kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
9 Mart 2009, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ÜLKÜ TAMER

Biraz da "dereden tepeden"

Lafa gelince, bizim kadar geleneklerine bağlı toplum bulamazsınız. Ama gelenekleri silip süpürmede, yerleşmiş birtakım güzellikleri yok etmede de üstümüze yok.
Çoğumuz, geleneklerine bağlı bir ulus olduğumuzu sanıyoruz. Acaba gerçekten öyle mi? Hangi geleneği sürdürüyoruz? Toplumsal herhangi bir töreni mi? Gündelik yaşamımızda belirli bir ayrıntıyı mı? Topluluklar ya da bireyler arasında bir ilişki biçimini mi? Bırakın yüzyılları, sadece üç kuşak bile aynı aile işini sürdüren kaç kuruluş var?
Geçmişe çakılıp kalmayacağız elbette. Ama bazı değerlere, ancak geçmişin güzelliklerini koruyarak, onlardan yararlanarak ulaşabiliriz. Biz ne yapıyoruz? Bakımsızlıktan dökülen iki yapıyla üç çeşmeyi koruma altına alarak eski değerlerimize sahip çıktığımızı sanıyoruz. İnsan beynini koruma altına almayı hiç düşünmüyoruz.
Ya da gerektiğinden fazla koruma altına alıyoruz.
Sanatta da öyle. En eski sanat dalımızda, edebiyatta, geçmişten kimleri biliyoruz? Bırakın sıradan okuru, bugün şiir yazanlarımızın çoğu Fuzuli'yi, Baki'yi, Karacaoğlan'ı, Pir Sultan Abdal'ı ders kitaplarından tanıdığı kadarıyla yetiniyor. Summani'nin adını duymayanlarımız var.
O kadar derinlere dalmaktansa, birbirimizden etkilenmek yetip de artıyor bile.
Elbette ayrıcalıklardan söz etmiyorum. Edebiyatımızı da zaten onlar ayakta tutuyorlar. Ama günümüzde geçerli kural bozulmuyor. "Her şeyin doğum tarihi benim doğum tarihimdir" kuralı.
"Her şey benimle başlar" kuralı.
Dönüp denize bakacağımıza, sulara yelken açacağımıza kumlar üstünde birbirimizle güreş tutuyoruz.
Bu hafta tek konudan değil, "dereden tepeden" söz açacağım.
Bir listeye bakalım. Hafta içinde ilgimi çekti. 20. yüzyılda ABD'de kitapları en çok satan yazarların listesi.
Roman-Öykü dalında "yılın en çok satan kitabı" listesine göz atarsak, bu açıdan en başarılı yazarın Winston Churchill olduğunu görüyoruz. Churchill, 1901-1913 arasında beş ayrı kitapla tepeye kurulmuş.
Onu dörder kitapla James A. Michener ile Stephen King izliyor. Listeye üç kere giren yazar yok. İkişer kere yer alan yazarlar ise Booth Tarkington, Zane Grey, Sinclair Lewis, Lloyd C. Douglas, Tom Clancy ...
Pearl S. Buck, Harvey Allen ve Margaret Mitchell birer kitapla, sırasıyla "Sarı Esirler" (The Good Earth), "Anthony Adverse" ve "Rüzgar Gibi Geçti" yle (Gone with the Wind) listede üst üste ikişer yıl tepede yer almışlar.
"Peki, ya çağdaş Amerikan edebiyatının önemli sanatçıları?" diyeceksiniz. O yazarlardan sadece John Steinbeck, 1939'da "Gazap Üzümleri" yle (The Grapes of Wrath) listede bir kere yer alabilmiş.
Ama şu var: Bir zamanlar listenin tepesine kurulan Owen Wister'ı, Mary Augusta Ward 'u, John Jeffery Farnol'u bugün kimse okumuyor, kimse hatırlamıyor. Listeye hiç girememiş bir Hemingway, bir Faulkner ise her yıl yeni baskılarla genç okurlar kazanıyor.
Yine hafta içinde kimi seçim konuşmalarını dinlerken Oscar Wilde'ın bir cümlesini sık sık hatırlamadan edemedim:
"Kaba gücü bir noktaya dek anlarım, ancak kaba mantığa katlanılamaz."
Fırsat bu fırsat... Bazı ünlülerin bir kenara not ettiğim, sanatla, edebiyatla ilgili sözlerinden örnekler vereyim:
Woody Allen: "Aydınlar Mafya gibidir; sadece kendilerinden olanları öldürürler."
Yine Woody Allen: "Ölümsüzlüğe yapıtlarımla ulaşmak istemiyorum, ölmeyerek ulaşmak istiyorum."
George Bernard Shaw: "Suikast, sansürün en biçimidir."
J.P. Donleavy : "Yazarlık, insanın en kötü anlarını paraya çevirmektir."
Robert Graves : "Şiirde nasıl para yoksa, parada da şiir yoktur."
Luis
Bunuel : "Sanatçının her toplumda sorumluluğu vardır. Etkisi elbette sınırlıdır, bir ressam, bir yazar dünyayı değiştiremez. Ama uyumsuzluğu diri tutabilir. Böylece, güçlüler, kendilerini herkesin desteklediğini ileri süremezler. Bu küçük ayrım çok önemlidir."
Christopher Hampton : "Bir yazara eleştirmenler konusunda ne düşündüğünü sormak, bir sokak fenerine köpekler konusunda ne düşündüğünü sormaya benzer."
Son olarak, Geoffrey Cotterell'in bir sözünü bize uyarlayayım: "Amerika'da sadece başarılı yazarlar önemlidir, Fransa'da bütün yazarlar önemlidir, İngiltere'de hiçbir yazar önemli değildir, Türkiye'de ise önce yazarın ne olduğunu anlatmanız gerek."


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın