kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
7 Mart 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ERDAL ŞAFAK

Top ten

Bugün Ankara'da ağırlanacak olan ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, 10 yıl önceki ziyaretine göre hem Türkiye'yi, hem de Türkiye-ABD ilişkilerini çok değişmiş bulacak.
10 yıl önce eşi, dönemin ABD Başkanı Bill Clinton'la yaptığı ilk ziyarette Marmara depremi kurbanlarının yasını tutan bir Türkiye görmüştü. Bugün depremin yaralarını sarmış, dünyanın en güçlü 17'nci ekonomisi konumuna yükselmiş, dinamik, kendine güvenen bir Türkiye'yle karşılaşacak.
Buna karşılık Türkiye-ABD ilişkileri tam tersi bir seyir izledi, Başkan Clinton'ın 10 yıl önce TBMM'deki konuşmasında ilan ettiği "Stratejik ortaklık" düzeyinin çok ama çok gerisine düştü.
Kimse kendini aldatmasın; ne ABD o ünlü 1 Mart 2003 tezkeresinin şokunu atlatabildi; ne de Türkiye 4 Temmuz 2003'teki "Çuval olayı"nın öfkesini.
Ne ABD "Şer ülkeleri" ilan ettiği İran ve Suriye'ye Türkiye'nin açılımını anlayışla karşılayabildi; ne de Türkiye -biraz da bu politikalara misilleme olarak- ABD Kongresi'ne Ermeni soykırımı tasarısı sunulmasını.
Ne ABD, Osetya krizinde Türkiye'nin Montrö Sözleşmesi'ni kılı kırk yaran özenle uygulamasını sindirebildi; ne de Türkiye terörle mücadelesine ABD desteğinin zaman zaman gölgeli bölgelerde dolaşmasını.
8 yıllık Bush yönetiminin iki ülke ilişkilerini getirdiği noktayı tek cümleyle şöyle özetleyebiliriz: Türkiye, ABD karşıtlığında dünya rekoru kırdı. ABD için ise Türkiye sadece işbirliği yapılabilecek alanlarda danışılan bir müttefik görüldü.
Ama sorun da bu: İşbirliği yapılacak, yapılan veya yapılması gereken alanlar, sadece Türkiye ve ABD'nin, hatta sadece bölgenin değil, dünyanın sorunları: Afganistan, Irak, İran, Suriye, Filistinİsrail, Ortadoğu'da topyekûn barış, Kafkaslar, Karadeniz, Balkanlar, Orta Asya, savunma, enerji, küresel kriz, medeniyetler ittifakı, terör... Listeye son olarak bir de Sudan eklendi.
Kısacası, iki ülke de birbirine muhtaç. O nedenle tezkerenin, çuvalın, Ermeni tasarısının, Güneş Harekâtı'na müdahalenin ve son 8 yılda iki tarafa da buruk duygular yaşatan diğer yol kazalarının tüm tortularını temizleyip yeni döneme taze bir başlangıç yapmak zorundalar.

Hangi gezi ölçü olacak?
Bunun da yolu, Türkiye'nin yeni politikalarının şantiyelerini kurabilmesi için ABD Başkanı Barack Obama'ya makul bir süre tanıması ve yardımcı olmasından geçiyor. ABD'nin de "Yeni Türkiye"yi doğru okuyup gücünü teslim etmesinden.
Obama'nın Ortadoğu Özel Temsilcisi George Mitchell'in geçen ay Ankara ziyaretiyle altyapısının ilk taşlarının döşendiği ilişkilerdeki bu yeni ve gerçekçi yaklaşımın Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın gezisiyle biraz daha somutlaştırılacağını tahmin ediyoruz. Ve nihayet, Başkan Obama ile Başbakan Erdoğan'ın 2 Nisan'da Londra'daki G-20 zirvesinde bir araya gelmeleriyle, iki başkentin kadroları arasındaki tanışma randevuları tamamlanmış olacak.
Yeri gelmişken; Obama'nın bu zirveden yararlanıp Avrupa ülkelerine yapacağı dar kapsamlı gezinin programına Türkiye'yi almaması bazı çevrelerce Washington'un Ankara'ya verdiği önemin göstergesi olarak yorumlanıyor. Doğru değil. Çünkü bu gezinin programı nokta vuruş anlayışıyla hazırlandı: G-20 zirvesi nedeniyle İngiltere'yi ziyaret, NATO'nun kuruluşunun 60'ıncı yıldönümü nedeniyle kutlamaların yapılacağı Strasbourg (Fransa) ve Kehl'i (Almanya) ziyaret, AB Dönem Başkanı Çek Cumhuriyeti'nin başkenti Prag'ı ziyaret.
Bizce Obama'nın ilk esaslı Avrupa ziyareti ile ilk Ortadoğu turunu beklemek doğru olur. Başkan'ın Ankara'yı Avrupa gezisi durakları arasına koyması Türkiye'yi Avrupalı kadim müttefiklerinden biri olarak görmeye devam ettiği anlamına gelecek; Ortadoğu turuna katması ise, Filistin, Irak, Suriye, İran, Afganistan gibi sorunlarda birlikte çalışılacak bir iş ortağı olarak kabul ettiği yorumlarının kapısını ardına kadar açacak.
Türkiye'yi en önem verdiği 10 ülke arasına, yani "Top ten"ine aldığı söylenen Obama'nın ilk gerçek Avrupa gezisini doğrusu merakla bekliyoruz.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın