kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
3 Mart 2009, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
EMRE AKÖZ

Demokrasi Karadayı'ların insafına bırakılamaz

Örtülü darbenin 12'nci yıldönümünde tartışıyoruz: Yeniden 28 Şubat (1997) gibi bir darbe olur mu?
Ben geçen gün, şu sıralar böyle bir tehlike olmadığını yazmıştım. Hatta Hükümet ile Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) arasındaki ilişkilerin ritmi, epeydir bu kadar paralel olmamıştı.
Peki, o halde, mesela Nazlı Ilıcak gibi "Darbe mevsimi kapandı" diyebilir miyiz? (Sabah, 2 Mart)
Dikkatinizi çekerim: Ilıcak'ın kullandığı 'mevsim' metaforu, dahi akla bir döngüyü de getiriyor. Baharın gelişiyle kimse kendini aldatmamalı. 9 ay sonra kış tekrar gelir.
"Bundan sonra darbe olmaz" diyebilmek, maalesef henüz kolay değil. Çünkü:
* TSK içinde darbe heveslisi subaylar olduğunu biliyoruz. Bu zihniyete hemen her kademede rastlanıyor.
* Bazı siyasetçiler, geleceklerini askeriyenin müdahalesinde arıyor. Bunlar arasında Cumhurbaşkanları, Meclis Başkanları dahi olabiliyor.
* Toplumda demokrasiye pek aldırmayan, laikliği kafaya takmış, otoriter zihniyetli bir okumuş orta sınıf var.
* İstanbul sermayesi dediğimiz büyük para sahibi işadamları, kimi sorunlarının çözümünde, hâlâ askerden medet umuyor.
* O sermaye ve orta sınıf medyada güçlü biçimde temsil edilerek darbecilere meşruiyet sağlıyor.
* Sünni kesiminden çekinen Aleviler, atmosfer uygun olduğunda, Cumhuriyet Mitingleri'nde gördüğümüz gibi, sivil kıyafetli askerlerle omuz omuza sokağa dökülebiliyor.
* ABD, İngiltere, Almanya gibi büyük siyasi oyuncular çıkarları gereği bazen darbecileri destekleyebiliyor.
Velhasıl bu siyasi yapı darbe üretiyor.
Bu faktörler değişmedikçe, darbe mevsimi şimdilik geçer ama sonra tekrar gelir.
Yukarıdaki faktörler içinde ise en önemlisi ilkidir: Bazı subaylardaki darbe hevesi! Bu nahoş arzunun demokratik biçimde denetlenmesi gerekir.
Yani demokrasiyi Genelkurmay Başkanı'nın tercihlerine bırakırsanız, Hilmi Özkök döneminde olduğu gibi darbenin kenarından dönebilirsiniz ama yarın öbür gün bir İsmail Hakkı Karadayı postmodern darbesini yapıverir.
O halde temel soru şudur:
Türkiye'de asker nasıl denetlenir?
Bunu da yarın konuşuruz.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın