kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
10 Mart 2009, Salı
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Sen Müslüman, ben feminist…/Sadi TEKELİOĞLU

Giriş Saati : 10.03.2009 12:22
Güncelleme : 10.03.2009 23:00
Yeni Haber
KOPENHAG- Hepimiz cüzdanımızda çok sayıda kimlik kartı bulundururuz. Bu kartlardan bazıları adımızı soyadımızı, ulusal kimliğimizi, bağlı bulunduğumuz dini belirtir, bazıları da mesleğimizi, üyesi olduğumuz siyasi partiyi, deteklediğimiz takımı belirtir.

"Kimsiniz" diye sorulduğu zaman cüzdandan ilk çekip çıkarılan kart da kişiden kişiye değişir. Kimisi adını öne çıkarır, kimisi dinini, kimisi desteklediği siyasi partiyi, kimisi de mesleği ile kendini tanımlar.

Danimarka'da Hz. Muhammed karikatürleri yayınlandıktan sonra her yerde din tartışılmaya başladı ve Danimarka'da yaşayan Müslüman göçmenler kimlikleri sorulduğu zaman ceplerine davranmaya fırsat kalmadan hemen dini kimlikleri ile damgalanıp ona göre muameleye tabi tutulmaya başladılar. Danimarkalılar İslam dinini merak ediyorlar, bu yüzden de karşılarına esmer biri çıktı mı ne yapıp edip konuyu din tartışmasına getiriveriyorlar.

Komşum bana sorduğu zaman benim sıralama veya önceliğim şöyle; isim, ulusal kimlik, meslek, din ve ardından tutulan takımdır. Benim sıralamam böyle olduğu için Danimarkalılarla din tartışırken bazen iletişim sorunu yaşadım diyebilirim.

Danimarkalı, esmer biriyle karşılaşınca o kişi otomatik olarak Müslüman kabul edildiği için birden bire dünya Müslümanlarının temsilcisi olarak Danimarkalı kişinin karşısında buluveriyor kendini. Sorun da burada başlıyor. Dünya Müslümanlarını temsil eden esmer göçmen, karşısında onunla tartışan kişinin hangi düşünce sistemine, hangi kimlik özelliklerine göre argüman ürettiğini farketmeden din tartışıyor ve genellikle de bu tartışmaların sonunda, karşılıklı önyargıların pekiştirilmesinin dışında bir şey elde edilmiyor.

Yani Ortadoğulu veya Asyalı bir göçmen İslam dinini Danimarkalılara anlatırken veya kendisine sorulan sorulara cevap verirken, aslında bir feministle, bir Neo Nazi eğilimli ile, bir Liberalle, bir muhafazkarla, bir komünistle (Evet, onlardan hala var, Danimarka'da) tartışıyor.Yani Danimarka'daki Müslüman, karşısında kendi dini Hıristiyanlık hakkında bilgi sahibi olan kişi ile neredeyse hiç karşılaşmıyor.

Böyle olunca da esmer göçmen Müslüman kardeşimiz "Das Kapital" veya "Mein Kampf" kaynaklı argümanlara karşı Kur'an'dan cevap vermeye çalışıyor. Feminist ideoloji karşısında İslam'da kadının yerini anlatmaya çalışıyor.

"Ne var bunda" diyebilirsiniz. Bence de gayet normal, ancak Müslüman'ı tartışmalarına kurban seçen Danimarkalılar bunu Müslüman kişinin söylediklerini merak ettikleri için yapmıyorlar, sadece kendilerinin İslam dini ve göçmenler hakkında neler düşündüklerini dile getirmek için yapıyorlar.

Özellikle Danimarkalıdaki bilgisizlik ve önyargı korku ile de karştığı için artık Müslümanlar ağızlarıyla kuş tutsalar ilginç, bilgilendirici bir şey söylemiş sayılmıyorlar.

Ben de, artık benimle din tartışmak isteyen Danimarkalı karşıma çıkarsa, "Karşımda hangi kimlikle bulunuyorsun ve kendi dinini biliyor musun" sorusuyla mevzuya girmeye başladım. Rahat da ettim. Tartışmalar azaldı ve yapılanlar da daha verimli olmaya başladı.