kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
9 Mart 2009, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Ağız tadı lezzet dünyası

Aslında hiç haddim değil.
Koskoca liderlere siyasi tavsiye bana mı kalmış.
Benimkisi bir nevi vatandaşlık, insanlık icabı.
Yoksa en iyisini ve en irisini onlar bilir, en irisini.
Telefonda ağız tadıyla küfür edemeyecek miyiz diye soran
Baykal'ın bu özgürlükçü yanını hep sevdim.
Hakikaten, sosyal demokrat bir partinin üstünde durması gereken en önemli meselelerden biri, belki de en hayatisi telefonda ağız tadıyla küfür etmek olmalı.
Aslına bakarsanız, cumhuriyet budur, demokrasi budur, sosyal demokrasi budur, sosyal demokrasinin kökündeki sosyalizm budur. Muhalefet tamamen budur.
Ortalık yerde, darbe müteşebbislerinin "avukatı" olursunuz.
Telefonda da ağız tadıyla küfür edersiniz.
Bu kafidir.
Ağız tadı bir yana, hâlâ karnını doyuramayan çocukların ülkesinde...
Ağız tadıyla doğru dürüst eğitimden mahrum milyonların ülkesinde...
Ağız tadıyla ve hakkı, hukuku, özgürlükleri gözetilmek bir yana, köle gibi çalıştırılan yüz binlerin yurdunda...
Zaten, muhalefet namına yapılabilecek tek şey vardır:
Şöyle dolu dolu küfretmek.
Lakin, bunu zaten vatandaşın bir kısmı kendi inisiyatifiyle yapıyor olabilir.
Bunun için sizin "ana muhalefet" olmanız şart mıdır!
Ayrımcılık olmasın, objektif, tarafsız ve etik bir tutum alayım.
Tam Baykal'ın ağız tadıyla muhalifliğini sevmişken...
Başbakan'ın ona tadı damağında cevabını da sevdim.
Ve ülkemle gurur duydum.
Başbakan da, bir devlet adamı vakarı ve ağırlığıyla, muhalefeti terslemiyor, tam tersine yol ve yöntem gösteriyordu.
Olgun bir şekilde, dedi ki, "Mümkünse gece saat 12.00'den sonra ya da şifreli kanallarda konuş."
Şimdi burada "mümkünse" uvertüründeki zarafet, karşı tarafa bırakılan inisiyatif, dayatmadan uzaklık, kibarlık, ne bileyim muhafazakâr demokratlık filan bir yana...
Bakın nasıl bir çare sunuyor; hiç karşıtım, muhalifim demeden. Onca iş arasında.
Ayrıca, büyük iş olarak sadece İş Bankası yönetiminde olup büyük medya ile petrol işlerinde ortaklık yapmış "mirasyedi" bir partinin parasının az olacağını; kendi partisi, partilileri, destekçileri gibi epeydir on parmakta on marifet durumda bulunmayabileceğini düşünüyor...
Muhatabına, telefonun indirimli, belki de bedava olduğu saatleri tavsiye ediyor. Tabii sabit hattan ararsa. Ankesörlü başka. Cep zaten on masa bir arada kahve sohbeti gibi. Jitem, jötem, ötem, sobem herkesin kulağı orada. Çok yazıyor. Hat taşımaktan helak oluyor ahali.
İşte bu.
Muhalefet bu, iktidar bu, hoşgörü bu, espri bu, kardeşlik bu, demokratik seçimler bu.
Zaten memleketin durumu ile vatandaşın sizden iyi olmasın iyi hali de bu.
Ana muhalefetin büyük arzusu telefonda ağız tadıyla küfretmek olacak.
İktidarın bir icraatı da meydanda azıcık parazit yapan vatandaşı paylamak.
Şaka gibi ama, bunun toplamı asgari yüzde 70 filan oy yapacak.
Bu anlayışlı, derin, demokratik, ağız tadı dolu, lezzetli, leziz, nefis diyalog sürsün; toplam 80'i bile geçer valla.
Çünkü çoğumuzun dünyası zaten bu iki cihette.
Kim kime şey etti, diye.
Obama bence, tüm karartma gecelerimize rağmen, bizdeki bu çok renkli, alacalı bulacalı, hem zenci hem beyaz, ne zenci ne beyaz, hem ak hem kara, ne ak ne kara halin farkına vardı.
"Ziyaret"; onun farkındalığının eseri olduğu kadar, bize has "Garbi Şark'ın farkı" olmalı.
Burada gece 12.00'den sonra ağız tadıyla küfür bile edebilir.
Bush'a da, uçan kuşa da.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın