Kurumların, onları var eden toplumla bütünleşme adına yaptıkları projelerin tamamına "
sosyal sorumluluk " diyorlar.
Batı'dan tercüme bu kavram,
Küresel İlkeler Sözleşmesi gereği, en az finansal ve çevre raporlaması kadar da önemli.
Toplumun sosyal, çevresel ve ekonomik kaygılarına kurumların geliştirdiği bu refleks, kurumu var eden
topluma karşı etik ve sorumlu davranmasını tanımlıyor.
Sosyal sorumluluk ise tüm bireylerin ve yönetimlerin, içinde yaşadığı toplumun
hayat standardını yükseltmek ve
yaşam kalitesini artırmaya yönelik görevleri anlatıyor.
Şirketlerin kendi çalışanları ve onların aileleri, yerel halk ve bütün toplumla birlikte
sürdürülebilir bir dünya için vereceği destek, sosyal sorumluluğun belkemiğini oluşturuyor.
Aslında bizdeki
hayırseverliğin, daha sistematize edilmiş öyküsünden söz ediyoruz.
Madem bizlerin imrendiği ülkelerdeki dev şirketler böyle davranıyor, o halde
bizim neyimiz eksik diyebiliriz.
Nitekim böyle diyenlerimizin bir "
iş modası " yaklaşımıyla hızla alıp benimsediği kurumsal sosyal sorumluluk, pek çok alanda "
reklam iletişimi " aracı haline geliverdi.
Kardelenler, Ana Kız Okuldayız ve benzeri örnekleri özenle
ayrı tutuyorum.
Genelde olan biten, kurumsal sosyal sorumluluk adına
yapılan beyhude masraflar, maskaralıklar ve
afra tafradan ibaret.
Bireysel veya kurumsal anlamda toplumsal bir soruna odaklanmayan, belirli ve yönetilebilir bir süreci kapsamayan,
sürdürülemeyen, tüm kurum çalışanları ve yönetimi tarafından
benimsenmemiş, katılımı olmayan,
ölçülemeyen ve en önemlisi kalıcı değer ve
fayda üretmeyen uygulamaları Kurumsal Sosyal Sorumluluk kapsamı içinde saymıyoruz.
Oysa firma sahibi, neredeyse
oğlunun sünnet düğününü dahi bu kapsamda değerlendirebiliyor.
Veya marka değerini artırma kaygısıyla reklama yönelik yaptığı faaliyetleri, "
kurumsal sosyal sorumluluk " olarak karşımıza getirebiliyor.
Amacım, bu yolda gayreti olanların şevkini kırmak değil.
Fakat yapılanların da
ne kuruma ne sosyal alana ne de sorumluluğa dair olmadığı da aşikâr.
Sorum şudur:
Acaba bizim kurumlar ve firmalar, onları var eden topluma karşı "değer yaratan, içten ve işe yarayan" projelere odaklanamazlar mı? Kurum ve kuruluşların bütünüyle reklam ve tanıtım amacıyla, daha geniş kitlelere ulaşmak için bir etkinlik, organizasyon ya da bir kişiye kaynak aktarma yoluyla destek vermesi anlamında, sponsorluklarında
daha özenli davranamazlar mı?
Eğer içinde yaşadığımız toplumun sosyal, çevresel ve ekonomik sorunlarına ilgi ise şu kriz ortamındaki atmosfer ortada.
Mesela
işsizlik, kayıt dışı ve iş aramaktan umudunu kesenler dahil, 5 milyon rakamına koşuyor.
Mesela kurumsal sosyal sorumluluk adı altında "
reklama dönük " işler yapan anlı şanlı bazı firmalarımız, hiç değilse "
gereksiz tensikat " yapmayabilirdi.
Mesela Odalar Birliği;
1 milyon 300 bin üyeli bu devasa örgüt; kurumsal sosyal sorumluluk projesi olarak, zaten daha önce söz verdiği "
her işletme için ilave 1 istihdam " projesini hayata geçirebilirdi.
Mesela "
filan orkestrayı ülkeye getirdik " söylemiyle kurumsal sosyal sorumluluk yaptığını sanan bazı firmalarımız, en azından kendi yönetim binasının bulunduğu mahaldeki
yoksulluğa dair birkaç adım atabilirdi.
Fakat "
başkası bilmeyecek ise bu sorumluluğun ne değeri var " düşüncesinden yola çıkanlarımızın bu inceliği anlaması çok zor görünüyor.
Şu sıralar araştırma geliştirme alanında faaliyet gösteren yığınca küçük işletme var.
Üstelik "
geleceğimizi emanet ettiğimiz " gençlerin kurduğu firmalar bunlar.
Bir yandan yenilikçiliği ve buluşçuluğu överken öte yandan bu alanda tutunmaya çalışan gençleri yok saymak, bana göre çok büyük bir ahmaklıktır.
Kurumsal sosyal sorumluluk projesi arayışındaki
firmalar acaba neden böylesi gençlere ve enerjilere yönelik
açılımlar sağlamaz?
Bir projenin reklam değeri yoksa o proje sosyal sorumluluk gerektirmez mi? Güce ve medya tarafından onaylanmış başarıya tapan çoğu firmamızın bugün "sosyal sorumluluk" adı altında yaptıklarını,
kurumsal sosyal sorumsuzluk olarak algılamam, işte bundandır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 3 Mart 2009, Salı
Web adresi: http://www.sabah.com.tr/2009/03/03//oguz.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.