kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
3 Mart 2009, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
NAZLI ILICAK

Yandaş medya tartışması

Yandaş medya" lâfını muhalefet icat etti; bir kısım basın organı da, aynı paralelde yazınca, yafta üzerimize yapıştı kaldı. Tayyip Erdoğan da, iktidarın amansız düşmanı gibi görünen, CHP ağzıyla yazıp çizen, özellikle rejimin tehlikede olduğu kaygısını çeşitli vesilelerle gündeme taşıyan gazeteler için "muhalefetin yandaşı" tabirini kullandı.
Bütün bu tartışmalar biz gazeteciler açısından rencide edici bir durum ortaya çıkarıyor. Dikkat ederseniz, miting meydanlarında her iki lider de, medya üzerinden atışıyor.
Biri "yandaş medya" diyor, yerden yere vuruyor. Diğeri, "senin yandaş medyan" diye onu cevaplandırıyor.
Olan basının itibarına oluyor: "Yandaş" ... bir adım ötesi "yalaka" ve daha da ötesi "inandırıcılığını kaybeden" bir medya.
Aslında gazetecilerin denetim görevi ifa etmeleri sebebiyle, iktidara muhalefet etmeleri daha doğal. Maalesef Türkiye'de, siyasetçilerin yanı sıra, bir başka "iktidar odağı" daha var: Asker.
İktidara yandaş gibi görünen gazeteciler, yıllar boyu o güç odağına direndiler. Meselâ 28 Şubat direktiflerine ve brifing manipülasyonlarına karşı çıktılar; Tayyip Erdoğan'ın, "muhtar bile olamayacağı" düşüncesiyle mücadele ettiler; Danıştay saldırısındaki tertibi gördüler; 27 Nisan emuhtırasını onaylamadılar; 367'nin zorlama olduğunu söylediler; AK Parti'nin kapatılmamasını istediler; Anayasa Mahkemesi'nin millet iradesinin üstünde olmadığını vurguladılar; cumhuriyet mitinglerinin ülkede rejim kaygısını derinleştirip, müdahaleye zemin hazırlayabileceğini hatırlattılar; başörtüsüyle kızların üniversitede okuması ya da İmam Hatipli talebelerin önündeki katsayı engelinin kaldırılması laik cumhuriyeti tehdit etmez dediler.
Ama bugün, farklı bir durum seziyorum. Siyasi iktidar giderek güçleniyor. Maalesef rakipsiz. CHP % 20'nin pek üzerine çıkamıyor; AK Parti de, şimdilik, % 40'ın altına düşmeyeceği izlenimini veriyor. Öte yandan "cumhuriyeti koruma kollama" teşebbüsleri pek göze çarpmıyor. Rejim üzerinde kaygı yaratma söylemi de, artık terk edildi gibi. Üstelik CHP, bir görüntüden ibaret olsa dahi, "çarşaf"a açıldı. Başörtülü bir hanımı Ankara'nın Nallıhan ilçesinde aday bile gösterdi.
Bu durumda, "iktidar yandaşı" görünen basın organlarının, kendilerini daha farklı bir çizgiye çekmeleri gerekir. Artık, iktidardan, demokratikleşme yolunda adımlar talep etmeliyiz. Ya da, yolsuzlukların üzerine daha büyük kararlılıkla gidilmesini istemeliyiz. Devlet gücünün sınırsız kullanılmasının, demokrasimiz açısından yaratacağı tehditlere dikkat çekmeliyiz.
Memleketin bu kadar önemli meselesi varken, basın mensuplarının birbirine lâf yetiştirmesi, hatta ağır biçimde birbirini eleştirmesi doğru değil. Köşe yazarlarının yanı sıra, genel yayın müdürleri de, gazete manşetlerinde tarafsız davranmaya gayret etmeli. Çünkü köşe yazarı, netice itibariyle, bir kanaatin sahibidir ve ister istemez inançlarına uygun düşen tarafı tutar. Ama manşetlerde haberler, daha tarafsız başlıklarla verilmeli. Acaba bunu başarabiliyor muyuz?


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın