye önce demokrasi "ihraç" etmiş, sonra diğer siyasal yaklaşımlarda bulunmuştur.
Bundan sonra aynı şeyin Ortadoğu'daki diğer devletler ve hatta Rusya için geçerli olabileceği öne sürülebilir. Ortadoğu hanedanlıklarının demokrasiye geçmesini istemek, beklemek yakın dönem için bir hayal değildir. İşte o hazırlık içinde Türkiye iki önemli özelliği nedeniyle gündemdedir.

Müslüman, demokrat, Batılı
Türkiye hem Müslüman bir ülkedir hem de demokrat . Gene bu nedenledir ki, Hillary Clinton son ziyaretinde Türkiye için "ılımlı İslam" demeyeceklerini belirtmiştir. Bu Türkiye'nin yakın dönemde Müslüman kimliğini çok daha demokratik ve Batılı bir anlayış içinde kullanacağı, Amerika'nın da İslam'ı bir politika unsuru olarak büsbütün kenara iteceği anlamına gelir.
Obama'nın ziyareti de bu minval üzere düzenlenmiş bir ziyarettir. Türkiye radikal veya ılımlı İslam'dan uzaklaşarak ama Müslümanlığı bir kültüreltoplumsal varlık şeklinde içinde yaşatarak ve Batılıdemokratik bir ülke sıfatıyla herhalde ABD'nin yakın dönemde çok önemli, çok ciddi bir müttefiki olacaktır.
Bu perspektif Türkiye'nin bugün uluslararası politikada istediği her şeyi elde etmesi anlamına geliyor. PKK sorununu aşmış, Davos sonrası tartışmaları kendi lehine çevirmiş, İsrail'i geriletmiş ve kendi çizgisine çekmiş, haklılığını kabul ettirmiş, Clinton'ın gelmesini sağlamış ve Obama'nın ziyaretini beklemeye başlamıştır Türkiye.
Böyle bir tablonun önemini görmemek olanaksız. Fakat böyle bir tablonun yakın dönemde Türkiye'nin iç politikasını da yakından etkileyeceği bir o kadar gerçek. Bu etkileşim içinde en önemli unsur Türkiye'nin anlamsız Osmanlıcılık naraları atmaması ve dış politikasını, çevresinde meydana gelen değişimi ve dönüşümü daha derinlikli bir kültür perspektifiyle kavramasıdır.
Gerisini tarih halleder!


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın