kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
11 Mart 2009, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Yerel seçimi genel seçim gibi değerlendirmek kime yarar?

Önümüzdeki 29 Mart yerel seçimleri kampanyasını bir genel seçim kampanyası havasında sürdürmek kime ne kazandıracak, kestirmek kolay değil. İl ve ilçe belediye başkanlıklarının sayıları açısından da, genel oy dağılımı bakımından da AK Parti'nin önde geleceği şimdiden görülebiliyor.
Ayrıca yerel seçimlerin sonucu ne olursa olsun, AK Parti iktidarının bundan sonraki ilk genel seçime kadar devam edeceği de kesin.
Olağanüstü bir gelişme olmazsa erken bir genel seçimin gündeme gelmesi de söz konusu değil. Ayrıca erken genel seçime ancak TBMM'deki AK Parti çoğunluğu karar verirse gidilebilir.
Bu yerel seçim kampanyasını bir genel seçim kampanyası havasına sokmanın, ana muhalefet CHP'ye bir şey kazandırmayacağını görmek mümkündür.
Neticede CHP Genel Başkanı Deniz Baykal bile, kendi partisinin hangi oy oranında başarıyı yakalamış olacağını yorumlamaktan kaçınıyor. Buna karşı Baykal, "AK Parti yüzde 52'nin altına düşerse başarısız olur" benzeri siyasi spekülasyonlarla topu karşı taraf kalesine göndermeye çalışıyor. Sonuçları bir genel seçim sonucu gibi değerlendirilecek yerel seçimden CHP'nin büyük beklentisi olmadığı ortada.

Güvenoyu tazeleme mi?
Sonuç ne olursa olsun iktidarı zaten devam edecek olan AK Parti'nin ise, bu yerel seçimi bir "Güvenoyu tazeleme" vesilesi biçiminde değerlendirmeye ihtiyacı gerçekten var mıydı?
Buna karşı Türk ekonomisini de derinden etkilemeye başlamış olan global krize karşı köklü önlemler almak yerine, bu dönemi "seçim ekonomisi"ne kurban etmek, AK Parti iktidarının geleceğini tehlikeye atmakla eşanlamlı değil mi?
Bu konuda da değişik kesimlerin farklı görüşler seslendirdiğini duymaktayız.
Düşüncelerine güvendiğimiz bazı uzmanlara göre, aslında krizle gelen durgunluğa ve işsizliğe karşı kullanılacak ilaçlardan biri de "Seçim ekonomisi" olabilir.
Gelişmiş ülkeler piyasalara kamu fonları aktararak krizi aşmaya çalışırken, neticede Türkiye de aynı yöntemi seçim ekonomisi modeli içinde uygulamakta.
Bu uzmanlara göre Türkiye'de hükümetin elinde zaten krize karşı sürülecek çok fazla araç yok. Bu dönemde Türkiye'nin dış ödemeler çarkını döndürebilmesinin ötesinde fazla bir beklentiye girmek doğru olmaz.
Bunun ötesinde Türk bankaları zaten sağlam yapıdalar. Dolar değer kazansa bile bu sadece dolarla borçlu olanları etkiler.

Deniz Gökçe'nin bakışı
Deniz Gökçe de dün Akşam'daki köşesinde şöyle yazmamış mıydı?
"Türkiye yapısal bir gözlükle bakılırsa, şu anda 1994 ve 2001 türü döviz sıkıntısı yaşamıyor. Merkez Bankası 70 milyar dolar civarında döviz sahibi. Banka sistemi de 50 milyar dolar civarında döviz üstünde oturuyor. Bu nedenle Türkiye 1994 ve 2001'deki gibi net döviz yokluğu, yani dövize dayalı çöküş yaşayacak durumda değil. Türkiye ne bütçe açığında ne de borç servisinde 1994 veya 2001 gibi bir durumda da değil. Türkiye, Kanada ile beraber dünyada bankası batma durumunda olmayan nadir ülkelerden biri."
Tabii seçim ekonomisi dolayısıyla, Türkiye'nin IMF ile anlaşma yapmayı ertelediğini, iktidarın gerçeklerle yüzleşmeyi yerel seçim sonrasına ertelediğini söyleyenler de var.

Osman Ulagay'ın bakışı
Mesela Osman Ulagay dün Milliyet'te şöyle yazmıştı:
"Ekonomideki çöküşe seyirci kalarak dünyasında ciddi güven kaybına uğrayan AKP hükümetinin ve Sayın Başbakan'ın tek hedefi yerel seçimde iyi bir sonuç alarak iktidarını sağlamlaştırmak. İlden ile koşarken 'Ben seçimi garantiye alayım, ekonomiyi sonra hallederim' diye düşünüyor herhalde Sayın Başbakan. Bütün hesap, ekonomideki çöküşün algılanmasında bir gecikme olacağı ve ekonomi çökerken AKP'nin sandıkta tavan yapacağı varsayımına dayanıyor. Bu varsayım tutar ve AKP seçimde tavan yaparsa Türkiye ekonomisinin çöküş süreci daha da hızlanabilir."
Bütün bu farklı yorumların ışığında, siyasetin yerel seçim sonrasında ekonomi merkezli olarak daha da ısınacağını söyleyebiliriz.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın